Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi eski Dekanı, Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurettin Güz İnternethaber'’e konuştu.
Abone olNESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
İnternethaber'in sorularını yanıtlayan Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Nurettin Güz, cemaat-iktidar arasında yaşanan savaşa bir iletişimci gözüyle baktı. Yaşananların kamuoyu üzerindeki etkisini anlatan ve yerel seçimlere bir yansıması olup olmayacağını yorumlayan Güz, aynı zamanda CHP'nin sağa yeşil ışık yakmasının altında yatan sebepleri de açıkladı.
Cemaat ve iktidar arasında yaşanan bu "savaşı" nasıl değerlendiriyorsunuz?
KAMUOYU NEYİN NE OLDUĞUNU GÖREMİYOR
"17 Aralık'tan itibaren başlayan ve medyada anlatıldığı kadarıyla, cemaat-iktidar özelinde bir tartışma ve çatışmadan bahsediliyor. Yine aynı şekilde "paralel devletten", ülke içerisindeki siyasi iktidarın yaptığı yolsuzluklardan söz ediliyor. Aslına bakarsanız 17 Aralık'tan bu yana yaşadığımız süreç Türkiye açısından hiç olumlu değil. Bir tarafta yolsuzluklara ilişkin görüşler var, bunları savunma imkanınız yok. Toplumun bir kesiminde, kamunun bir kurumunda yolsuzluk varsa, bunu örtbas edemezsiniz. Eğer iddia edildiği gibi, Türkiye'de siyasi iktidara yönelik, iktidarı değiştirmeyi amaçlayan bir yapılanma varsa bunu da hoş göremezsiniz. Şimdi yaşanan süreç toz duman şekilde gidiyor ve kamuoyu neyin ne olduğunu göremiyor, sorun da buradan kaynaklanıyor."
SİYASİ İKTİDARLARI DEĞİŞTİRME YÖNTEMİ SEÇİMDİR
"Burada bilgi ve belge varsa, gerek emniyet, gerek yargı kurumları tarafından gereğinin yapılmasına ihtiyaç var. Demokrasilerde siyasi iktidarların seçimlerde yapacağı performans bellidir, siyasi iktidarları değiştirme yöntemi demokratik rejimlerde her zaman seçimdir. Eğer seçim dışında bir yöntemle siyasi iktidarı değiştirmeye kalkarsanız onun adına demokrasi denmez."
YOLSUZLUKLARLA İLGİLİ KONULARDA ASIL İNSİYATİF ALMASI GEREKEN MUHALEFET PARTİLERİDİR
" İddia edildiği gibi, yolsuzlukla ilgili dökümanlar varsa sizin elinizde, bunu şantaj aracı olarak kullanmadan gereğini anında yerine getirmeniz gerekir. Belgeyi toplamak yeri gerdiği zaman kullanma düşüncesi emniyet ve adli kuvvetleri açısından yanlıştır. Öbür taraftan baktığınız zaman, yolsuzluklar demokrasi ile idare edilen ülkelerde hep problem olmuştur, Türkiye'nin de yakın geçmişine baktığınız zaman yolsuzlukla ilgili dünya kadar davalar ve yargılamalar var, ceza alanlar var. Bir yargısal denetim var ama yolsuzluklarla ilgili konularda öncelikli insiyatif alması gereken bana göre muhalefet partileridir. Elbette ki yargı görevini yapacaktır ama muhalefet sadece mecliste bütçe görüşmelerinde, kanun tekliflerinde veya tasarılarında iktidarı denetleyen bir kurum değildir. Siyasi partiler toplumun kılcal damarlarına kadar giden kurumlardır. Eğer bu tip belgeler varsa, yani yolsuzluğa dair, bunun öncelikle muhalefet partileri tarafından kamuoyu gündemine ve yargıya taşınması gerekir. Muhalefet partilerine bakıyorsunuz olayın peşinden gidiyorlar. Orada, olayı ortaya çıkaran, yolsuzluk, usulsüzlük veya kanun dışı işleri ortaya koyması gereken muhalefettir."
Peki bugüne baktığımızda, muhalefet ne yapmalı?
