BIST 9.949
DOLAR 35,27
EURO 36,73
ALTIN 2.987,15
HABER /  GÜNCEL

AK Parti Yıldız'ın istifasını bekliyor

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün, kamuoyunun, CHP Milletvekili Mahmut Yıldız'dan bazı iddialar ve hakkındaki fezleke yüzünden, istifasını beklediğini savundu.

Abone ol

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün, özgürlükler alanındaki genişlemenin ekonomik ve sosyal gelişmişliğe yapacağı katkı yanında, kısa süreli de olsa etnik ve dini radikalizmi güçlendireceği ve hareket kabiliyetini artıracağı endişesinin, özgürlüklerin genişlemesine kuşkuyla bakılmasına neden olduğunu kaydetti. Ergün, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, AK Parti'li milletvekillerinin Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın istifasının TBMM'deki oylamasında kabul oyu vermelerinin, yolsuzlukla mücadelede gösterilen hassasiyetin ve kararlılığın ifadesi olduğunu söyledi. Ergün, ''Yolsuzlukla mücadele, yozlaşmayı ve yoksulluğu yenmenin vazgeçilemez koşulu sayılmıştır'' dedi. Nihat Ergün, kamuoyunun, CHP Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, ticari ilişkileri nedeniyle ortaya çıkan bazı iddialar ve hakkındaki fezleke yüzünden, başka mercilerin hakkında karar vermesine gerek kalmadan duyarlılık göstererek, istifa etmesini beklediğini ifade etti. ''CHP yönetiminin burnunun dibinde olan bitene karşı göstereceği tavır, yolsuzlukla mücadeledeki samimiyetinin test edilmesi niteliğinde olacaktır'' diyen Ergün, şöyle konuştu: ''Özelleştirme, zarar eden KİT'lerin satılması işi değildir. Yarı devletçi karma ekonomik modelden gerçekçi ve dürüst bir piyasa ekonomisi modeline geçiştir. Erdemir'in, Tüpraş'ın, Tekel'in, Petkim'in özelleştirilmesi, Sayın Baykal tarafından Fırat'ın, Dicle'nin, Çukurova'nın satılması diye tanımlanıyorsa, ortada koyu devletçi bir ekonomik model savunması var demektir. Artık Türkiye'nin çok sayıda fabrika kuracak, baca tüttürecek müteşebbisi vardır ve iş başındadır.'' Türkiye'nin AB sürecinde etrafındaki bir çok olumsuz gelişmeye rağmen güvenlik riskini ve açığını büyütmeden özgürlük alanlarını genişletmeyi başarabilmiş ender ülkelerden birisi olduğunu belirten Ergün, ''Önce zenginleşelim, sonra özgürleşiriz'' diye düşünülmesinin bir yanılgı olduğunu vurguladı. Ergün, ''Çünkü hiç bir toplum, teşebbüs, düşünceyi açıklama ve inanç özgürlüğü konusunda gerekli ve yeterli açılımı ve ilerlemeyi sağlamadan, ekonomik gelişme ve toplumsal zenginlik üretemez. Bu nedenle yıllarca bir çok vatandaşımızın, enerjisinden, heyecanından, bilgisinden, deneyiminden, sermayesinden ve yeteneklerinden yararlanamadığımız açıktır'' diye konuştu. ANAYASAL VE YASAL ÇERÇEVE Nihat Ergün, özgürlüklerin kısıtlanmasının ortaya çıkardığı sosyo-ekonomik ve politik maliyetin, özgürlüklerin istismarından doğan maliyetlerden daha fazla olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: ''Özgürlükler alanındaki genişlemenin ekonomik ve sosyal gelişmişliğimize yapacağı katkı yanında kısa süreli de olsa etnik ve dini radikalizmi güçlendireceği ve hareket kabiliyetini artıracağı endişesi, özgürlüklerin genişlemesine kuşkuyla bakılmasına neden olmaktadır. Ancak, ülkemizdeki anayasal ve yasal çerçevenin sağlamlığı, devletin tüm organlarının radikal akımlarla mücadele gücü, kabiliyet ve kararlılığı, radikal akımlara karşı genel toplumsal duyarlılık, radikalizmin Türk toplumundaki tarihsel ve sosyolojik temellerinin zayıflığı, endişe ve kuşkuların abartılı olduğu gerçeğini önümüze koymaktadır. Abartılı endişe ve kuşkuların uygulamadaki yansıması, kültürel ve geleneksel farklılığı ile dindar bir kimlik ve görünümle modern hayata aktif bir şekilde katılmayı isteyen bireylerin mağduriyeti şeklindedir. Bu tür mağduriyetlerin önlenmesi ve bir daha oluşmaması için, hak ve özgürlükler konusundaki bir zihinsel ilerleme, bir paradigma ve bakış açısı değişikliği yeterli olacaktır. İnsan hak ve özgürlüklerinin oylama konusu yapılması düşünülemez. Yargısal içtihatların ve belirli siyasi mülahazaların günümüzü de geleceği de bağlayan mutlak doğru ve değişmezler olduğunu iddia etmek, yeni bir dogmatizm üretmektir. Halbuki, çağdaş, bilimsel ve rasyonel bir laikliğin, dogmatizmin devlete ve devlet gücünü kullananların kararlarına ve eylemlerine egemen olmaması anlamına geldiği açıktır.'' SORULAR Ergün, bir gazetecinin, ''Bir mağduriyetin olduğu aşikar. Bu mağduriyetin giderilmesi için Anayasa değişikliği ya da referandum yapılması gerektiği üzerinde duruluyor. Böyle bir şeye girecek misiniz ya da Bumin veya birilerinin çıkışları sonrasında geri adım mı atacaksınız?'' sorusu üzerine, Türkiye'de bu tür mağduriyetlerin çözülmesinin yolunun toplumda var olan geniş mutabakatın yaygınlaşması ve bu yaygınlaşmanın genel toplumsal hoşgörü zemini içerisinde çözülmesi olduğunu söyledi. Haklar ve özgürlüklerin oylama konusu yapılmasının, bunların kabul edilmesinin ya da reddedilmesinin sonuçlarına, bireylerin ve toplumun katlanmak mecburiyetinde bırakılması gibi bir durumun ortaya konulamayacağını vurgulayan Ergün, toplumda bunu çözme iradesinin mevcut olduğunu söyledi. Ergün, CHP Milletvekili Yıldız'ın dokunulmazlığının kaldırılmasına neden karşı çıktıkları ile ilgili soruyu yanıtlarken de, dokunulmazlık konusunun, uzlaşma ile ortaya konulması gereken bir konu olduğunu belirtti. Bu konuda TBMM'de henüz bir uzlaşma komisyonu kurulmadığını ifade eden Ergün, ''Bir milletvekili arkadaş bir bireysel tercih kullanmıştır. Benzer bir tavır, CHP'li milletvekilinden de beklenmektedir''dedi. ''Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in sözlerini kişisel olarak mı, yoksa bazı çevrelerin genel bir değerlendirmesinin yansıması olarak mı görüyorsunuz?'' sorusuna da Nihat Ergün, şu yanıtı verdi: ''Sayın Bumin'in konuşması, kamuoyunda geniş kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutuldu. Burada, Anayasa Mahkemesi'nin içtihatlarının ortaya konulmasından rahatsızlık duyulmamıştır. Gündemde böyle bir mesele yokken ifade edilmesi, toplumda rahatsızlık meydana getirmiştir.''