Türkiye'nin genel seçimlere 7 ay kala yüzde 10 seçim barajının kaldırılıp kaldırılmayacağı sorusuna kilitlendiği günlerde, AK Parti neden barajın düşürülmesine karşı çıkıyor? İşte cevabı...
Abone olTürkiye bir kez daha yüzde 10’luk seçim barajını tartışıyor. Genel seçimlere yedi ay kala gündeme gelen meselenin, Kürt sorununa son verip barış getirme iddiasındaki hükümet tarafından pek de hoş karşılanmaması dikkat çekiyor. Peki hükümet neden barajın kaldırılmasına karşı mesafeli?
Yüzde 10'luk seçim barajının kaldırılıp kaldırılmayacağı tartışmasının fitilini, Habertürk Gazetesi'nden Muharrem Sarıkaya'ya konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, hak ihlali kapsamında yapılan bireysel başvuru sonucunda barajın düşürülmesini değerlendirmeye aldıklarını söyleyerek tartışmaları alevlendirdi, Türkiye gündemi karıştı.
İLK TEPKİ ERDOĞAN'DAN: AYM SİYASETİN ALANINA GİRMESİN
Yüzde 10'luk baraj oranının düşürülmesi konusuna ilk tepki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’ni ‘siyasetin alanına girmek’le hayli sert eleştirdi: “Egemenlik, bürokrasinin değildir, yargının değildir, Anayasa Mahkemesi’nin de değildir. Hiç kimse hiçbir kurumu kendisini milletin, Meclis’in üzerinde, özellikle de siyaset kurumunun üzerinde görmemelidir. Darbe ürünü kurumlar çıkıp da siyasete hiza vermeye kalkamaz.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu da, Haşim Kılıç’ıeleştirdi: “Bu barajı AK Parti getirmedi. 15 ayda seçime girdik ve eşit şartlarda lider olduk. Biz baraj falan tanımayız. Biz milleti tanırız.”
Yüzde 10'luk seçim barajı özellikle HDP’nin seçimlere parti olarak girmesine de engel oluşturuyor. Muhalif politik haber-analiz sitesi Diken, konuya ilişkin 5 önemli isime "HDP'yi seçimde zora sokan barajın düşürülmemesi, Erdoğan ve hükümetin çözüm kararlılığıyla çelişmiyor mu?" sorusunu yöneltti. Diken, bu soruyu köşe yazarı Cengiz Çandar, Başbakanlık Başdanımanı Etyen Mahçupyan, siyaset bilimci Fuat Keyman, hukukçu Mithat Sancar ve araştırmacı Bekir Ağırdır’a sordu.
"HERKESİN GÖZDEN KAÇIRDIĞI BİR MESELE VAR!"
Özellikle KONDA Genel Müdürü Ağırdır'ın ”Hepimiz baraja takılmış durumdayız ama herkesin gözden kaçırdığı bir mesele var" sözü oldukça çarpıcı bir yorum. Zira Ağırdır, 2002’den bu yana bütün seçimlere bakıldığında Türkiye siyasetinde tuhaf bir yoğunlaşma olduğunu, bazı illerde CHP yüzde 60’lara çıkarken, diğer yerlerde hiç olmadığı örneğini gmstererek baraj düştüğünde AKP'nin çok kayıp vereceği genel tezini çürüttü. Ağırdır, HDP için de bu durumun geçerli olduğunu, CHP İzmir’de iki milletvekili sayısını arttırabileceğini ama bazı illerde zaten hiç olmadığı için pek fark etmeyeceğini, çünkü AKP'nin 81 ilde var olduğunu diğer partilerin ise farklı illerde yoğunlaştığını dile getirdi.
İşte 5 farklı isimden 5 çarpıcı yanıt:
CENGİZ ÇANDAR: KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN DÜŞÜRÜLMESİ ŞART!
(...) barajın kaldırılması ya da en fazla olmak üzere yüzde 5 düzeyine indirilmesi, ülkenin en önemli sorununun, Kürt sorununun çözümü açısından da mutlak bir şart. Kürtler, demokrasiyi bu kadar sakatlayan bir hükümle temsilde yeterince, hak ettikleri oranda ve adaletli biçimde yer alamazlarsa, bu ülkenin siyasi bütünlüğü içinde yer alma dürtüleri de giderek törpülenir.
