BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,65
ALTIN 2.967,85
HABER /  GÜNCEL

AIDS'li sayısı hızla artıyor

Dünyada 15 yaşın altında 14 milyon çocuk AIDS yüzünden anne-babasından birini veya ikisini kaybetti.

Abone ol

Bu rakam 2010'da 42 milyonu bulacak. Dünyada 15 yaşın altında 1.4 milyon çocuk HIV enfeksiyonlu. Bugüne kadar 4.3 milyon çocuk AIDS yüzünden öldü. FOTOĞRAF: AP Sağlık Bakanlığı'na göre Türkiye'de 1605 HIV/AIDS'li var. Ancak, belirtilerin geç görülmesi ve gizlenmesi nedeniyle gerçek rakam en iyi ihtimalle bunun 10 katı Sinema ve sahne dünyasının tanınan siması 'Murti'ye (Mürteza Elgin) AIDS (edinsel bağışıklık yetersizliği sendromu) teşhisi konulduğunda tarih 1985 Kasımı'nı gösteriyordu. 1985, AIDS taşıdığını belirten ilk ünlü Rock Hudson'ın da ölüm tarihiydi aynı zamanda. 1981'de Amerika'da erkek eşcinseller arasında görülen ve bağışıklık sistemini hedef alan hastalıkla ilgili, 5 Haziran 1981 tarihinde Atlanta' daki 'Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi' bir rapor yayımladı. Böylece bilim adamlarının 'AIDS çağı' dediği dönem başlamış ve dünya bu yeni ve gizemli hastalıkla tanışmıştı. İlk vaka Mürteza Elgin Dünyada adı sıkça anılmaya başlanan hastalığın Mürteza Elgin'de görülmesiyle tanışan Türkiye'de ise şaşkınlık yaşanıyordu. Çünkü ne sokaktaki insan, ne de yetkililer hastalık hakkında bilgiye sahipti. Korkulan, bilinmeyen hastalığı taşıyan Elgin, 1992 yılında Haseki Hastanesi'nde sessizce yaşamını yitirirken, AIDS vakalarının sayısı da artıyordu. Nasıl arttı? Bu 'ilk vaka'nın ardından hastalığın Türkiye'deki gelişimine bakıldığında uzmanlar şöyle bir tablo çiziyor: AIDS virüsü yurtdışında çalışan işçilerle, yakınlarında görüldü. Sonra onlar eşlerine bulaştırdı. Türkiye'ye gelen turistler ve yurtdışına gidip gelen Türklerle hastalık yayılmaya başladı. Romanya, Gürcistan ve Rusya gibi ülkelerden 1990'larda gelmeye başlayan hayat kadınlarının cinsel ilişki yoluyla hastalığı bulaştırması vaka sayısını artırdı. 'Bize bir şey olmaz!' Türkiye'de 1985'te biri AIDS, biri HIV (insan bağışıklık yetmezlik virüsü) taşıyıcısı olmak üzere iki vaka vardı. Yıllarla birlikte bu rakamlar da artış gösterdi. Artıştaki en büyük neden hastalık hakkındaki cehaletti. O dönemde gizli kameraya takılan görüntülerde, "Bizde AIDS var" diyen yabancı kökenli hayat kadınlarına çoğu Türk erkeğinin yanıtı, "Bize bir şey olmaz" şeklindeydi. Aslında tehlike de burada başlıyordu. Bu mantıkla hareket eden çoğu erkek, hastalığın yayılmasında etkili oldu. Sağlık Bakanlığı'nın 30 Haziran 2003 tarihli verilerinden ortaya çıkan durum da hastalığın Türkiye' deki seyri hakkında ipuçları veriyor. 1985'te bir hasta ve bir taşıyıcıda görülen AIDS, 18 yıllık sürede sürekli arttı. 1985'ten 2003'ün ilk altı aylık dönemine kadar vaka sayısı 1605'e ulaştı. 2002 yılı bakanlık verilerine göre bu sayı 1515'ti. 1985' ten bu yana hastalığın en çok görüldüğü yıl ise 190 kişiyle 2002 oldu. Erkeklerde daha çok Bakanlık verilerinin gösterdiği çarpıcı bir durum da hastalığın daha çok erkeklerde görülüyor olması. Hastalığa yakalananların 503'ü kadın, 1098'i erkek. Yetkililer bunu, erkeklerin daha tedbirsiz olmasıyla açıklıyor. Tehlikeye karşın tedbirsiz ve dikkatsiz davranan erkekler hastalığın yayılmasına neden oluyor. Erkeğe bulaşan enfeksiyon eşine, ondan da doğacak çocuğuna bulaşıyor. Dolayısıyla erkeklerin eğitilmesinin AIDS'in yayılımının yavaşlatılmasında büyük katkısı var. Üstelik virüsün kadından erkeğe geçmesi daha seyrek görülen bir durum. Tehlikeli yaş grupları Erkekten kadına bulaşma oranı, kadından erkeğe bulaşmaya göre 20 kat daha fazla. Âdet dönemindeki kadınların virüse yakalanma oranı da daha yüksek. Yine 2003 yılı bakanlık verilerine göre hastalığa yakalananlar genellikle 30-34 yaş grubundaki erkekler. Kadınlarda en çok görüldüğü yaş grubu ise 20-24. AIDS'in 'homoseksüel hastalığı' olduğu hurafesi ise yine bakanlığın şu ifadesiyle geçerliliğini yitiriyor: "AIDS en çok heteroseksüel cinsel ilişkiyle