BIST 9.368
DOLAR 34,53
EURO 36,18
ALTIN 2.967,64
HABER /  POLİTİKA

AK Parti'den Kılıçdaroğlu'na tepki: Böyle skandal bir cümle duyulmamıştır

MKYK toplantısı sürerken AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulundu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na sert tepki gösteren Çelik, "CHP adına konuşan genel başkan çıkıp da '13 şehidin sorumlusu Erdoğan' dediği zaman doğrudan provokasyondur'' ifadelerini kullandı.

Abone ol

Gara'daki katliamın ardından sarf ettiği sözler nedeniyle Kılıçdaroğlu'nu sert bir dille eleştiren Ak Parti Sözcüsü Çelik, ''Türkiye'de ana akım partilerin hiçbirinden böyle skandal bir cümle duyulmamıştır' dedi.

AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanmıştı. MKYK toplantısı devam ederken AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, kameralar karşısına geçerek gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamaları şöyle;

Burada en büyük fedakarlık şehitlerimizin, gazilerimizindir. Ebediyen onların aziz hatıralarını yaşatacağız. AK Parti MKYK, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.

Diyarbakır anneleri
Diyarbakır Anneleri'nin eylemi devam ediyor. Bu annelere katılan bazı aileler son kayıplarımızda evlatlarını kaybettiler. Bu annelerin evlatlarına kavuşmak için verdiği mücadelenin kainat kadar büyük olduğunu gösteren, evlatları için bu nöbeti tutan anneler bütün dünyayı titretecek nitelikte bir bekleyişi sürdürdüğünü gösteriyor. S

Gara'daki Pkk katliamı
Son operasyonlarda şehit verdiğimiz kardeşlerimiz, bir kısmı uzun zamandır terör örgütü tarafından alıkonuyordu. Silahlı kuvvetlerimizin, emniyetimizin, jandarmamızın terör örgütüne verdiği güçlü cevaplar aynı güçlü şekilde verilmeye devam edecek. En üzücü tablo, bütün bu acılarımızı yaşarken maalesef birtakım kara propagandalara cevap vermek durumunda kalmamızdır.

Karşımızda bir cinayet, katliam şebekesi var. Buna insanlık adına, haysiyet, namus, vicdan adına verilmesi gereken en hafif tepki lanetlemektir. Ama maalesef bu cinayet şebekesiyle aynı anlayış düzleminde yürüyen katliam siyaseti diyebileceğimiz bir siyaset anlayışı var. Bu anlayış demokrasi, çoğulculuk kavramları sıkça kullanıyor. Ama esasında hangi şey kendisinde yoksa kendisini en çok onunla ifade eden bir siyaseti sürdürüyor.

Terör örgütüne ideolojik bir meşruiyet vermeye çalışanlar, cinayetleri ve katliamları uzun süredir meşrulaştırmaya çalışanlar terör örgütünü lanetlemek yerine dikkatleri başka noktalara çekmeye çalışıyorlar. Biz Batı'daki bu çifte standardı çok gördük.

Türkiye'ye DEAŞ saldırısı olduğunda Avrupa'nın önemli binalarına Türk bayrağı yansıtılırdı. Ama PKK saldırdığında dayanışma içerisinde olunduğunu görmedik. Bu PKK terörünü estetize etme gibisinden bir yaklaşım var.

PKK bölgede hesabı olanların maşasıdır
PKK bölgede hesabı olan herkesin istediği gibi kullanabileceği elverişli bir maşa. Emin olun Kürt çocukların geleceğini buraya bağlayanların gözünde PKK'nın yöneticilerinin hayatı bütün Kürt çocukların hayatından daha önemli. PKK onları emperyalizme lejyoner yapmış, onları ölüme sürmüş, bu katliam, cinayet siyaseti yapanların hiç umurunda değil.

Bütün bunlar olurken terör örgütü çıkıyor "Bu katliamı biz yapmadık. Türk ordusu bombalamaya çalışırken bu katliam oldu" şeklinde baştan aşağı yalan, her zaman yaptığı şeyi yapıyor. TSK terörle mücadelede en deneyimli ordudur dünyada ve orada yapılan bu şehitlerimizin naaşları alındıktan sonra yapılan otopside de görüldüğü gibi bir bombalamayla vücut bütünlükleri dağılmış değil. Sıkılan kurşunlarla hayatlarını kaybetmişler. Meşru bir devletin meşru mekanizmaları içerisinde meşru süreçlerle konuşan kişilerin yapması gereken nedir? Terör örgütün lanetlemektir.

