Hasan Cemal AK Parti'nin tabanının nabzını tutuyor. Ak Parti'ye daha önce oy vermiş vatandaşlarla görüşen Cemal, köşeli cevaplar alıyor. İşte halkın gözüyle Ak Parti:
Abone ol Hasan Cemal, AK Parti'nin nabzını tutuyor. Cemal'in İlk durağı Antalya oldu. Cemal gördü.YAZI: Hasan CEMAL
KAYNAK:
Hasan Cemal AKP tabanının nabzını tutuyor - 1
AKP'ye oy vermiş şöföre, "Sonraki seçimde AKP'ye oy verir misiniz?" diye soruyorum. "Şimdi fena götürmüyorlar, ama..." diyor. İşte, her şey bu 'ama'da saklı. Bu 'ama', iktidar yıpranması demek
Kütükçü'ye gidiyoruz geçen pazar sabahı. Kepez'in bir mahallesi. Antalya'nın arka bahçelerinden, yani varoşlarından biri. 2004'teki son belediye seçimlerinde AKP'ye yerel iktidar yolunu açan, Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın CHP'nin elinden çıkmasını sağlayan oy depolarından.
Soruyorum bizim şoföre:
"Sizin aile kime oy verdi?"
"Tayyip Erdoğan'a."
"Niçin ona?"
"Sırayla hepsini deniyor bizimkiler. Diğerlerinden yaka silkmişlerdi. Bir de AK Parti'yi deneyelim dediler."
Çorum'dan 1982'de göç etmiş Alevi bir aile. Babası da kendisi gibi şoförlükle hayatını kazanıyor.
Yine soruyorum:
"Bundan sonraki seçimde de AKP'ye verebilir mi sizin aile?"
"Şimdi fena götürmüyorlar, ama..."
İşte her şey bu 'ama'da saklı.
Bu ama, Antalya'ya attığım ilk adımdan itibaren kulağıma çalınmaya başladı. Bu ama iktidar yıpranması demek. AKP'ye oy vermiş olan seçmenlerin bir şeyleri sorgulamaya başlamış olmaları demek. AKP'ye karşı bir şikâyet, günlük deyişle bir 'vozurdama süreci'nin başlamış olması demek.
Akla takılan sorular:
AKP, merkezden sağa uzanan siyasal yelpazedeki yerini büyütüp kalıcı hale gelebilecek mi?
Yoksa, 2002 genel seçimleriyle 2004 yerel seçimlerinde AKP'nin, örneğin MHP ve DYP ile Erbakan Hoca'nın partisine yaptığını, şimdi bu partiler AKP'ye mi yapacaklar? AKP'nin seçmen tabanını oyacaklar mı?
Bu ihtimal yok değil.
Bunun için Anadolu yollarına düşmüş durumdayım. AKP'ye oy vermiş sade vatandaşın, sokaktaki adamın nabzını tutmak istiyorum. Siyasal yelpazenin sağ kanadında nasıl bir değişim yaşanabilir diye ipuçları yakalamak niyetindeyim.
'Tayyip yeli beyim...'
İlk durak Antalya.
Kütükçü Mahallesi'nde bir kahvenin önünde öğle vakti duruyoruz. Pazar günü eğlencesi: Erkekler kahveye çıkmış okey oynuyorlar.
Sohbete zorluyorum.
Önce kuşkulu bakışlar fırlatılıyor, bu da nereden çıktı şimdi diye. Aldırmıyorum, soruyu ortaya atıyorum:
"Hangi parti kazandı burada?"
"Bizim mahallede AKP aldı. Kepez'de de öyle, 13 bin oy fazla aldı DYP'den."
"Daha önce kim kazanmıştı?"
"Kütükçü'de MHP almıştı 1999'da."
"Neden bıraktınız MHP'yi?"
Bir işçi emeklisi:
"Halk arayış içindeydi. Ayrıca MHP'li Başkan halka kapılarını kapatmıştı."
Biri aradan lafa giriyor:
"Tayyip yeli beyim, Tayyip yeli! Alıp götürdü seçimi... Herkes çok şey yapacağını sandı. Bir de çok üstüne gittilerdi Tayyip Erdoğan'ın, mazlum oldu."
Bir başkası:
"Tayyip'in yeli ama... Bence bir ay önce bitti o yel. Milletvekili istifaları... Bayrak yakma işleri... Bunlar rahatsızlık yarattı."
İşçi emeklisi yine söz alıyor:
"Ben de AKP'ye verdim oyumu. MHP kendi kendini köreltmişti. Ayrıca çok dayılandı. CHP adayı da sevilmeyen biriydi. AKP'nin dürüst iş yapacağını sandım. Ama şimdi ümidimi kaybetmeye başladım. Yolsuzluklar var. Şu gençlere bak, hepsi işsiz."
