Dünyada ilk defa 1981 yılında tespit edilen AIDS hastalığından bugüne kadar yaklaşık 20 milyon kişinin öldüğünü bildirdi
Abone olAIDS Savaşım Derneği Doktoru Nazan Kuzgunkaya, dünyada ilk defa 1981 yılında tespit edilen AIDS hastalığından bugüne kadar yaklaşık 20 milyon kişinin öldüğünü bildirdi. Afrika ve Güneydoğu Asya'nın, bu salgından en çok etkilenen bölgeler olduğunu belirten Dr. Nazan Kuzgunkaya, 10-15 yıl içinde, Afrika kıtasında yaşayanların yarısından fazlasının AIDS yüzünden öleceğinin tahmin edildiğini kaydetti. Dr. Kuzgunkaya, Türkiye'deki resmi rakamlara göre AIDS'li sayısının bin 500-bin 600 civarında olduğunu, ancak gerçek rakamların bunun 10 katı olduğunu öne sürdü. AIDS'in en yaygın bulaşma şeklinin, kadın-erkek arasındaki cinsel ilişki olduğunu ifade eden Dr. Nazan Kuzgunkaya, prezervatif kullanmadan, HIV durumu hakkında bilgi sahibi olmayan bir kişiyle cinsel ilişkiye giren kişinin risk altında bulunduğunu söyledi. Dr. Kuzgunkaya, Türkiye nüfusunun yarısının 25 yaş ve altında olduğunu vurgulayarak, "Genç insanlar risk almaya çok daha yatkın ve cinsel aktiviteleri çok daha fazla, bunun için de çok ciddi şekilde eğitilmeleri gerekiyor" dedi. AIDS Savaşım Derneği'nden Dr. Nazan Kuzgunkaya, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, AIDS'in dünyada ilk olarak 1981 yılında tespit edildiğini belirterek, "22 yıldan bu yana ulaşılan rakam, yani yaşayan HIV pozitiflerin sayısı 45 milyon civarında. Bu dönemde yaklaşık 20 milyon kişi de hayatını kaybetti. 1981 yılında hastalık tanımlandı, 1983 yılında HIV virüsü izole edildi. Hastalığın kökeniyle ilgili birçok tartışmalar yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor. Maymunlardan bulaştığı, biyolojik silah olarak üretildiği gibi... Ancak, hastalığın kökeniyle ilgili tartışmalar şu an için bize çok fazla fayda sağlayacakmış gibi görünmüyor. Daha çok, hastalığın yayılmasını durdurmaya yönelik çalışma yapılması gerekiyor" diye konuştu. AIDS, AFRİKA'YI YOK EDECEK Afrika'nın bu salgından en çok etkilenen kıta olduğunu bildiren Dr. Nazan Kuzgunkaya, "Tüm AIDS vakalarının üçte ikisi Afrika kıtasında yaşıyor ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bilim adamları, 10 -15 yıl içinde, Afrika kıtasında yaşayanların yarısından fazlasının AIDS yüzünden öleceğini açıklıyor. Bu, çok ciddi bir rakam. Bir kıta yok olmak üzere" dedi. Dr. Kuzgunkaya, Afrika'dan sonra Güneydoğu Asya'nın da çok fazla etkilenmiş durumda olduğunu kaydederek, "Tayland, Filipinler, Singapur gibi ülkelerde AIDS vakaları hızla yayılıyor. Bu bölgedeki yayılmanın en büyük nedeni, paralı seks. Dünyanın değişik ülkelerindeki zengin insanlar, bu bölgelere paralı seks için gidiyor. O bölgedeki yoksulluk sebebiyle bir arz-talep ilişkisi doğuyor. Özellikle çocuk yaşlardaki kızlar seks ticaretinde kullanılıyor. Bu çocuklar, cinsel hastalıklardan korunmaktan yoksun oldukları için de hastalık hızla yayılıyor" diye konuştu. Hindistan'ın da çok ciddi tehdit altında olduğunu ifade eden Dr. Nazan Kuzgunkaya, "Hindistan, dünyanın en kalabalık ve en yoksul ülkelerinden biri. Özellikle 2-3 yıldan bu yana ciddi bir salgın baş göstermiş durumda. Çin'de de ciddi rakamlar ortaya çıkmaya başladı" dedi. RUSYA'DA AIDS'Lİ SAYISINDA PATLAMA Dr. Kuzgunkaya, dünyada salgının en hızlı geliştiği ülkelerden birinin de Rusya olduğunu vurgulayarak, "Rusya'da da salgın korkunç boyutlarda. Bundan 10 yıl önce bin-2 bin gibi sayılarla ifade edilen AIDS vakaları, bugün 100 binler, 300 binlerle açıklanıyor. Rusya'daki salgının birinci nedeni, dünyanın aksine cinsel ilişki değil, damar içi madde kullanımı... Damar içi madde kullanımında iğnelerin birden fazla kişi tarafından paylaşılması, salgının boyutunu artırmış durumda" diye konuştu. Rusya dışında Bağımsız Devlet