AK Parti seçmeni koalisyon için ne diyor?
AK Parti'nin yaptığı hataları anlattığım yazı sonrası Türkiye'nin 81 ilinden ve ilçelerinden mesaj yağıyor.
AK Parti'nin yaptığı hataları anlattığım yazı sonrası
Türkiye'nin 81 ilinden ve ilçelerinden mesaj yağıyor. Elektronik
posta kutumda binlerce e-mail var. Sosyal medya üzerinden gelen
mesajları bırakın okumayı, saymak bile mümkün değil.
Şikayetleri anlatmadan önce can yakıcı bir iki not aktarayım.
Size bütün değerlerim üzerine yemin ederim ki AK Parti'ye oy
vermediği için yüreği tutuşan binlerce insanın kahır satırlarını
okumaktan yoruldum. "Tepkimiz vardı ama iktidardan
düşeceğine asla ihtimal vermiyorduk. Bugün seçim olsa bu hatanın
kefaretini öderiz" diyenlerin haddi hesabı yok.
Gelen mesajlardan ortaya çıkan bir başka gerçek de şu ki AK Parti
seçmeni bedeli ne olursa olsun herhangi bir partiyle koalisyona
gidilmesine asla razı değil.
"Haklı bir davada yalnız kalmak veyahut yok olmak, aşağılık
ilişkiler içinde olanların ortağı olmaktan çok daha
onurludur"
Ortaya çıkan mesaj bu!
Teşkilat içinde sözlerinin saygınlığı olan bir gazeteci olup
olmadığımdan emin değilim. Ama şundan eminim ki aday listelerinde
sözü dinlenmeyen AK Parti seçmeni, kendisine rağmen koalisyona
girilmesi durumunda, gönül bağlarını tamamen koparmaya yeminli.
Mesajlarında fazlasıyla ikaz edici bir ton var. Neredeyse tamamı
kendilerini bekleyen kaderle yüzleşmeye hazır:
"13 yıldır bu partiye gönül verdiğimiz için milli ve manevi
değerlerimize edilmedik küfür bırakmayanların safında yer alacak
parti, bir dava partisi olamaz. Bizden oy beklemesinler!"
diyor AK Parti seçmeni...
Eğer bir koalisyon kararı alınacaksa bunun kendilerine en ince
detayına varıncaya kadar çok iyi anlatılması gerekiyor. Yoksa sonuç
yüzde 41'den daha kötü olabilir.
Şimdi gelelim benim yazımdan sonra Türkiye'nin dört bir yanından
gelen şikayet mesajlarına...
Meğer alt alta sıraladığım hatalardan neredeyse tamamı muzdaripmiş.
Partiye zarar veren bazı ayrıntıları da yazmışlar...
Mesela...
"Yüzde 52 gibi bir oyla Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın
sahaya inmesi ilk aşamada fayda gibi görünse de diğer partilerin bu
konuda mağdur edebiyatı yapması, “Davutoğlu bu işi
beceremedi, Erdoğan o yüzden sahaya indi” algısı
yarattı. Bu durum aynı zamanda teşkilatlara “Erdoğan
işin içine girdiyse sonuç garanti” rehaveti
getirdi" diyen var ki buna katılıyorum.
"Doğuya sürgün edilen paralelci polisler oradaki vatandaşı
hükümetten daha çok ikna etmeyi başarmışlar, bir nevi intikam alma
cihetine gitmişler. Devlet paralelden daha hesap soramadan onlar
darbeyi çoktan indirmişler" diyen var.
6-8 Ekim olaylarında Yasin Börü ile birlikte 51 kişi katledilirken
ortalıkta tek bir polisin olmaması, bazı polislerin cadde
üzerindeki arabaları yanan araçların üzerine devirmeleri bu görüşün
çok haklı olduğunu gösteriyor.