Kepez üstüne çıkmaya başlıyoruz.
Masadağı diyorlar. Aslında Mazıdağı.
Akdeniz'e çok tepeden bakan gecekondular. Antalya'nın nasıl bir beton yığınına dönüştüğünün belki de kuşbakışı en iyi izlenebildiği yerler. Ya da 1980'lerde Turgut Özal'ın başlattığı turizm atılımıyla başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere bütün Türkiye'den göç almış olan varoşlar.
Neresi burası?
"Yavuz Selim Mahallesi abi!"
Batman'dan göçmüş
Sırtında Galatasaray forması. Bacak kadar. "Hakan Şükürcüyüm abi" diyor gülerek. 11 yaşında, kavruk bir erkek çocuğu. Ailesi Batman'dan göçmüş.
Ötekinin mavi beyaz Real Sociedad forması var. Sırtında 15 numarayla Nihat Kahveci yazıyor. 15 yaşında. Ailesi Siirt'ten göçmüş. İki genç daha geliyor yanımıza. Onların aileleri de Orta Anadolu'dan, Çankırı'dan gelip yerleşmişler buralara.
Bir gecekonduya buyur ediyorlar.
Bahçesine oturuyoruz. Eşi, komisyonculuk yapıyor. Niğde'den göçmüş aile. Antalya, yılda 20 bin civarında göç alan bir yer...
Kadın konuşkan: "Bir seçim öncesinde DYP kazandı burada. Ama sonra AKP'ye verdik. Buraları tapusuz, tapu sözü verdi."
Yani 2B sorunu!
"Orman vasfını kaybetmiş" arazilerle ilgili olarak AKP hükümetinin bir türlü çıkaramadığı yasa. "Kanun çıkmazsa yıkılacak bizim evler" diyor Niğdeli hanım, "Evimiz yıkımda yani... Eskilerden bıkmıştık. AK Parti yeni geldi."
Amcaoğlu söze karışıyor:
"Ben beyaz eşya teknisyeniyim. Az para alıyorum ama hiç olmazsa iş buldum AK Parti döneminde. Piyasada bir canlılık, bir ferahlık var. Yine kazanabilir AK Parti. Buraların yüzde 40'ı Doğulu. İç içe yaşıyoruz. Bir rahatsızlığımız yok."
Antalya'ya, Kaleiçi'ine iniyoruz.
Ansan Çay Bahçesi'ne.
Halıcılarla sohbet koyulaşıyor. Oyunu AKP'ye vermiş olan diyor ki:
"Antalya Adalet Partili, Doğru Yol'lu bir yerdi. Sonra ANAP bölme yaptı. 1991'de Baba yeniden aldı burayı. Sonra Büyükşehir, Halk Partisi'ne geçti. AK Parti neden mi kazandı? Geçmiştekiler milleti hep kararsız bıraktılar. Güvensizlik! Sonra arayış başladı millette. Belediye seçimlerinde, 'Bunlar iktidar zaten, şehre daha çok hizmet gelir!' fikri de rol oynadı."
"Bir dönem daha kazanır mı?"
"Beyim millet sorgulamaya başladı AK Parti'yi. Bir sürü söz verdi ama... Esnaf memnun değil. Vergileri, KDV'yi, kurumlar vergisini indirecekti, indirmedi. Sonra her yerden mal geliyor. Hindistan'dan, Çin'den... Evet eskiden enflasyon yüksekti. Ama para vardı, para dönüyordu. Şimdi öyle değil, dönmüyor. Sonra benzine zam haber olmaktan çıktı."
Ve ekliyor:
"İki buçuk sene oldu. Az değil. Vallahi millet bakarsın oyunu gene değiştiriverir."
Solun yapmadığını yaptı
Bir serbest çalışan lafa giriyor:
"Sol sahip çıkmadı varoşlara... AKP çıktı, çok çalıştı varoşlarda. Geceleri içki içmedi, çalıştı. Değiştiler. Yılbaşında, Anneler Günü'nde bile tebrik kartı atmaya başladılar. Solun yapmadığını onlar yaptı. Ama şu da var. Yıpranma başladı AKP'de. Şunu da unutmayın. Türban dedi, üniversiteye girecekler dedi. Olmadı, yapamadı bir şey..."
Bir başka masada iki çift koyu bir sohbete dalmışlar.
Türbanlı ikisi de.
İzin alıp oturuyorum masaya.