Topluluğu ülkeleri ile Romanya'da da salgının arttığına dikkat çeken Dr. Kuzgunkaya, "Türkiye ile sıkı ticaret yapan ülkeler bunlar. Hem bavul ticareti yapılıyor, hem de paralı seks ilişkisi var bu ülkelerle" dedi. Dr. Nazan Kuzgunkaya, Türkiye'de tespit edilmiş AIDS'li sayısının yaklaşık bin 600 kişi olduğunu, bunların 500'ünün ise şimdiye kadar ölmüş olduğunun sanıldığını belirterek, "1985'den bu yana var olan rakamlara göre, bin-bin 100 kişiden ancak üçte birinin tedavi olduğunu tahmin ediyoruz" diye konuştu. TÜRKİYE'DE RESMİ KAYITLARDA BİN 600 AIDS'Lİ VAR Türkiye'deki resmi rakamlara göre AIDS'li sayısının bin 500-bin 600 civarında olduğunu bildiren Dr. Kuzgunkaya, "Test yaptırma konusundaki çekimserlik, korunma yöntemlerinin uygulanmaması gibi faktörleri göz önüne aldığımızda, Türkiye'deki gerçek rakamların bu olmadığını anlıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü şöyle diyor: 'Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bulduğunuz rakamı 10'la çarpın'. Bin 600'ü 10'la çarptığınızda 16 bin kişi gibi bir rakam ortaya çıkıyor. Bu da durumundan habersiz yaşayan binlerce kişinin olduğunu ortaya koyuyor" dedi. Dr. Kuzgunkaya, Türkiye'deki kadınlarda AIDS görülme sıklığıyla ilgili olarak da şunları söyledi: "Ülkemizdeki kadınlar, HIV pozitiflerinin yüzde 90'ını eşlerinden alıyorlar. Eşlerinin evlilik dışı ilişkileri veya çeşitli nedenlerle aldıkları HIV virüsü evli kadınlara bulaşıyor." DAHA ÇOK CİNSEL İLİŞKİYLE BULAŞIYOR Prezervatif kullanmadan, HIV durumu hakkında bilgi sahibi olmadığı bir kişiyle cinsel ilişkiye giren kişinin risk altında bulunduğunu ifade eden Dr. Nazan Kuzgunkaya, "HIV'le beraber cinsel yolla bulaşan başka hastalıklar da var. Bunların hepsi için risk altındasınız. Bunların tanısı için de mutlaka test yaptırmak gerekir. Bize çok sorulan bir sorudur, 'Birkaç gün önce prezervatifsiz bir cinsel ilişkiye girdim, şimdi boğazım yanıyor, ateşim var, ishal oldum acaba AIDS olmuş olabilir miyim?' diye... İnsanların AIDS olup olmadıklarını anlamalarına imkan, ihtimal yok" diye konuştu. Dr. Kuzgunkaya, AIDS'in en yaygın bulaşma şeklinin, kadın-erkek arasındaki cinsel ilişki olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'de ve bütün dünyada durum aynı. Cinsel ilişkiyle bulaşma, bütün vakaların yüzde 80'ini oluşturuyor. Bu bulaşmanın yüzde 80'i de kadın-erkek arasındaki cinsel ilişkide gerçekleşiyor. Yani çok ciddi bir rakam" dedi. Her cinsel ilişkide AIDS virüsü bulaşmayabileceğini kaydeden Dr. Nazan Kuzgunkaya, "Bir cinsel ilişkide bulaşma olasılığı binde 2. Ama bu çeşitli şartlara bağlı. HIV virüsü taşıyan kişinin hastalığın hangi döneminde olduğu önemli. Virüsün çok yoğun olduğu bir dönemse bu oran binde 2 değil, yüzde 20'ye çıkabilir. Çünkü cinsel sıvıdaki virüs sayısı çok fazla olur. Sizin bağışıklık sisteminizin durumuna bağlı. Yani virüse karşı koyamayabilirsiniz ve bulaşabilir. Tam bir piyango gibi... Çok da göze alınamayacak kötü bir piyango" diye konuştu. TESTİN EN KESİN SONUCU 3 AY SONRA Dr. Kuzgunkaya, kişinin, AIDS olup olmadığını sadece test yaptırarak anlayabileceğini belirterek, "Ama test yaptırmak için de beklemek gerekir. Çünkü testte antikorlar taranıyor. Antikorlar, vücuda giren virüse karşı vücudun oluşturduğu silahlardır ve insan vücudunda 2-3 haftada oluşmaya başlarlar. Bu oluşumun tamamlanması 3 aylık süreyi bulur. 