Katliam siyaseti yapanların başka bir iradesi olmadığını biliyoruz. Kendileri de Meclis'te söylediler, "Örgüt karşısında zerre kadar irademiz yoktur" diye.

Kılıçdaroğlu'na sert tepki: Böyle skandal bir cümle duyulmamıştır
Türkiye'de köklü bir parti olan, vatandaşlarımızın önemli bir kısmının teveccühünü kazanmış olan CHP adına konuşan genel başkan çıkıp da "13 şehidin sorumlusu Erdoğan" dediği zaman doğrudan provokasyondur. 

Türkiye'de ana akım partilerin hiçbirinden böyle skandal bir cümle duyulmamıştır

Bu tespit edilmesi, üzerinde düşünülmesi gereken, üzüntü verici, vahim ve trajik bir sapma. Ne CHP'ye gönül vermiş, destek veren vatandaşlarımız böyle bir şeyi arzular, ne de milletimizin tamamı arzular. Bir ülkenin terörle mücadelesini böylesine doğrudan hedef almak görülmemiş bir provokasyondur.

Dünyada en ağır şekilde düşmanca Türkiye'ye saldıranlardan bile buna benzer cümleler duymadık biz. Cumhurbaşkanımız buna cevap verdiği zaman söylenen söz şu Kılıçdaroğlu tarafından: "Ben şehitlerin hakkını savunmaya devam edeceğim." 

Burada şehitlerin hatırasına sahip çıkan bir yaklaşım yok ki. Şehitlerimizi öldüren bir yaklaşım söz konusu. Böylesine bir hassasiyetsizlik, özensizlik, sapma nasıl değerlendirilmelidir? 

Pek çok metot denendikten sonra ortaya çıkan bu tablo karşısında bu kadar ağır bir üzüntü içerisindeyken tartışmamız gereken konu bu terör örgütünün bölgemizde yaratmaya çalıştığı derinliği yok etmek üzere bütün dünyaya tek bir yumruk gibi cevap vermek olmalıydı. Burada bütün dünyaya karşı kabine muhalefet partileri, tek bir yumruk olarak dünyaya nasıl bir mesaj veririz arayışı içerisinde olmalıydı.

Ama bu artık siyasi kıblesini kaybetmiş, bütün siyasi değerlerden boşanmış bir tabloyu gözümüzün önüne getiriyor. Orada birtakım sorular soruyorlar. Onların hangisi mantıklı, hangisi mantıksız cevap veririz.

Katliam siyaseti yapanlarla aynı yerde durmak gibi
En tepeye "13 şehidin sorumlusu Erdoğan'dır" diyerek Türkiye Cumhurbaşkanı'nı suçlayacaksın, böylesine bir sapkınlık içerisine gireceksin, sonra da 'Şehitlere sahip çıkıyorum' diyeceksin. Bu utanç vericidir, devlet ve millet hayatımızda gördüğümüz en büyük skandallardan birisidir. Keşke daha akıllıca, muhalefet edeceği yerler düşmanlık edebileceği yeri ayırt edebilen bir basiret görebilseydik.

Bu yeni bir durum. Katliam siyaseti yapanlarla aynı yerde durmak gibi bir durum. PKK terör örgütü çıkıyor, diyor ki "Türk ordusu bombaladığı için oldu." Baştan aşağı yalan olduğu otopsi raporlarında, şehitlerin naaşlarında da görülüyor.

Ama her halükarda, bizim rakibimiz olsa da, CHP'nin Sayın Kılıçdaroğlu tarafından bu hale düşürülmesi siyaset hayatı açısından iyi değildir. Sonuçta, Türkiye terörle mücadelesini aynı kararlılıkla sürdürecek.

Örgütte yarattığı travmayı istihbarat örgütlerimiz takip ediyor. Bölgemizde terör devletçikleri kurmak isteyen birilerinin bu örgüt vasıtasıyla bize karşı yürüttüğü bir vekalet savaşı. Türkiye gereken cevabı en sert şekilde vermeye devam edecek. Kim ne derse desin, bedeli ne olursa olsun, sınırlarımızda bir terör devletçiği kurulmasına izin vermeyeceğiz.

