BIST 9.916
DOLAR 35,04
EURO 36,35
ALTIN 2.919,45
HABER /  GÜNCEL

AK Parti’den HDP’ye demokrasi çağrısı

AK Parti Van milletvekilleri, Milletvekili Gülşen Orhan’a yapılan saldırıları kınayarak, Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) demokrasi çağ...

Abone ol

AK Parti Van milletvekilleri, Milletvekili Gülşen Orhan’a yapılan saldırıları kınayarak, Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) demokrasi çağrısında bulundu.
Hilmi Irak İlköğretim Okulu’nda cumhurbaşkanlığı seçimi için oy kullanan AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk, daha sonra beraberindeki Milletvekilleri Gülşen Orhan ve Mustafa Bilici ile AK Parti İl Başkanı Av. Zahir Soğanda, Tuşba Belediye Başkanı Fevzi Özgökçe, AK Parti Tuşba İlçe Başkanı Naif Şabu, AK Parti eski milletvekili Kayahan Türkmenoğlu ve AK Parti eski İl Başkanı Abdullah Aras ile birlikte bir açıklama yaptılar. 4 milletvekili olarak bölgede olduklarını belirten AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk, daha önceki dönemlerde yaz mevsimi boyunca bölgede çalışmalar yaptıklarını, ancak bu yıl meclis çalışmaları nedeniyle sadece 1- 2’şer gün izin alıp gelebildiklerini söyledi. Önemli bir seçim aşamasında olduklarını ifade eden Kayatürk, “Bu seçimin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu seçimde hedefimiz yeni ve güçlü Türkiye’nin başına güçlü bir lider getirmektir. Bugün de oylarımızı kullandık. Kullanılan oyların ilimize, memleketimizi ve ülkemize hayırlar getirmesini diliyoruz” dedi.

