AK Parti'de büyük temizlik şart!
Başbakan Erdoğan 7 Mart tarihinde katıldığı bir televizyon programında ne kadar yalnız olduğunu, daha doğrusu ne kadar yalnız bırakıldığını bu sözlerle dile getirmişti.
"AK Parti milletvekilleri arasında da konuşmayanlar var.
Bunu farkediyorum, kimse konuşmuyor. Baskı uygulanıyor. Ama
konuşmaları gerekiyor. Çıkacaklar halka olanı biteni anlatacaklar.
Biz Allah'ı incitmeyelim. Herkes yüreğini ortaya koymalı, hiç bir
şeyden korkmamalı.''
Başbakan Erdoğan 7 Mart tarihinde katıldığı bir televizyon
programında ne kadar yalnız olduğunu, daha doğrusu ne kadar yalnız
bırakıldığını bu sözlerle dile getirmişti. Erdoğan'ın bu sözleri o
günlerde bir çığlık dalgasıyla cevap buldu...
Kimdi o çığlığı atanlar?
Efkan Ala, Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş, Bülent
Arınç, Ahmet Davutoğlu, Taner Yıldız, Şamil Tayyar, Mehmet Metiner,
Emrullah İşler ve birkaç isim daha...
Bir de meydandan meydana, mitingden mitinge koşan halk... Yaz
sıcağında yanan, kış soğuğunda donan, ama asla liderinin peşinden
ayrılmayan 25 milyon insan...
Verdikleri destansı bir mücadeleydi ve o destansı mücadele mutlak
bir seçim zaferini beraberinde getirdi. Ancak o zaferin geleceğine
ihtimal dahi vermeyenler de vardı. Onlar, Erdoğan'ın sözüm ona dava
ve yol arkadaşlarıydı.
Seçimlerin üzerinden iki ay geçti...
AK Parti'nin Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Süleyman Soylu, seçimden önce yapılması gereken hamleyi gecikmeli
de olsa nihayet yapmaya başladı.
Soylu, Erdoğan'ın girdiği son savaştan zaferle çıkamayacağına
inanan il ve ilçe başkanlarının istifasını almaya başladı.
"Seçimden önce yapılması gereken hamle" demem
boşuna değil. İnanın bu hamle seçimden önce yapılsa, AK Parti'nin
oy oranı yüzde 50'nin üzerinde olacaktı. Bizzat yaşadığım bir
örnekten bahsedersem, sanırım ne demek istediğimi daha iyi
anlayacaksınız.
İzmir seçmeni iyi bilir...
AK Parti'nin İzmir'de gelmiş geçmiş en başarılı il başkanlığı
dönemi, Ömür Kabak döneminde yaşandı. Kabak, "Referandum'u
kazanamazsak istifa ederim" diyecek kadar gözü kara
biriydi. Referandum kazanılmayınca Kabak o iddialı bir sözünden
dolayı tüm ekibiyle birlikte istfa etmek zorunda bırakıldı.
Seçim döneminde 15 gün boyunca İzmir'de bulundum. Bir partinin il
başkanının avucunun içine kadar gelen seçimi nasıl göstere göstere
kaybettiğine bizzat tanık oldum.
AK Parti İzmir İl Başkanı Ömer Cihat
Akay'dan bahsediyorum...
Önce tuhaf bir şekilde Binali Yıldırım ile ters düştü ve tüm
desteğini çekti Ömer Cihat Akay. Yıldırım Türkiye'yi ayağa kaldıran
projelerini açıklarken bile yanında yoktu.
Seçim stratejisi CHP'nin ekmeğine yağ sürdü desem yeridir...
Bir il başkanı düşünün ki İzmir'in Karşıyaka ve Kordon gibi en koyu
CHP'lilerin yaşadığı bölgelerinde parti broşürleri dağıtmak için
simsiyah çarşaflı kadınları görevlendiriyor. İnanın ben o
kadınların pek çok kez hakaretlere, saldırılara maruz kaldığına
şahit oldum. Kimilerini linçten arabaya atarak kurtardım
diyebilirim!
Bir il başkanı düşünün ki bir önceki yönetimde görev yapan kim
varsa hepsini baş düşman bellemiş ve partinin kapısına
yaklaştırmıyor.
Bir önceki yönetimde görev alan bazı isimler dava uğruna sokak
sokak dolaşıp broşür dağıtırken, il yönetimi, o çalışmanın
yapılmaması için çaba harcıyor.
Ömür Kabak döneminde il başkan yardımcılığı yapan Gülçin Şahar Uzun
isimli partili bir hanımefendiyle tanıştım.
Nerede ve nasıl dersiniz?
Sokaklarda broşür dağıtırken ve Bayraklı Bornova ilçe başkan
adayına seçim çalışmalarında destek verirken!.. Parti hiçbir görev
vermemiş ama o gönüllü olarak koşturuyor. İl yönetimi onu partiden
uzak tutmak için, o ise partiye hizmet edebilmek için çabalayıp
duruyordu.
Gülçin Şahar Uzun gibi onlarca, yüzlerce isim sayabilirim dışlanan,
horlanan ve partiye yaklaştırılmayan. Hepsi ayrı bir köşeye
dağılmış, kendi kısıtlı imkanlarıyla çalışıyordu.
Erdoğan için, AK Parti için...
İktidar partisinin içinde ayrı bir iktidarlık kuran, gönüllü olarak
partiye hizmet etmek isteyen insanları dışlayan bir il yönetiminin
başarılı olması mümkün değildi, olmadı da...
Cumhuriyet tarihinin en başarılı bakanı olarak tarihe geçen Binali
Yıldırım, il yönetiminin tüm engellemelerine rağmen yüzde 35.9 oy
almayı başardı! O oy oranının içinde il yönetiminin zerre kadar
katkısı yoktu anlayacağınız.
Önceki gün öğrendim ki Süleyman Soylu, Ömer Cihat Akay'ı görevden
almış. Haberi görür görmez, "İsabet olmuş"
dedim.
Görevden alınan sadece İzmir İl Başkanı değil. AK Parti'nin güle
oynaya kazanacağı tüm il ve ilçelerin başkanları birer ikişer
görevden alınıyor.
Başbakanın gölgesine sığınıp kendini kral zanneden il ve ilçe
başkanları bunu çoktan haketmişti doğrusu. Başbakan canını ortaya
koyarak mücadele ederken kılını kıpırdatmayan teşkilat
başkanlarının koltukta oturmaya devam etmesi, en azından Erdoğan'a
oy verdiği için sabah akşam küfür yiyen seçmene en büyük hakaret
olacaktı.
Son bir kaç gündür takip ediyorum da, düne kadar ortalıkta
görünmeyen bazı tipler, Süleyman Soylu'nun fan ekibi gibi
çalışıyor. Daha dün, "Erdoğan girdiği bu son savaştan galip
çıkamaz" diyerek utanç içinde susan kim varsa bülbül
kesilmiş!
Bir methiyeler, bir övgüler! Herşey, boşalan makamlara
kurulabilmek için...
Sahte bir dostluk edasıyla çırpınanlar mı, yoksa seçim boyunca
gönüllü olarak koşturanlar mı? Süleyman Soylu'nun yapılacak tercih,
önümüzdeki iki seçimin kaderini de belirleyecek!
Not: Suskun kalan bakanları ve milletvekilleri
için söylenecek tek şey var. Siz susarken koyu CHP'li Savcı Sayan
Erdoğan'ı ölümüne savunuyordu efendiler!
Bence bu utanç size ömür boyu yeter!