Abd'den yapılan küstah açıklama
Türkiye'nin terör konusunda dünyaya tek bir ses vermesi konusunda daha sağduyulu yaklaşımlar duyalım istiyoruz. ABD'nin son zamanlarda 2 tane açıklamasına tepki gösterdik.

Müttefikimiz olarak Türk demokrasisine saygı duymasını bekliyoruz ve Türk yargı kurumlarına talimat gibi açıklamalar yapılmasını desteklemiyoruz. Aynı şekilde terörle mücadele konusunda da katıksız destek bekliyoruz. "Eğer PKK yaptıysa" diye bir ifade kullandılar.

ABD Dışişleri Bakanı tanıdığımız bir isimdir. Tam da onun Dışişleri Bakanlığı döneminde böylesi bir açıklamanın yapılmış olması ciddi şekilde sorgulanmalıdır. Biz "Eğer PKK yaptıysa" diye bir cümle duyduysak, bu, bizim hükümetimizin beyanına inanmamak demektir.

Benzer bir dili FETÖ darbe girişiminin gecesinde de gördük
Buna benzer bir dili FETÖ darbe girişiminin gecesinde de gördük: 'Taraflara itidal tavsiye ediyoruz.' Burada da beklediğimiz şey, bu 'eğer'li cümlenin meşru ve egemen bir NATO müttefikiyle PKK terör örgütün eşitleyen son derece yanlış, vahim bir ifade olduğunun farkına varılmasıdır. Daha sonra yapılan açıklamalar toparlayıcı nitelikteydi. Öteki türlü bir dil Türk - Amerikan ilişkilerinin sabote edilmesi anlamına gelecektir.

Bölgedeki yeni dinamikler, önümüzdeki süreçte karşı karşıya olacağımız meydan okumalar müttefiklik ilişkilerini daha sağlam bir zeminde, her türlü sarsıntıdan korunarak ilerletilmesi gerektiğini gösteriyor. Bize saldıran terör örgütleri söz konusu olduğunda, ama, eğer, lakin diyerek bir ifade kullanılmasını asla kabul etmiyoruz. Ama kelimesi burada siyasi münafıklığı ifade ediyor. 'Ama'dan sonra söylediğinizin önemi yok. Burada net olarak şu da görülmüştür: PYD/YPG terör örgütü doğrudan PKK'dan emir almaktadır. Aynı şeyden bahsediyoruz.

Ayrıca Amerikalı dostlarımız, orada terör örgütünün hangi eylemi yaptığını avuçlarının içi gibi bilmelerine rağmen 'eğer'li bir ifade kullanılması doğru bir yaklaşım olmamıştır.

Doğu Akdeniz'deki son durum
Doğu Akdeniz'le ilgili olarak, istişafi görüşmelerin başladığını doğru değerlendirdiğimizi söylemiştik. Dostluk Forumu adı altında bir toplantı gerçekleştirildi. Soru şudur: Akdeniz ülkesi olan ve bu sorunların merkezinde olan TC niye toplantıya davet edilmemiştir? Rum Kesimi'nin olduğu bir toplantıda KKTC niye yoktur?

KKTC dışlanarak yapılan hiçbir toplantı dostluk forumu olmaz. Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın yaptığı açıklamalar, dostluğa sığmayan açıklamalardır. Yunan - Rum ikilisinin, Türkiye ile sorunları olan devletleri yanına alarak kendi maksimalist hedeflerini gerçekleştirmek gibi bir hayalleri varsa o hayali kabusa çeviririz.

Bunu hayal bile etmesinler, bu hayal adım atmayacak, yerinden kıpırdayamayacak. Adım atması halinde kabusa çevrilmesi kaçınılmaz. Yunan Sahil Güvenliği'ne ve FRONTEX'in bu göçmenlerin botlarını batırarak ya da Türkiye'ye doğru sürerek yaptığı şeyler o insanları öldürmeye teşebbüstür. Bu zalimane yaklaşımlar giderek artmaktadır.

Fransa'nın kuzeyinde sıcaklık -16'ya düşmüş, orada ormanda, çadırlarda kalan göçmenler elbiselerini yakarak hayatta kalmaya çalışıyorlar. Bu konularda hiç kimse insan hakları dersi vermeye kalkışmasın.