AKP iktidarı, gerçekten ‘çözüm süreci’nde ciddi, samimi ve sonuç almaya istekliyse barajın kaldırılmasına ya da yarı yarıya indirilmesine karşı çıkmaz. Eğer karşı çıkıyorsa ‘çözüm süreci’ni değil, bildiği usûllerle ‘çözmeyi’ düşünüyor demektir ki, bunun da1940’ların “Memlekete komünizm gerekirse biz yaparız” zihniyetli proto-faşist tek parti yönetiminden farkı yoktur. Öyle bir çözüm, zaten çözüm değildir. ”
ETYEN MAHÇUPYAN: SİYASETEN DEĞİŞMESİ LAZIM
”Seçim barajı hükümetin hep söylediği gibi baştan beri var ve tabii ki hükümet her siyasi parti gibi bundan yararlandı. CHP de bundan yararlanabiliyor zaten. Dolayısıyla siyaseten baraj şu zamana kadar korundu. Değişecek olsa bile siyaseten değişmesi lazım.
Geçen sene başbakan olan Tayyip Erdoğan farklı modeller önerdi, barajın sıfıra inmesini de önerdi. Muhalefet hiçbir şey yapmadı, bu tartışmayı yürütmedi.
O yüzden hükümet kendisine düşeni yaptığını düşünüyor. Çünkü sadece durup dururken barajı indirmek niyetinde değil hükümet, seçim sistemini de değiştirmek istiyor. Bu da muhalefet tarafından herhalde pek makbul bulunmadı ya da buraya doğru yürümek istemedi muhalefet.
Dolayısıyla, seçime kaç ay kalmışken bu tartışmaların çıkmasını iyi niyetli bulmak çok da mümkün değil. Tabii ki hükümet böyle bakıyor meseleye.
Anayasa Mahkemesi’ne gelen teklif kendi yetki alanını aşmasını gerektirecek. Anayasa Mahkemesi’nin kendisini yıpratması, siyaset alanına girmesi demek. Çünkü muhalefet şu ana kadar önayak olup yapmadı, ya da hükümetin önayak olmalarına cevap vermedi.
Şimdi de Anayasa Mahkemesi üzerinden bu yapılmak isteniyorsa bunun kabul edilebilir bir tarafı yok tabi.”
FUAT KEYMAN: ÇÖZÜM SÜRECİYLE SEÇİM BARAJININ DÜŞÜRÜLMESİ ARASINDA PARALELLİK VAR
Çözüm süreci Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacak bir süreç. Fakat seçim barajının düşürülmesi de demokratikleşmenin önünü açacaktır.
Dolayısıyla bence çözüm süreciyle seçim barajının düşürülmesinde bir paralellik var. Çözüm süreci baraj düşürülürse daha rahat yürür.
Ancak varolan siyasi sistem içinde AYM barajı düşürürse, AKP bunu vesayet hamlesi olarak göreceği için bütün siyaset buna odaklanacaktır. Böyle bir durumda, şu zamana kadar konuştuğumuz gibi Mart-Nisan ayında çözüm sürecinde ciddi bir noktaya gelmek de hayal olur. Çözüm süreci değil de AYM’nin barajla ilgili verdiği karar konuşulur.
Şu anda AKP (barajın kaldırılmasına) karşı çıkacaktır çünkü yüzde 10 barajı onun lehine, ona hak vermek lazım. Yüzde 10, yüzde 5’e ya da sıfıra inerse AKP milletvekillerinin sayısı azalabilir. AKP bu durumda seçimi kazanır ama güçlü çoğunluk hükümetini kurmada ya da anayasayı değiştirmede yeterli milletvekili sayısına sahip olamıyor. Ama bu, demokrasi temelinde değil de kendi çıkarına bakıp hareket etmektir.
MİTHAT SANCAR: AKP BARAJIN TÜM NİMETLERİNDEN FAYDALANIYOR!