Son iki seçimde dördü de oylarını AKP'ye vermişler.
Sakallı olanı diyor ki:
"AK Parti'ye verdim ama şimdi sorgulamaya başladım."
İki türbanlıdan biri yüzünü önüne eğiyor, hiç bakmıyor. Fotoğraf çekilmesinden hoşlanmıyor belki de. Öteki güler yüzlü ama konuşmuyor, kocasını dinliyor.
Sakallı kocası konuşkan.
Esnaf olduğunu söylüyor.
Noktasıyla virgülüyle konuşuyor:
"AK Parti'de herkes kendinden bir parça buldu. Türban toplumsal mutabakat olmadan çözülemez. MHP de, Erbakan Hoca da söz verdiler ama havada kaldılar."
Kocasının türbanla ilgili sözlerinden rahatsız olduğunu belli eden bir bakış atıyor güleryüzlü olanı...
AKP'den kaçış olur mu?
Şöyle yanıtlıyor sakallı olanı:
"Bizim insanımız şıpsevdi oldu son zamanlarda. Her partiyi denedi. Yine olabilir. Sanıyorum, AK Parti'den hafif oy kaçışı var. Ama erken bunun için... Sihirli değnek yok soranların çözümü için... Fakat Avrupa Birliği konusunda eski kararlılığımız yok. Bir de şu var: Başbakan Erdoğan son zamanlarda eleştiriye az tahammül eder hale geldi. Evet, iktidar yıpratıyor. Ağzınla kuş tutsan da öyle. Oyumu yine verir miyim AK Parti'ye? Olabilir. Ama sorguluyorum."
Hiç konuşmayan ama güler yüzlü, siyah beyaz dalmaçyalı motifi olan türban takmış hanım, ben kalkarken birden hareketleniyor. Biraz utana sıkıla, bir şey söylemek istediğini belirtiyor. Kocasına katılmadığını belli eder bir üslupla, düzgün bir Türkçeyle şöyle diyor, ben tam yanlarından ayrılırken:
"AK Parti'nin türban sorununu mutlaka çözmesi lazım. Eğer özgürlük diyorsanız, Avrupa Birliği diyorsanız, bunu çözeceksiniz. Çünkü türban bir özgürlük sorunudur."
Kaleiçi bir başka âlem.
Erzurum'dan gelmişler.
Ama önce İstanbul'a gitmişler. Memleketlerinde hayvancılık yaparken Hereke'de halıcılık öğrenmişler. İpek halı. En küçük kızları tezgâh başında, "Sekiz yaşından beri ipek halı dokurum" diyor. Başörtülü. Kime oy verdin diye sorunca, "Babam karışır" diye yanıtlıyor. Dokuz kardeşler, dördü kız...
Türkçeye tercüme
Bu arada anne geliyor.
Ona da soruyorum, kime oy verdiğini. Anlamıyor ne dediğimi. Kocası gülüyor. Kürtçe soruyor karısına. "Tayyip'e verdim, gene vereceğim. Deneme yaptık. Şimdi iyidir" diyor.
Kaleiçi'nde pansiyon işletiyor.
1980'lı yılların sonlarında ANAP İl Başkanlığı yapmış. Duvarda Yıldırım Akbulut'la çekilmiş fotoğrafını gösteriyor.
Niye AKP sorusuna yanıtı:
"Millet bunalım içine girdi. Koalisyonlar hiç iş yapmadı. Herkes bir yana çekiştirdi. 1983'te nasıl sel gibi Özal'a gittiyse, bu sefer de Tayyip Bey'e gitti. Şimdi ne olur? Millet beklemede. Kararsızlanmaya başladı. Kafalar karışık!"
Durum böyle Antalya'da.
AKP, 2002 genel seçimlerinde yüzde 21 oyla CHP'nin arkasından ikinci parti oldu. 2004'teki yerel seçimlerde yüzde 34.8'le CHP'nin elinden Büyükşehir Belediyesi'ni aldı, böylece Antalya'nın birinci partisi oldu.
Yükseliş devam edebilir mi?..
AKP'ye karşı, yazımın başında da belirttiğim gibi bir şikâyet, bir vozurdama süreci başlamış Antalya'da. Bu durum, AKP'yi zamanla inişe geçirebilir mi?
Şimdiden böyle bir şeyi öngörmek biraz fazla iddialı olur. Fakat AKP'nin bir iktidar yıpranmasına uğradığı Antalya'dan gözüküyor. AKP'nin muhtemel erimesinden yararlanabilecek partiler listesinin başında ise şimdilik MHP ile DYP'den söz edilebilir.
Yarınki durak KONYA