AK Parti içindeki azınlıklar suyu bulandıramaz çünkü kaynak sağlam
31 Mart yerel seçimlerinden sonrası MHP'ne yönelen saldırılar tesadüf olabilir mi?
Cumhur İttifakı'na yönelik bağışıklık testi ciddi sınamalardan geçiriliyor.
Yerel Seçimlerinin ardından yapılan siyasi bilançonun doğru analiz edilmesi, doğru okunması siyaset sürecinin yeniden yapılandırılması bakımından çok önemlidir.
Siyaset üretiminin olmadığı ya da çok cılız olduğu şu günlerde siyaset üretebilen iki partiyi yalnızlaştırma çabasını görmezden gelmek mümkün değildir.
MHP’ne yönelik cinayet suçlamalarının,
MHP içinden bazı yöneticilerin Ayşe Ateş’e yönelik cinayet tehditleri,
Gri listeye giren mafya ülkesi iddialarının,
Yargıya müdahale ifadelerinin,
İnsan kaçakçılığı yapanların MHP çatısı altında olması iddialarının arkasında büyük ve kirli hesaplar olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Bugünlerde 80 ve 90'lardaki gibi hedef göstermeler gündemde.
Klasik Gladyo yöntemleri.
Kriminalleştirme kurguları.
Bütün bu iddialar karşısında dik duran ve en önemlisi her şartta Cumhur ittifakına toz kondurmayan merkez sağda siyaset üreten AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan var.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve partisine yönelik saldırıların nedeni de her şartta 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Erdoğan’ın, hükümetin yanında olması. Bilge Lider Bahçeli bunu gördüğü için sahip çıkıyor. AK Parti’nin içinden birileri başka hayaller kursa da esas gerçek bu…
Cumhurbaşkanı Erdoğan açık ve net bir şekilde
"Darbe senaryolarını bize karşı yazdılar. 27 Nisan'da muhtırayı bize, AK Parti'ye vermek istediler.
Cumhuriyet mitinglerinde bizi hedef yaptılar. Gezi vandalizminin hedefi yine bizdik.
17-25 Aralık'ta bize yargı darbesi yapmak istediler. 15 Temmuz'da doğrudan doğruya bizi hedef aldılar. Bölücü terörün de FETÖ'nün de hedefinde daima biz olduk.
Son 22 yılda daha bunlar gibi nice ihanet, nice darbe ve vesayet girişimi yaşadık. Tüm bu saldırılarda, ana muhalefet partisi, bırakın bizim yanımızda durmayı; hukukun, demokrasinin, hatta siyasetin yanında bile yer almadı."
Ana muhalefet partisi CHP acaba geçmişe yönelik bir öz eleştiri yapıyor mu? Kendine öz eleştiri yapamayan CHP'nin normalleşmesi ne kadar mümkün?
Görünen o ki hâlâ operasyon umudu canlı ve diri.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Gerek Sayın Devlet Bahçeli gerekse şahsım; yapılan saldırıları, fitne çabalarını, o saldırıların arkasındaki aklı, maksadı ve karanlık odakları gayet net biçimde görüyoruz. Şunu açık açık ifade etmek isterim ki bunların meselesi, Milliyetçi Hareket Partisi'nden ziyade Türkiye'nin güvencesi olan Cumhur İttifakı'dır. Allah'ın izniyle bu tuzağa düşmeyeceğiz, milletimizi de düşürmeyeceğiz."
Bakıldığında mesele Türkiye meselesi.
Türkiye’yi bölme hayallerinin önündeki en büyük engel; muhafazakâr ve milliyetçi yapıdır. Bu yapının ana bileşeni de MHP’dir. Bu ittifak sayesinde Türkiye operasyonları boşa düşürüyor.
Bu siyasi misyonu özellikle AK Parti kadrolarının iyi okuması ve anlaması gerekiyor. Tüm partiler için geçerli olan bir siyasi formül vardır. O da seçim kaybedildiğinde kadro değişimi yapılır. Yenilginin sorumluları görevden alabilir ya da teşkilatlarda yeniden yapılanma olabilir. Burada önemli olan makamlar, sahip olunan statüler değildir dava bilincidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in ziyareti,
CHP’ne yapılan iadeyi ziyaret,
Öldürülen Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve kızlarının Erdoğan tarafından Külliyede kabulü,
İYİ Parti eski Genel Başkanı Meral Akşener'in Külliye'ye gidişi,
Bütün bu görüşmelerin toplamından bir formül çıkartma çabası yeni bir denklem kurdurur mu bilinmez!
Ama zorluklar birlikteliğe güç katar, dayanıklı hale getirir ve de ömrünü uzatır. AK Parti içindeki azınlıklarda suyu bulandıramaz çünkü kaynak sağlam.