MUHALEFET PARTİLERİ DENETİM GÖREVİNİ YERİNE GETİRMELİ
"Muhalefet partilerinin denetim görevini yerine getirmesi gerekir. Muhalefet partileri açısından en büyük merci toplumdur. Toplum nezdinde bu sorunları işlemeleri gerekir. Ama oradaki sorun şu; siyasi partiler kendi içerisinde her zaman çelişkiler yaşabilirler, bir taraftan paralel devletten, devlet içindeki örgütlenmelerden bahsediyorsunuz, diğer taraftan bakıyorsunuz, örgütlenmeye ve paralel yapıya zemini siz hazırlamışsınız. Şimdi, bu tip yanlışları ve varsa, önceki dönemde yapılan yanlışları da muhalefetin kamuoyunun gündemine getirmesi gerekir. Muhalefet partileri için bana göre en önemli husus şu; demokrasiye sahip çıkma noktasında muhalefet partileri üzerine düşeni yapacak. Eğer, gerçekten bilgi, belgeler noktasında, iddia edildiği gibi, paralel yapılanma, siyasi iktidar değiştirmeye yönelik bir organize hareket varsa, muhalefet partilerinin bunun peşine düşmeleri çok doğru değil."
Neden?
"Çünkü o zaman demokrasi dışı yollara itilirsiniz. İktidarda Ahmet'in, Mehmet'in olması önemli değil. Yarın, bir başkası iktidara gelir. İşte bu yüzden, sadece demokrasiye sahip çıkmanın önemi açısından, bunu ortaya koymaları lazım. Bir diğeri de şu, eğer iktidarın iddia edildiği gibi bir yolsuzluğu ve bunu kapatmaya yönelik çabaları varsa, bunu da hem medya, hem sivil toplum örgütleri nezdinde ya da doğrudan kendi teşkilatları vasıtasıyla kamuoyuna anlatmaları gerekir."
Peki bu süreçte yaşananlar toplumda nasıl bir etki bırakacak?
KAMUOYU ENDİŞELİ DEĞİL
"Son 10-15 yıla baktığınız zaman Türkiye istikrar noktasında çok sıkıntılar çekti. 2002 seçimlerinden bu yana geçen süreye bakıyorsunuz, AK Parti'ye üye olmayan, programını tasvip etmeyen, ya da hiç oy vermeyecek insanlar, istikrar gerekçesiyle AK Parti'ye oy verdiler. Türkiye açısından istirar önemli. Elbette bu, kanunsuzluklar, yolsuzluklar varsa üstünü kapatalım ama istikrar devam etsin, sistem yürüsün demek değil. Benim kanaatim şu; kamuoyu yaşanan bu sıkıntılı dönemle ilgili bilgiye sahip, takip ediyor ama endişeli değil, araştırmalar da onu gösteriyor."
Kamuoyunun söylediği çok önemli iki şey var. Bir, "yolsuzluk varsa bunu görmem lazım" diyor. İkincisi, "Eğer siyasal iktidarla ilgili bir değişiklik gerekiyorsa ben bunu yaparım" diyor.
Nasıl?
SİYASAL İKTİDAR DEĞİŞMESİ GEREKİYORSA KAMUOYU BUNU YAPAR
"Medyada yansıtıldığı gibi bir durum varsa, yolsuzlukların üstüne gidilsin" diyor kamuoyu. Ve şunu da çok iyi biliyor, siyasal iktidarı değiştirme mercii yargı değildir. "Onu ben değiştiririm" algısı var. Ben her dönemde şunu söylemişimdir; Türk kamuoyu sağduyu sahibidir. Eğer seçimlerde bir mesaj verdiyse siyaset onu çok iyi algılar. Ve ben de her seçim döneminde kamuoyunun iyi mesajlar verdiğini biliyorum."
Peki bu yaşananlardan sonra nasıl bir tepki verecekler yerel seçimlerde?