“HALKIN VEKİLLERİ OLARAK BİZLER DE İSYAN EDİYORUZ”
Seçimlerin, demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu vurgulayan Kayatürk, sandıklarda hiçbir şekilde bir baskının, bir şiddetin, bir tehdidin olmaması gerektiğini söyledi. BDP’ye demokrasi çağrısında bulunan Kayatürk, “Üzülerek ifade etmem lazım ki, bugün neredeyse kurdukları her partide barış ve demokrasi kelimelerini eksik etmeyen kitlenin, Kürt halkı üzerine koyduğu baskı, şiddet ve tehdit kabul edilmeyecek bir boyuta gelmiştir. Biz bütün iyi niyetimizle demokrasiye, milli iradeye olan bütün inancımızla gerçek manada burada bir şölen meydana getirmek istiyoruz. İnsanlar gelsinler burada oylarını baskı olmadan, şiddet olmadan, tehdit olmadan kullansın istiyoruz. Ancak görüyoruz ki, ne halkımıza, ne de vekillerimize baskının, tehdidin, saldırının eksik olmadığını görüyoruz. Bu kadar güzel bir günde bunları gerçekten söylemek istemiyorum. Ancak bakıyoruz, Özalp’ta, Çaldıran’da, Başkale’de, Çatak’ta, bırakın oraları şehrin merkezinde bile tabiri caizse bir haydutluk var. Bu kadar büyük bir baskı, demokrasiye yakışmaz. Biz artık burada halkın isyan ettiğini görüyoruz. Halkın vekilleri olarak bizler de isyan ediyoruz. Siz bir taraftan demokrasi diyeceksiniz, bir taraftan sandık diyeceksiniz, seçim diyeceksiniz, hatta hiç ağzınıza yakışmayan barış diyeceksiniz, ondan sonra kalkıp halka baskı yapacaksınız. Halkın evine örgütten eleman göndereceksiniz ve diyeceksiniz ki, ‘Ben seni tanıyorum, hangi partiye oy vereceğini, Başbakan’a oy vereceğini bildiğim için sen sandığa gitmeyeceksin’ diyeceksiniz. Bu yetmiyormuş gibi milletvekili demeden, bir hanımefendi demeden, milletvekilimize saldıracaksınız. Arabasını tahrip edeceksiniz, ele aldığınız taşı her neyse saldırıp bütün camları dökeceksiniz. Peki demokrasi bunun neresinde Allah aşkına? Biz buraya çıkıp bu seçim hayırlı olsun demek istiyorduk. Bunun ötesinde başka bir şey söylemek istemediğimiz bir anda bu insanların halkımızı, bizleri isyan ettirmeye ne hakkı var? Bu bölgede hakikatten seçimin tadını kaçırıyorlar. Bu bölgede insanlar şunu bize söylüyorlar. Diyorlar ki, ‘Eğer sandık olacaksa, seçim olacaksa siyaset olsun. Ama baskı olacaksa, şiddet olacaksa, silah olacaksa, o zaman sandığın, demokrasinin, siyasetin bir anlamı kalmaz. Burada Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) belki bu çağrılarımızı anlamıyor, anlamak istemiyor. Ama bir daha bu çağrıları yapmak istiyoruz. Allah aşkına şiddet istiyorlarsa, o zaman siyasetin anlamı kalmaz bu bölgede. Biz bu güne kadar, devletin şiddetine, devletin terörüne sonuna kadar direnen bir hareket olduk. Bundan dolayı bakıyoruz, Türkiye’de devlet şiddetinin minimize olduğu, sıfırlandığı bir dönem yaşıyoruz. Peki o zaman örgüt ve örgüte yakın duran insanların şiddetini ne yapacağız. Bakın, Selahattin Demirtaş gittiği her yerde barıştan söz etti. Hatta yetmemiş gibi, yeşilden, çiçekten, böcekten, demokrasiden söz etti. Kardeşlikten söz etti. Biz bunu alkışladık. Keşke bir süreç olsa da, Selahattin Demirtaş devamlı cumhurbaşkanı adayı kalsa da, bu tür mesajlar verebilse. Peki siz orada bunu söylüyorsunuz. Kendi kitlenizin yaptığı bu şiddete, bu baskıya, bu saldırıya ne diyeceksiniz? Bizim milletvekillimizin demokrasi hakkını kullanmaktan başka ne suçu var, Allah aşkına. Bir taraftan böyle yapıyorsunuz, bir taraftan da bizim milletvekilimize ‘Senin orada ne işin var? Niye gidiyorsun?’ diyeceksin. Milletvekilinin gidemediği, oyunu rahatça kullanamadığı bir yerde, millet oyunu nasıl kullanacak? Daha bir hafta önce benim aracım yakıldı. Bugün benim milletvekili arkadaşımın arabası paramparça edilmiş. Bakıyoruz, arkadaşlarımız çıkıp demokrasiden söz ediyor. Dolayısıyla son defa söylüyoruz, biz bu çağrımızı tekrarladık, tekrarlamaya devam ediyoruz. Eğer BDP veya bugün ki ismiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) demokrasiye inanıyorsa, artık bu tehditleri, bu şiddeti bir tarafa bıraksın. Yoksa Doğu ve Güneydoğu’da seçim yapmanın anlamı kalmaz” şeklinde konuştu.
Yapılan saldırı ile ilgili açıklamada bulunan AK Parti Van Milletvekili Gülşen Orhan ise, “Orada bütün milletvekilleri gibi sandıkları gezdik, hayırlı olsun dedik. BDP’nin ya da HDP’nin bina sorumlusu bir grupla önümüze geldiler. ‘Siz burada ne arıyorsunuz? Gezemezsiniz, evinize gidin’ dediler. Demokrasi hakkımız kullanıyoruz, dedik. O şahıs, orada bulunan kitleyi provoke etti, bizi yuhalattı ve arkamızdan aşağıya doğru onları yönlendirdi. Yaklaşık 50-100 kişiye yakın bir grup bir araya geldi. Biz araçlarımıza gidinceye kadar bizi taşlamaya başladılar ve araçlarımızı tahrip ettiler. Şimdi bütün oradaki insanların tamamı BDP’li olsun, başka partili olsun hepsi bu manzaraya şahittir. Şimdi çıkıp kendi yayın organlarında, medyalarında, basın açıklamalarında da şu dezenformasyonu yapıyorlar ve ‘Gülşen Orhan, zırhlı araçlarla TOMA’larla geldi ve oradaki insanları provoke etti, tehdit etti ve gitti” diyorlar. Hadi diyelim ki orada olmayan insanlar buna inandılar, peki oradaki insanları nasıl inandıracaksınız bu yalanlara. Kesinlikle yakınımda bulunan 3 kişiden başka kimseyle beraber gitmemişiz, hiçbir askeri araç, TOMA vs. hiç bir şeyler orada yoktu. Ne bizden önce, ne bizden sonra, ne bizimle beraber orada bulunmamıştır. Kamuoyunun doğru bilgilenmesi adına bunu ifade ediyorum” dedi.
(İHA)