3 Kasım`da Tayyip Erdoğan`dan veto yiyen Nil Demirkazık bu kez yerel seçimlerde, ama yine AKP`de deniyor şansını.
Abone olNil Demirkazık `iyi ki milletvekili olmamışım, şimdi AKP`nin özgür kızı olarak istediğimi söylüyorum` diyor. Aktüel dergisi Nil Demirkazık'la keyifli bir söyleşi yaptı Belediye Başkanlığı için yeterli oy alabilecek misiniz? --Tabii. Stratejistlerim için son genel seçimlerde AKP`nin oyunun yüzde beşini benim sayemde aldığını söylüyor. Ne stratejisti? -- İsim veremem ama şöyle söyleyeyim. Aralarında Tansu Çiller`le çalışmış insanlar da var, ABD`de bu işin eğitimini almış think tank uzmanları ve bir kaç gazeteci de.. Dört, beş kişilik bir ekip bu. Sadece benimle çalışıyorlar. Ama dediğim gibi; isim veremem. Amacı nedir bu ekibin? -- Benim gündeme nasıl geleceğim, gündemde nasıl kalacağım ve bu süre içinde neler yapmam gerektiği konusunda ``know how`` veriyorlar. Stratejilerini, temsil ettikleri insanın liderlik karakterine göre belirliyorlar. Bu yüzden önce üzerimde bir karakter tahlili yapıp, çizecekleri yolu buradan aldıkları sonuçların üzerine kurdular. Nerede, nasıl tanıştınız bu ekiple ve neden beraber çalışma ihtiyacı duydunuz? -- Özellikle isteyerek, arayarak olmadı. Bir ortamda bulunuyorsunuz, birtakım kişilerle o ortamda tesadüfen tanışıyorsunuz. Konuşurken, karşılıklı diyalog sonucunda başka farklı konular ortaya çıkıyor. Bu farklı konular da böyle stratejiye kadar gidiyor. Çok şifreli konuştunuz, hiçbir şey anlamadım. Şöyle mi oldu mesela: Siz yaptıkları işi öğrendikten sonra ``Siyatese atılmak istiyorum, benim gündeme gelmemi sağlayın`` mı dediniz? Onlar da size ``Kopenhag`a git`` ya da ``Deprem bölgesindeki insanları ziyaret et`` gibi akıl mı verdiler? --Aşağı yukarı.. Pek konuşmak istemiyorsunuz.. Peki bu imaj çalışması ne zaman başladı? -- Seçim gezileri sırasında.. 2002 Ekim`inin başlarında.. Peki hiç münferit hareket etmiyor musunuz? -- Hani seçimlerden önce Tayyip Erdoğan`a destek olmak için Siirt`e gitmiş, burada sadece erkeklerin bulunduğu Sağlarca Kaplıcaları`na peştemalle girmiştim ya.. İşte bu hareketi münferit yapmıştım ve stratejistlerim hiç hoşlanmadı. 3 Kasım seçimlerinde neden veto yediniz? -- Meclis resepsiyonundan dolayı heralde. Kamer Genç`le aramızda geçen konuşmalar tüm basına yansıyınca AKP birden tabanının rahatsız olabileceğini düşündü. Hatta buradan hareketle ``Nil Demirkazık üyemiz değildir`` demeye bile başladılar. Halbuki ben aday adayı olduğum günden beri partinin Çankaya`dan üyesiyim.. -- Kamer Genç`le ``Çiçek sulama muhabbeti`` yaptığınız o resepsiyona katılmasaydınız hayatınızın nasıl değişebileceğini düşündünüz mü? -- Evet, ama ben buyum. Zaten hiç pişmanlık da duymuyorum. Sonuç olarak er ya da geç çıkacaktı bu sorun. Ben buyum ve böyle olmaya da devam etmekte kararlıyım. Gerçi ertesi gün bir basın açıklaması yaparak parti tabanına istemeden verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diledim. Ve küsmediniz. Peki AKP ``saplantı``nızın nedeni ne? -- Hedefim! Farklı bakış açıları ve dünya görüşleri arasında köprü olmak istiyorum. Bu düşüncemden hiç vazgeçmediğim gibi bana gelen binlerce mektup ve telefondan da başarılı olduğumu, doğru yolda olduğumu düşünüyorum. Komiktir, milletvekili olamadınız ama maşallah Türkiye`nin AB temsicisi gibisiniz! AB zirvelerine katılma fikri nereden çıktı? -- Kopenhag`a gitmeye, toplantı başlamadan iki gün önce karar verdim. ``Neden ben orada değilim`` diye