BU OLAYLAR SEÇİMLERİ OLAĞANÜSTÜ ETKİLEMEZ
"Yerel seçimlerde insanlar genellikle partiye oy kullanmazlar. Yerel seçimlerde öncelikli konu, aday faktörüdür. Bu olaylar elbette etkiler. Eğer yolsuzluk varsa, eğer problem varsa, adaylar içerisinde yolsuzluktan en uzak ismi seçmeye çalışır. Elbette bu yaşananlar etkiler ama ben olağanüstü etkileceyeceği kanatinde değilim. Vatandaş aday seçerken, kim daha dürüst, kim daha iyi hizmet edebilir buna göre oy verecek."
GEZİ'DE İSTEDİKLERİNİ SÖYLEDİLER
"Gezi olayları Türk kamuoyuna, iktidara ve siyasi partilere verilmiş güzel bir mesajdı. Esas süreç oradan başlıyor. Gezi olaylarında biz biliyoruz ki hakikaten radikal grupların kırma, dökme, kamu malına zarar verme noktasından ötesinde, çoğunluk olarak çok demokratik bir tavır ortaya koydular. Bunu ortaya koyanlar, kırmadı dökmedi, kamu malına zarar vermedi, kanun ihlali yapmadı. "Ben demokratik tepkimi ortaya koyuyorum" dedi. Türkiye'de her şey olağan giderken nasıl böyle tabana kadar yayılan bir tepki oluştu, bunun tek cevabı var. Kamuoyu diyor ki; "Türkiye'nin istikrarı iyi, dengeler iyi ama yeter."
GEZİ, SİYASİ LİDERE "YETER" DEMEKTİ
"Siyaset de yüzün eskimesi diye diye bir şey vardır. Avrupa'da bile bir çok ülkede liderler üçüncü kere kazanmasına rağmen o süreyi tamamlayamadan lider değişikliğine gitti partiler. Bu, bir anlamda "artık yeter" demek siyasi lidere. Gezi olaylarında mesele ağaçların keislmesi değildi. Parkın bulunduğu yere alışveriş merkezi yapılacağı algısı yerleşti halkın zihnine, işte bu infiale sebep oldu. Bundan sonraki süreç, iktidar partisi lehine çok ilerlemez. İktidar partisine oy verirsiniz vermezsiniz ayrı konu ama bu süreç başladığı zaman zor toparlarsınız."
"30 Mart'ta yapılacak seçimlerde ne olur, AK Parti çok mu oy kaybeder, sorun bu değil ama gerileme başladı. Mutlaka, siyasal iktidarın ve muhalefet partilerinin buna göre poziyon almasına ihtiyaç vardır. Muhalefet partileri bu durumu iyi değerlendirebilirlerse, önümüzdeki dönemlerde çok daha iyi noktalara gelirler. Ya da siyasal iktidar bunu öngörebilir de, kamuoyu algısı açısından kendi iç yapısındaki gerekli değişimi yapabilirse daha iyi yerlere gidebilir."
Peki nedir cemaatle bu savaşın sebebi peki? Cemaatle iktidar neyi paylaşamıyor?
İKTİDAR ORTAK KABUL ETMEZ EŞYANIN TABİATINA AYKIRI
"Cemaatler askeri darbelerin yapıldığı dönemlerde farklı bir gözle değerlendirilmiş yapılardır. Daha çok algısı suçlu veya zanlı olarak değerlendirilmiş, onlara projeksiyon yapılmış yapılar. Fakat sorun şuradan kaynaklanıyor; eğer iddia edildiği gibi bir yapılanmanın örtülü olarak devlete hakim olma gibi bir düşüncesi varsa, bunu kabul etme imkanımız yok. Cemaatler sivil toplum örgütleri gibi bu toplumun bir parçası ama sınırı iyi bilmekte fayda var. Hiçbir cemaat, grup, dernek veya ideoloji devlete hakim olma noktasına gelemez, bu çok büyük bir yanlış olur. Çünkü, siyasal iktidarların her zaman değişme ihtimali vardır, seçimler yapılır, milli irade isterse seçer, istemezse seçmez. Ama diğer türlü bir yapılanmayı demokrasi adına kabul edebilme şansımız yok."
