BIST 9.725
DOLAR 35,19
EURO 36,72
ALTIN 2.967,82
HABER /  MEDYA

AK Parti için çare Abdullah Gül mü? Bomba iddia!

AK Parti kurucularından, Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler'e göre 'vesayet ve cemaat' AK Parti'nin başarısını gölgeledi. Böhürler'e göre çıkış yolu ise Abdullah Gül...

Abone ol

AK Parti kurucularından ve Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler, AK Parti'nin 7 Haziran'daki oy kaybını ele aldığı bugünkü yazısında AK Parti'nin genel seçimdeki düşüşünün sebeplerini irdeledi. Böhürler çok konuşulacak bir iddia ortaya atarak; partiyi toparlayabilecek ismin Abdullah Gül olduğunu ifade etti.

BÖHÜRLER, ABDULLAH GÜL'ÜN AK PARTİ'Yİ TOPARLAMASINI MI İSTİYOR?


Böhürler, "AK Parti'de dengeyi bozan birçok unsur oldu. Bunlardan birisi vesayetin diğer yüzü, bir diğeri de cemaattir. Biri saldırarak onu savunma diline hapsetmeye çalıştı. Diğeri de içinden-miş gibi durarak, saldırılara karşı savunma taktikleri oluşturuyor-muş gibi, kurtarıyor-muş gibi görünerek AK Parti'ye yön vermeye çalıştılar" diyerek ve "Bu noktada AK Parti kimliğini oluşturan kişilere büyük iş düşüyor. Ben siyasi hesapları bilemem ama Abdullah Gül'ün tecrübesinden faydalanılması gerektiğine inanıyorum" ifadelerini kullanarak Gül'ü işaret etti.

İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:

(...)

Fikirler ve yorumlar farklı olsa da Ak Parti'nin oy kaybının ötesinde yitirdiklerine ilişkin değerlendirmeler ciddiye alınacak özeleştiriler içeriyor.

Ak Parti her zaman bir koalisyon partisiydi aslında. İçinde sağın tüm unsurları, İslamcılar, Kürt hareketini temsil edenler, liberaller ve hatta kısmen sola yakın olanlar da vardı. Parti'nin dinamiği ve bereketi, diyaloğa açık yapısında ve toplumda güven tesis edecek ortak kelimeler içeren bir dil kurmasında yatıyordu. İlkeliydi ancak ayırımcı değil birleştiriciydi. Herkes ister istemez bir ortak dile uyum sağlıyor, sivriliklerini törpülüyordu.

"ABDULLAH GÜL'ÜN TECRÜBESİ..."

Ak Parti'nin büyüsü de buradaydı. Bu dengeyi bozan birçok unsur oldu. Bunlardan birisi vesayetin diğer yüzü, bir diğeri de cemaattir.
Biri saldırarak onu savunma diline hapsetmeye çalıştı. Diğeri de içinden-miş gibi durarak, saldırılara karşı savunma taktikleri oluşturuyor-muş gibi, kurtarıyor-muş gibi görünerek Ak Parti'ye yön vermeye çalıştılar. Aslında görünürde farklı olsa da ikisi de aynıydı. Bir manada geniş spektrumlu siyaset vizyonu, klostorofobik bir siyaset diline hapsedilmeye çalışıldı. Dış politikadan başlayarak atılan adımlarda elbette Parti'nin de hataları çok oldu. Ancak bu hataları savunmadaki ısrar eski kuruluş ruhunu unutturdu. Şimdi yeniden güçlenmek istiyorsa, ilk yıllardaki söylemini güçlendirmesi gerekiyor. Ortak dil oluşturmak, sihirli bir anahtar gibi yine karşımızda duruyor. Bu dili kuracak isimlere ihtiyaç var. Bu noktada Ak Parti kimliğini oluşturan kişilere büyük iş düşüyor. Ben siyasi hesapları bilemem ama Abdullah Gül'ün tecrübesinden faydalanılması gerektiğine inanıyorum. Siyasi tecrübeyi yok sayarak siyaset yapmak sadece Parti'ye değil Türkiye'ye zarar verecek.

"AK PARTİ'DE TECRÜBE EKSİKLİĞİ"

Siyaset; atılım ve yenilik istediği kadar tecrübe de ister. Şimdiki yeni terkibe baktığımda tecrübeyi ve eskiden var olan bu çok kültürlülüğü eksik buluyorum. Diğer taraftan Parti kültürünü taşıyanlar yeni oluşumda yok. Ben saymadım ama bunu sayan bir milletvekili arkadaşım Meclis'te Ak Parti içinden kurumsal hafızayı taşıyan kişilerin sayısının 30'u bulmadığını söyledi. 24 gibi bir rakam telaffuz etti. Kurumsal hafızayı sıfırlamak mümkün değil elbette. Ancak böylesi bir dönemde bunun bir eksiklik oluşturduğunu görüyorum. Ak Parti önemli bir misyonu ve mirası taşıyor. Yeni bir partiymiş gibi davranmanın kimseye faydası olmaz.

Sohbetler böyle, tecrübe eksikliğinin olası sonuçları üzerinde dolanıp duruyor.