”AKP’nin seçim barajındaki tavrı çözüm sürecinden bağımsız olarak zaten baştan sorunluydu. 2002’deki seçimlerde bir avantaj sağlayarak tek başına hükümet kurma imkanı elde etti baraj sayesinde. Ondan sonra da barajı düşürmeye yönelik bütün talepleri kulakardı etti.
Türkiye’nin demokratikleşmesi anlamında ya da en azından temsili adaletin sağlanması açısından barajın düşmesi gerektiği çeşitli çevrelerce dile getiriliyor. Fakat bu baraj aynı zamanda bir iktidar tuzağı içeriyor, yani barajın iktidarları tavlayan bir yanı var. Bir dönem çoğunluk olan her parti, baraj sayesinde bu çoğunluğu sürekli bulabileceği gibi bir cazibeye kapılmıştır.
Çözüm sürecinde dile getirilen talepler vardı. ‘Yol temizliği‘ denilen demokratikleşme adımlarına ihtiyaç vardı. Sürecin başlarında, hangi aşamada olduğundan bağımsız olarak programlanması gereken adımlardı bunlar ve içinde barajın kaldırılması ya da düşürülmesi mevcuttu zaten.
Ama AKP yüzde 45-50 arasında oy alan bir parti olarak barajın avantajlarından maksimum düzeyde yararlanıyor ve kendi avantajlarını bu adaletsiz seçim sistemi sayesinde de sürdürmekten vazgeçmiyor. Çözüm sürecinde yeni bir aşama ihtiyacı olduğunun çok net vurgulandığı bu dönemde, baraj ısrarından ve inadından vazgeçmesi çok iyi olurdu ama vazgeçeceğe benzemiyor AKP.
BEKİR AĞIRDIR: BARAJIN DÜŞMESİ KÜRT SİYASETİNDE DALGALANMAYA YOL AÇMAYACAK!
Araştırma şirketi Konda’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır’a göreyse, barajın kaldırılması Kürt siyasetini olumlu etkileyecek ama büyük bir dalgalanmaya da yol açmayacak. Sebepse, Türkiye’de 2002’den bu yana kemikleşen kutuplaşma. Ağırdır, Diken’in ‘Barajda bir değişiklik oy dağılımını nasıl etkiler?’ sorusuna, şu yanıtı verdi:
”Hepimiz baraja takılmış durumdayız ama herkesin gözden kaçırdığı bir mesele var. 2002’den bu yana bütün seçimlere bakıldığında Türkiye siyasetinde tuhaf bir yoğunlaşma var. Örneğin bazı illerde CHP yüzde 60’lara çıkarken, diğer yerlerde yok. Keza HDP için de bu geçerli.
Bu nedenle baraj düşse dahi AKP’nin yine çok önemli kayıplar yaşayacağını söylemek doğru olmaz. Diyelim ki CHP İzmir’de iki milletvekili sayısını artırır ama bazı illerde olmadığı için pek fark etmez bu durum. Çünkü AKP 81 ilde var, diğer üç parti farklı illerde yoğunlaşıyor.
Bunları net bir şekilde konuşabilmek için hesap yapmak gerekiyor ve bu değişikliklerin nerelerde olacağını derinlemesine araştırmak gerekiyor. Tabii baraj düştüğü takdirde bu durumdan doğrudan Kürt siyaseti etkilenecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın oylarını baz alarak yaptığım hesaba göre HDP 13 milletvekili daha çıkarabilir.
Bana kalırsa hemen yarın kaldıralım barajı ama baraj değişikliğinde 2015 Haziran seçimlerinde çok büyük bir dalgalanma beklemiyorum.
Bu baraj kaldırılmalı, evet, ancak matematiksel sonucu 2015’te değil 2019’da ortaya çıkar. Çünkü Türkiye siyasinin üç karakteristik özelliği var…
İlk olarak Türkiye bu dört partiye konsolide olmuş durumda. Bunun çözülmesi gerek ama altı ayda çözülebileceğini düşünmüyorum.
İkincisi bu dört parti arasında bir kutuplaşma var.
Üçüncü olarak da bu dört parti aynı zamanda bir kimlik siyasetine sıkışmış durumda.”