"Seçimlere çok kısa bir süre kala çözüm süreci düşe
kalka yürürken Erdoğan'ın, "Kürt sorunu yoktur"
sözü bölgede büyük kopuşları beraberinde getirdi"
diyen var ki bu tesbit de çok yerinde...
Dünkü yazımda da dile getirdiğim gibi...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çevresindeki devşirmeler ve AK Parti'nin
içinde menfaat davası güdenler tahmin ettiğimin de üzerinde can
yakmış. Bu devşirmelerin partiye zarar verici hallerine rağmen el
üstünde tutulmaları, seçmenin sarsılmaz inancını
zedelemiş.
Aday listelerinde istemedikleri isimlerin dayatılmasına duydukları
tepki inanılmaz. "Şehrimize turistik gezi için bile
gelmemiş insanlar aday gösterildi. Temayül yoklamalarından birinci
sırada çıkan isimler yok sayıldı" diyenler aslında alınan
sonucun en büyük nedenini anlatıyor.
"Paralelle mücadelede kurunun yanında yaş yandı.
Paralelcilerin yaftaladığı masum ve mazlum insanların hayatıyla
oynandı. Binlerce paralel polisin yanısıra bunlarla mücadele eden
polisler de hain ilan edildi, aileleri mağdur edildi"
diyenler de az değil.
"Seçim öncesi yapılan "Diktatörlük",
"otoriterlik", "israf" ve "tüm medya emrinde"
gibi algı operasyonları tuttu. Maalesef bizimkiler de buna
çanak tutan beyanatlar verdi. AK Parti seçmeni bile buna inanmaya
başladı. Keşke şu an medyada göz önünde olan bazı itibarsız isimler
bizi desteklemeseydi. Onların savunması bizi çok daha zor duruma
düşürdü. Paralel yapıyla mücadele bile onların sayesinde
sulandırıldı. Önlerine gelen herkese paralel diyerek bu ciddi
meseleyi kişisel kavga aracı haline getirdiler. " diyenler
var.
İl ve ilçe teşkilatlarında yapılan hataları dile getirdikleri için
aşağılanarak partiden sürülen binlerce insanın isyan çığlıkları
var. Teşkilatlarda ihale takibi yapıldığını, rant işlerine tamah
edildiği, herkesin kendi dostunu, akrabasını istediği işe
yerleştirdiğini söyleyenler var.
Aday gösterilmeyen aday adaylarının birer paçavra gibi kenara
atıldığını ve bir daha yüzlerine bakılmadığını söyleyenler var.
4 bakanın Yüce Divan'a gönderilmemesi, Egemen Bağış'ın
"Bakara,Makara"sı, Diyanet İşleri Başkanı'na uçak
verileceğinin söylenmesi, 300 milyara "Çerez parası
bu" denmesi, Bülent Arınç'ın, "Biz israfın önüne
geçebilsek sizden vergi almazdık" demesi ve daha neler
neler...
Memur bir başka dertli, emekli bir başka.. Polisler özlük hakları
için, işçiler asgari ücret için yanıp tutuşuyor.
Daha pek çok şikayet var ve tamamını yazmak emin olun günler
sürer...
Dünkü yazımı, "Seçmen AK Parti'ye, 'Yine gel,
yeniden gel ama, yenilen gel" diyor duymuyor
musunuz? 'Beraber yürüdük biz bu
yollarda' denilen insanlar kayıp. Onların bulunması yeniden
dirilişin anahtarı olacak" diye noktalamıştım.
Onların kazanılması hiç de zor değil.
Hatalardan arınıp bu küskünlere, "Size yeniden serüvenimize
katılmanızı ve kaderimizi paylaşmanızı teklif ediyoruz"
denilmesi yeterli...
Eğer bir erken seçim olacaksa, bu seçimin tarihi büyük ihtimalle Kasım ayının ilk haftasına denk gelecek. Yani AK Parti'nin ilk seçiminde yüzde 34'le iktidara geldiği tarih... 2002'deki dava partisinin küllerinden doğması için bundan daha büyük bir fırsat olabilir mi?