bulaşıyor. Hastalık 126 erkeğe homo-biseksüel cinsel ilişki, 94 erkeğe madde bağımlılığıyla geçerken, 439'u erkek, 376'sı kadın olmak üzere 815 kişiye heteroseksüel cinsel ilişki yoluyla bulaştı". Çarpıcı bir diğer bulgu da hastalık, nüfusa paralel olarak sırasıyla en çok İstanbul, Ankara ve İzmir'de görülüyor. Gerçek rakam bilinmiyor HIV/AIDS'le ilgili resmi rakamlar gerçeği yansıtmıyor. Zira bakanlık verileri sadece test sonuçlarına dayanıyor. Hastanelerin Eliza testi sonuçlarını bakanlığa bildirmeleri zorunlu olsa da belirtilerin yıllar sonra çıkması, insanların yakalandığının farkında bile olmaması ve hastalığını gizlemek sayıyı katlıyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre gerçek rakamlar resmi verilerin gelişmemiş ülkelerde 30, gelişmiş ülkelerde ise 10 katı. WHO' nun 2001 yılında Barcelona kentinde yaptığı 'Dünya AIDS Konferansı'nda sunduğu raporda da buna dikkat çekilmişti. WHO'ya göre Türkiye'de erkek vakaların sayısı kadınların iki katıydı ve resmi verilerin 30'la çarpılması gerekiyordu. 'Toplum, hastaları yeraltına itiyor' AIDS Savaşım Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Selim Badur, resmi verilerin gerçeği yansıtmamasıyla ilgili olarak hastaların gizlenmesini gösteriyor. Badur'a göre bakanlığın belirlediği 1605 rakamı 10'la çarpılmalı. Toplumdaki ayrımcılığın HIV/AIDS vakalarını yer altına ittiğini belirten Badur, hastaların yaşadığı sorunları şöyle sıralıyor: "Son vaka da gösterdi ki toplumda bu hastalara karşı hoşgörü yok. İstanbul'da 40 HIV/ AIDS'liden oluşan bir eylem grubumuz var. Bu insanlar durumlarını herkesten gizlemek zorunda kalıyor. Dışlanmaktan korkuyorlar. Bazısının sosyal güvencesi var, bazısının yok. Onların sorunları daha büyük. Hiç ilaç alamıyorlar. İhtiyaçları, fazla ilaçlardan ya da ilaç şirketlerinden temin edilmeye çalışılıyor. Yeşil kart çıkarması gerekiyor ama gittiği yerde hastalığı ortaya çıkacak diye tedirgin oluyor. İlaçlar da pahalı. Sosyal güvencesi olanlar bu ilaçların etkili olup olmadığını anlamak için test yaptırmak zorunda. Ancak test de güvence kapsamına girmiyor." Badur, 'Toplum bu konuda çok mu bilgisiz' sorusunu da, "Gerçekten bilgisiz. Hâlâ bu hastalığın eşcinseller ve uyuşturucu kullanıcılarına özgü olduğu düşünülüyor" diye yanıtladı. Yıllara göre yaşanan vaka sayısı 1985......2 1986......5 1987......34 1988......35 1989......31 1990......33 1991......38 1992......64 1993......74 1994......86 1995......91 1996......119 1997......143 1998......109 1999......119 2000......158 2001......188 2002......190 2003 (İlk 6 ay) 86 1990'da Romanya'da HIV kapan Selahattin Demirer, uzun süre baskı ve önyargılara karşı mücadele etti, sonunda yaşama tutunmayı başardı. Türkiye'de HIV taşıyıcısı veya AIDS hastalarının deşifre olmaları durumunda, önce önyargıyla savaşmaları gerekiyor. Bunu yaşayanlardan biri de 1990 yılında çalışmak için gittiği Romanya'da virüs kapan Selahattin Demirer. Bir kadınla girdiği ilişki sonucu HIV'le yaşamak zorunda kalan Demirer, önce durumundan habersizdi. Türkiye'ye dönünce doktor arkadaşının 'Test yaptırdın mı?' sorusuyla harekete geçen Demirer, HIV taşıdığını anladı. AIDS hakkında bilgi sahibi olmayışı kendisiyle beraber iki kişinin daha hayatını etkiledi. Romanya dönüşü evlenen Demirer, bir de çocuk sahibi olmuştu. Demirer, HIV'le yaşamayı öğrenmeye çalışırken çevresindekiler de bundan haberdar oldu. Uzun süre insanların önyargılarına direnmeye çalıştı. Önce çocuğunu, ardından da eşini kaybeden Demirer, işinden de atıldı. El sıkışmak, kucaklaşmak bir yana kimse yanına bile gelmek istemiyordu. Bu 'izole hayat'a eşi ve kızının ölümü de eklenince intiharı düşünür duruma gelen Demirer, yine de tedavisini aksatmadı. Tüm önyargı ve baskılara direnerek yaşama tutundu. Bunalımlı dönemi atlatan Demirer, AIDS'le ilgili bilgilenerek savaşa girişti. 'HIV'le Yaşamak' adlı bir kitap yazan Demirer, ilgili toplantılara katıldı, yüzünü de gizlemedi. Yeni bir dünya kurmak isteyen Demirer, doktorunun izniyle ikinci kez evlendi.