"Keşke her cemaat, her örgüt, her oluşum misyonuna uygun sınırlar içinde kalabilseydi. Çok daha iyi olurdu. Diğer türlüsü zaten mümkün değil, buna fırsat verilmez. Devlete hakim olmaya kalkan hiçbir grubu iktidar da muhalefet de desteklemez, iktidar ortak kabul etmez, bu eşyanın tabiatına aykırıdır."
Gelelim Ankara'ya. CHP Ankara'da sağdan bir aday gösterdi, bu seçim sonuçlarını etkiler mi?
CHP'NİN İKTİDARA GELMESİ İÇİN SAĞDA ÇOK PARÇALI BİR YAPI OLUŞMASI LAZIM
"2002'den bu yana yapılan seçimlerde kurgu, sağdan AK Parti soldan da CHP üzerineydi. Yani, iki partili bir sitem varmış gibi. AK Parti'nin rakibi olarak da hep CHP ön plana çıkarılmaya çalışıldı. ama biz biliyoruz ki, 1977 seçimleri hariç Türkiye'de solun oyu yüzde 25-35 arasında gidip gelmiştir. Sadece rahmetli Ecevit döneminde yüzde 42 oy almıştı CHP. Sağın oyu da yüzde 65 ile 75 arasında gidip geliyor. Bunu böyle değerlendirdiğiniz zaman solun sağda çok parçalı bir yapı olmadığı sürece ya da koalisyon yapma ihtimali olmadığı sürece solun tek başına iktidara gelmesi mümkün değil.
Bu oy aralığına baktığınız zaman CHP'yi AK Parti'ye alternatif yapma imkan ve ihtimaliniz yoktur. Eğer iktidara alternatif arıyorsanız, onun tek adresi şu şartlar altında MHP'dir. CHP'nin tabanından bir kısım tepki almasına rağmen sağa açılması ve oy oranını artırması lazım, zaten oy oranını artırması için sağa açılması şart. Aslında yaptıkları da bu. CHP, şu anda kiminle oy alabilecekse, kiminle kazanabilecekse ona yönelmeye çalışıyor."
CHP'NİN OYLARI ARTARSA KILIÇDAROĞLU'NUN YERİ SAĞLAMLAŞIR
"Sayın Kılıçdaroğlu Genel Başkan olduktan sonra CHP'nin ve CHP tabanının beklediği atılımı yapabilmiş değil. Sayın Baykal, partiyi yüzde 32 ile teslim ettiğini söyledi, şimdi oy oranına bakıyorsunuz yüzde 26'lar seviyesinde dolaşıyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun da bir ivme yaratmasına ihtiyaç var. Kılıçdaroğlu'nun yaptığı kendi mantığına göre doğru. Eğer yerel seçimlerde CHP'nin oyunu bir önceki seçimlere göre ciddi oranda artırabilirse Kılıçdaroğlu'nun liderliği de sağlamlaşacaktır."
CHP seçmeni oy verir mi peki sağ adaylara?
SEÇMEN ADAYA OY VERİR
"Burada siyasi zeminde 15-20 yıl önceki dönemlerde olduğu gibi bir kamplaşma yok, daha geçirgen bir yapı var. Sağ partilerden aday olmuş, bakanlık yapmış bir çok isim CHP'de siyaset yapıyor, ya da daha önce sol partilerde siyaset yapmış insanlar sağ partilerde siyaset yapıyorlar. Ben tabanın çok büyük tepkiler vereceği kanaatinde değilim. Sayın Mansur Yavaş'a iki taraftan da tepki var, hem CHP'lilerden hem de sağdan. Seçmen çok akılcı düşünür, Ankara'da seçim yarışında ben de varım diyebilecek üç aday var. AK Parti'nin, MHP'nin ve CHP'nin adayları. Sağ veya sol seçmen, üç adaya bakacak ve sandığa gitmiyorum diye radikal bir karar almadıktan sonra üç aday arasından hangisi olusa Ankara için iyi olur, hangisi bana daha yakın, hangisi beni daha iyi temsil eder sorularına yanıt arayacak ve seçimini ona göre yapacak."