BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  POLİTİKA

AK Parti Sözcüsü Çelik: Türkiye'nin AB süreciyle ilgili çok güçlü bir taahhüt ortaya çıktı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsveç'in NATO'ya üyelik süreci ve Türkiye-AB ilişkilerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. "Türkiye, İsveç'in NATO üyeliğine evet demedi, NATO üyeliğinin önünü açmaya evet dedi." diyen Çelik, "Türkiye diyor ki, 'bana karşı taahhütlerin içerisine girdin, ben de bu iyi niyete karşı önünü açıyorum, ama bu süreç sonuçlanmış değil'. ifadelerini kullandı.

Abone ol

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İBB Başkanı İmamoğlu'nu için ise, "Bu değişim maskesi altında yeniden İBB Başkanlığına aday olmak için pazarlık yapıyor" dedi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Habertürk'te gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. AB'ye üyelik sürecine ilişkin önemli mesajlar veren Çelik'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

AB meselesinde, son zirvede verdiği mesajlar kadar aynı şekilde Putin'le, Rusya ile ilgili olarak ya da Pasifik zirvesi temelinde verdiği mesajların çoğu eşit ağırlıktadır, o çerçevede devam eder. AB meselesinin ilerlemesi için ne lazım? Gümrük Birliği, vize serbestisinin dışında fasılların açılması lazım. Faslın açılması bir ülkenin üyeliğinin başlaması değil. Sen fasıl dahi açmaz isen 'Ben bu konuyu konuşmak istemiyorum' demektir. Demek ki, ilişkileri indirgediğin noktada tutmak istiyorsun. Merkel döneminden sonra Türkiye liderler zirvesine çağrılmamaya başladı. Bugün AB'nin Cumhurbaşkanımızın katılacağı zirveye ekmek ve su kadar ihtiyacı vardır. Ben AB bakanı iken bir dönem başkanı ülkenin Dışişleri Bakanı bana 'Siz muazzam bir ülkesiniz, burada ne işiniz var' demişti. Şöyle bir bağlam içinde söyledi, 'siz çok büyük ülkesiniz, buraya niye tenezzül ediyorsunuz' anlamında söylemişti. Türkiye'nin iradesinde bir değişiklik yok. Bu ivme AB'nin bu konudaki kararsızlığıyla ilgili düşen ya da çıkan ivme.

"Darbe yapmaya çalışan teröristle bizi aynı tefeye koymaya çalışıyorsunuz"

15 Temmuz darbe gecesi AB Bakanıydım. Slovakya'nın dışişleri bakanını aradım. AB liderleri bir zirvedeler. Biz bu bilgilendirmeleri yaptık onlara. İlk açıklama dramatik ve üzücüydü. O zamanki yüksek temsilcisi 'Taraflara itidal tavsiye ediyoruz' dedi. AB darbe girişiminden 1 ya da 2 ay sonra darbeyi tartışılacağı zirveyi yapacak. Hükümetimiz adına ben gitmiştim. Baktım ki benimle konuşmak istiyorlar. Şöyle bir yaklaşım var, beni yumuşatmaya çalışıyorlar, içeride ters konuşmayayım diye. Dedim ki 'Bizi öldürmeye çalışan katille bizi aynı kefeye koyuyorsunuz, darbe yapmaya çalışan terörist grupla bizi aynı tefeye koymaya çalışıyorsunuz'. Sonra bize 'yanlış yaptık, geç kaldık' gibisinden konuştular. Türkiye'yi eleştiriyorlardı. Darbe girişimi sonrası yargı kararlarını eleştiriyorlardı. Yargı kararlarını beğenmiyorsanız, iyi niyetiniz varsa, Türkiye'de yargı alanında yaptığınız iş birliğini geliştirmeniz lazım. İlk kestikleri fon yargı alanındaki iş birliği fonu oldu. Bir demokrasi zora düştüğü zaman, diğer demokrasilerden 'demokrasimi korumak için tedbir alıyorum, diğer demokrasiler bana yardım etmesi gerekir' dediğiniz zaman ortada yoklar. Türkiye DEAŞ'ın saldırısına uğradığında Avrupa'daki binalara Türk bayrağı yansıtıyorsunuz ama PKK saldırısına uğrayınca yansıtmıyorsunuz. Bunun anlamı ne demek? PKK'yı terör örgütü görmemek demek.