sordum kendi kendime. Demirkazık olarak Türkiye`nin çağdaş görünümünü temsil etmek istedim. İyi ki gitmişi; Avrupa medyasının büyük ilgisi oldu bana karşı. BBC gibi en az yedi televizyon kanalının canlı yayınına katıldım, dört-beş gazete benimle röportaj yaptı. Savaş öncesinde de ABD ve Irak büyükelçileriyle görüşmüş ve hatta Bağdat`ı ziyaret etmiştiniz. -- Evet. Irak`ın resmi davetlisi olarak gittim, VIP olarak ağırlandım. Taha Yasin Ramazan, Tarık Aziz dahil istediğim her üst düzey kişiyle görüşme fırsatım oldu. Hatta Saddam Hüseyin`in sarayındaki doğum gününe bile davet edildim. Biliyorsunuz, düzenlediğim basın toplantısını da BBC, CNN International ve Reuters tüm dünyaya duyurdu. el-Cezire televizyonunda ve Irak gazetelerinde de haberlerim yayınlandı. Lütfen duralım, çünkü benim başım döndü. Pearson, Irak`ın resmi davetiyle Bağdat, Kopenhag. Daha Atina ve Selanik`teki AB zirveleri var. Hiç bir an durup, ben ne yapıyorum demediniz mi? Kusura bakmayın ama birkaç ay öncesine kadar antikacılık yapan biriydiniz. Tüm bunlar nasıl oldu? Hiç yaşarken şaşırmadınız mı? -- Rüyalarımda bile göremeyeceğim, görsem bile inanamayacağım şeyler yaşadım. Bir rüzgara kapılıp gidiyordum. Oradan bir davet, buradan bir davet. Aklım, hayalim almazdı bu durumu. Nasıl becerdiniz bütün bunları? Örneğin Selanik`te TRT ve Anadolu Ajansı`nın giremediği toplantılara Ankaralı bir ev kadını olarak nasıl katıldınız? -- Vallahi ben de bilmiyorum! Selanik`te Tayyip Bey`in katılacağı Batı-Balkan Zirvesi, resepsiyon ve yemekli toplantıya Türkiye`den hiç bir gazetecinin kabul edilmeyeceğini duymuştum. Ama ben başvurup gittiğimde bu üç toplantıya girmek için geçiş kartımın hazır olduğunu gördüm. Diğerleri akredite oldu ama Tayyip Bey`in bu toplantılarına giremediler. ``BU KEZ ADAYLIĞIM GARANTİ`` Hanımefendi, orada Türkiye`den 70 gazeteci vardı. Olay Selanik`te geçiyordu ve Stelyo Berberakis`in bile giremediği organizasyonlara katıldınız. Üstelik Türkiye`de bile tanınmayan Başkent Gazetesi ve Haber Ajansı`nın referansıyla akredite oldunuz. Başka bir yerden yardım aldınız mı? Siz CIA ajanı mısınız? -- (Gülüyor) Böyle şeyler söyleyenler de oldu. Yok canım, ne yardımı. Yardımla olsa koskoca TRT girerdi içeri. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül orada da sizi karşısında görünce... -- Salona korumaları bile alınmamıştı. Kapıda beni görünce çok şaşırdılar. `Nil Hanım, yoksa içeriye mi gireceksiniz?` diye sordular. `Artık sizin korumanızdan da uzak, gidip istediğim gibi konuşacağım` dedim. Böyle bir imajım var benim; Tayyip Bey korumaları sayesinde Nil Demirkazık`tan kaçıyor, diyorlar. Fakat asıl şoku Sayın Erdoğan ve Gül içerde yaşadılar. İçeride tüm Avrupa`dan sadece beş gazeteciydik ve karşımızda Avrupa`nın bütün liderleri vardı. Gül ve Erdoğan önce birbirlerine, sonra bana baktılar. Yanlarına gidip, merhaba dedim. Fakat en çok Jacques Chirac`ın ilgisini çektim. Bu gezilerin sübvansiyonunu nasıl yapıyorsunuz? Bugüne kadar gezilere kaç lira harcadınız? -- Bütün masrafları ben karşılıyorum. Uçak biletleri, oteller.. Kaba bir hesapla 70 bin dolar. Peki antikacılıktan kazandığınız parayla mı oluyor bütün bunlar? -- Hayır. Antikacılık benim için hobi gibi bir şey; hiç bir zaman çok para kazanmadım. Ailemden gelen birikimim, gayrımenkullerim var. Evler falan, onların sayesinde oluyor. Peki ilk taşı kim attı? Yani herşey nasıl başladı? -- Milletvekili olamayışım beni hırslandırdı. Kendime çok