"Türkiye'nin AB süreciyle ilgili çok güçlü bir taahhüt ortaya çıktı"

Türkiye, İsveç'in NATO üyeliğine evet demedi, NATO üyeliğinin önünü açmaya evet dedi. Cumhurbaşkanımız eski üçlü muhtıranın 4. maddesine atıf yapan bir metin çıktı. Türkiye'ye dönük olarak savunma sanayi yaptırımları tamamen kalkacak. Bu zirvede ilk defa NATO Genel Sekreteri, terörle mücadelede özel koordinatör atayacak. Türkiye diyor ki, 'bana karşı taahhütlerin içerisine girdin, ben de bu iyi niyete karşı önünü açıyorum, ama bu süreç sonuçlanmış değil'. Yüce Meclis imza attığı metindeki terörle mücadele ile ilgili olarak, AB süreciyle ilgili olarak İsveç mükellefiyetini yerine getirmiş mi getirmemiş mi? Meclis bunu takdir edecek. Bu zirvede terörle mücadele konusunda yüksek bir taahhüt çıktı. Türkiye'nin AB süreciyle ilgili çok güçlü bir taahhüt ortaya çıktı. Güvenlik ihtiyaçların karşılanması konusunda açık ya da gizli ambargosunun kaldırılması şeklinde taahhüt ortaya çıktı.

"Cumhurbaşkanımızın tutumu bizim açımızdan belirleyici olacak"

Biden'in verdiği mesaj güçlü. Ama biliyorsunuz ona kongre karar veriyor. Biden 'Ben kişisel olarak böyle düşünüyorum, bunun kongreden geçmesi için elimden gelen çabayı sarf edeceğim' dedi. Cumhurbaşkanımızın terörle mücadeledeki tavrı çok net. Bu süreç içerisinde, Meclis'e gelinceye kadar süreç içerisinde tüm parti grubumuzla birlikte şuna bakacağız. Devletin ilgili birimleri 'Evet İsveç mükellefiyeti yerine getirmiştir' diye bir arzda bulunup, sayın Cumhurbaşkanımız 'Bizim açımızdan tatminkârdır' derse biz 'evet' deriz. Bu sayın Cumhurbaşkanımızın ortayla koyduğu irade ile tescillenecek. Kendi devletimizin kurumları ve Cumhurbaşkanımızın tutumu bizim açımızdan belirleyici olacak. Bizim bunun önünü açmamız onay verilmesi anlamında otomatik bir irade anlamına gelmiyor. Mesela Finlandiya'nın attığı adımlar tatminkâr bulundu ve onay verildi. Biz NATO'nun genişlemesinden yanayız. Genişlemesine karşı çıkılırsa NATO bir ideolojik örgüte dönüşür.

Chp'deki 'değişim' tartışmaları

Değişime hep olumlu bir anlam yükleriz. CHP'de değişim yasaklıydı, şimdi denetimli serbestliğe geçti. CHP diyor ki değişim olabilir ama denetimli serbestlik uygulamasıyla bu olabilir. Ben burada şunu arıyorum, 'değişim' diyenler arasında kim reform siyasetini ortaya koyuyor? İmamoğlu değişim talep ediyor ama 14 Mayıs akşamı çıktı, "13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu adına konuşuyoruz" dedi. Nasıl olur da bir siyasetçi sandık sonucu ortaya çıkmadan sonucu ifade eder. İmamoğlu neyi talep etmiş olacak, yine aşırı cinsiyetçi bir söylemi kendi il başkanı için kullandı. Bu değişim maskesi altında yeniden İBB Başkanlığına aday olmak için pazarlık yapıyor.