güveniyor, modern görünümüm ve kültürel altyapımla milletvekili olmayı hakettiğimi düşünüyordum. Bu kadar yoğun kamuoyundan sonra bunu haketmedim. Mamafih iyi ki de olamamaşım diye düşünüyorum. Şimdi AKP`nin ``özgür kızı`` olarak istediğim gibi konuşabiliyorum. AKP``de 20`ye yakın kadın milletvekili var. Neden hiçkimsenin aklına bu isimler değil de ben geliyorum? Çünkü onların hareket özgürlüğü yok. Şu an milletvekilinden daha üst bir pozisyondayım. Bu, siyaset hayatınızın başlamadan bittiği anlamına mı geliyor? -- Hayır, tam tersi hızla devam ediyorum yoluma. Örneğin bu hafta yerel seçimler için AKP`den, Çankaya Belediye Başkanlığı`na adaylığımı açıklayacağım. Belediye Başkanlığı yetecek mi? -- Biliyorum, biraz sıkıcı ama belediye başkanları bir şekilde hep başbakan oluyor. Örneğin, Chirac, Paris`in belediye başkanıydı. Tayyip Bey de malum. Galiba başbakanlığa giden süreç biraz da buradan başlıyor. Ama yine aday adayı olacaksınız? -- Bu kez aday olma şansım çok yüksek. Aynı şeyleri tekrar yaşamamak için bir hayli nabız yokladım. Ya yeniden veto edilirseniz, o zaman AKP`den ayrılacak mısınız? -- Hayır. Zaten başka partilerden, özellikle meclisin dışında kalmış olanlardan hergün transfer teklifi alıyorum. Örneğin geçen gün Sincan Belediye Başkanlığı`na aday olmam için başka bir partiden teklif aldım. ``Sizin sayenizde Sincan imajı değişebilir`` dediler. Ama ben böyle bir potansiyel görmüyorum. Benim kazanabileceğim yer Çankaya olabilir. TRANSFER TEKLİFİ ALIYOR Transfer teklifi yapanlar kim? -- Örneğin SHP`den Fikri Sağlar ve Murat Karayalçın. Bana ``Yalnız başınıza bütün partimizden daha çok tanınıyorsunuz. Size çok ihtiyacımız var`` dediler. CHP, MHP ve Saadet Partisi`nden de teklifler aldım. Ama AKP`de ısrarlısınız. -- Gerçekleştirmek istediklerimi sadece AKP`de yapabilirmişim gibi geliyor. Ama yerel seçimlerde veto edilirsem, kendi parti çalışmalarıma ağırlık verebilirim. Parti mi kuruyorsunuz? -- Şaşırdınız mı? Evet, liberal demokrat bir parti olacak. Şu an çalışma arkadaşlarımı belirleme aşamasındayım. Size şu kadarını söyleyeyim: Siyaset çok zor bir şey değil, şu kısa sürede ben bunu öğrendim. Siirt`te bana ``Tayyip Bey`e sırf siz oy istediğiniz için oy vereceğiz`` diyenler oldu. Çankaya Belediye Başkanlığı için adaylığınız kesinleşirse nasıl bir seçim kampanyası düşünüyorsunuz? -- Harika olacak. Örneğin bu hafta kasetim için stüdyoya giriyorum. Nasıl, şarkı mı söyleyeceksiniz? -- Yok canım, şiir. Kasetin içinde Tayyip Bey`e ithafen yazdığım ``Sevda`` dahil 12 şiir var. Belki sonunda da Tayyip Bey`in çok sevdiği ``Beraber yürüdük biz bu yollarda `` şarkısını kendi meşrebimce söylerim. Sadece jest olarak tabii; şarkıcı değilim. Kasetin adı, ``Her yerde sen varsın`` Ya aşk? Mesela Tayyip Bey`i yakışıklı buluyor musunuz? -- Ben tam anlamıyla hedefe kilitlenmiş durumdayım. Bunun dışında başka işlere zamanım yok. Çocuklarıma bile zaman ayıramazken.. Peki ama nasıl bir erkekle beraber olmak istersiniz? -- Düzgünün üstünde bir fizik, zeka ve esprili ... Tayyip Bey`de var mı bu özellikler. Onu fiziksel olarak beğenir misiniz? -- Son derece yakışıklı, etkileyici ve karizmatik bir erkek Tayyip Erdoğan. Avrupa standartlarında yakışıklı. Özellikle bayanları etkileyense, yürüyüş tarzı. Acaba yazdığınız şiir için ne diyecek? -- Çok hoşuna gidecek bence. Zaten başbakan olduktan sonra da şiirli bir mesajla tebrik etmiştim onu. Yani, Tayyip Bey alışıktır benim şiirlerime.