3 aylık sürenin sonunda antikorlar varsa vardır. Yani bulaşma olduysa antikorlar vardır. En kesin sonuç, üçüncü ayın sonunda alınır. Ama üç haftadan itibaren de fikir verici sonuçlar alınabilir" dedi. Testin bir korunma yöntemi olarak da görülmemesini isteyen Dr. Nazan Kuzgunkaya, "AIDS, tedavisi veya çaresi olan bir hastalık olsa, o zaman, 'üç ayda bir test yaptırırım, sonra gider aşı olurum' diye düşünmek mümkün, ama AIDS şimdilik bu aşamada değil. Riskli bir davranışta bulunmamak, bir korunma yöntemi. Ya ilişkilerde sadakat olacak, ya kondom kullanılacak ya da hiç ilişkiye girilmeyecek" diye konuştu. AIDS VİRÜSÜ, HÜCRELERİ ÖLDÜRÜYOR Dr. Kuzgunkaya, AIDS virüsünün insandaki belirtilerini de şöyle açıkladı: "Bir bulaşma olduktan sonra çok uzun süre virüs vücutta yavaş yavaş çoğalmaya başlıyor. Bağışıklık sistemi hücreleri artık iyice azalıp zayıflayınca, çok kolay hastalanabilir hale geliniyor. Çünkü bağışıklık sistemini koruyan hücreler, virüsler tarafından öldürülmüş oluyor. Artık bütün askerlerinizi kaybetmişsiniz, her türlü hastalık sizi yıkabilir hale geliyor. Gripten ölebilirsiniz. Grip zatürreeye çevirebilir. Çok kolay tüberküloz olabilirsiniz. Çok yaygın mantarlar olabilir." AIDS'e has belirti olmadığını bildiren Dr. Nazan Kuzgunkaya, "Bu hastalık, bağışıklık sistemini bloke ederek, insanı bütün hastalıklara açık hale getiriyor. Virüsün tek başına yaptığı şeyler ise hastalığın çok ileri safhasında ortaya çıkıyor. Bu dengenin bozulması için minimum 5-10 yıl geçmesi gerekiyor. Virüs alan kişi 5 sene bu durumundan habersiz sağlıklı yaşayabiliyor. Bu süre bazen 10, bazen 15 seneyi bile buluyor. Bu süre kişiden kişiye değişebiliyor. Hastalığın ortaya çıktığı döneme kadar geçen süre 'HIV pozitif' olarak adlandırılıyor. Testlerde pozitifsiniz, bulaştırıyorsunuz ama herhangi bir hastalığınız yok. Ta ki bağışıklık sistemi hücreleri iyice azalana kadar. Dengeler bozulunca, AIDS dediğimiz hastalık dönemi başlıyor" diye konuştu. ECZANELERE 'TEST' ELEŞTİRİSİ Dr. Kuzgunkaya, eczanelerde satılan 'Eliza Testi'nin evde yapılmasını da kesinlikle önermiyor. Dünyanın hiçbir yerinde yapılan bir uygulama olmadığını savunan Dr. Nazan Kuzgunkaya, "Eliza testi çok hassas bir test olduğu için yanlış pozitif diyebileceğimiz sonuçlar verebiliyor. Pozitif çıkan sonuçların mutlaka doğrulanması gerekiyor bir başka testle. Onun için, evde tek başına test yapıp, pozitif sonuç çıkaran bir kişi kendi hayatına son verebilir, başkalarına zarar verebilir, tedaviden uzak yaşayabilir. Türkiye'de eczanelerde satılan testler, dünyada laboratuvarlarda kullanılması için üretilen testler. Bizim ülkemizde eczanelerde satılması Sağlık Bakanlığı'nın da yasağını delerek yapılan bir uygulama. Çünkü Sağlık Bakanlığı da bu testlerin ithal ruhsatını verirken, laboratuvarlarda kullanılmak üzere vermiş. Tamamen yasadışı bir uygulama bu" dedi. Dr. Kuzgunkaya, AIDS tedavisinde gelinen noktayla ilgili olarak da şunları söyledi: "Eskiden ilaçlar yokken hastalık döneminin ardından kişiler ölüyordu. 1995 yılından bu yana kullanılan ve gittikçe sayısı artan çeşitli AIDS ilaçları var artık. Bu ilaçların faydası şu: Kimisi virüsün çoğalmasını durduruyor, kimisi virüsü azaltıyor. Ama virüsü vücuttan tamamen silip atamıyor. Taşıyıcı konumda kalıyorsunuz ve virüs sayısı hep bloke olarak duruyor. Bu ilaçları düzenli kullanırsanız ve bu ilaçlara direnç geliştirmezseniz, virüsün zararlarından korunabiliyorsunuz. Yani sizin sağlıklı yaşamanızı sağlıyor. Fakat bu ilaçlar pahalı. Aylık maliyeti bin-bin 500 dolar civarında. Herkesin ulaşabileceği rakamlar değil. Afrika'daki milyonlarca AIDS vakasının kullanabileceği ilaçlar değil." ERKEN TEŞHİSİN ÖNEMİ Dr. Nazan Kuzgunkaya, erken teşhisin AIDS'in tedavisinde faydası bulunduğunu ifade ederek, "İlk faydası, bulaşmayı engelliyorsunuz. İkinci faydası, kişiye olan faydası, çok daha erken tedaviye başlanabilir. Böylece tedaviye çok daha iyi cevap alınabilir. HIV virüsü kapmış bir kişinin tekrar tekrar bu virüsü alması, hastalık sürecini çok hızlandıran bir etken. Onun için, HIV virüsü kapmış bir kişinin de korunması gerekiyor. Hem bulaştırmamak için hem de virüsü yeniden almamak için. Hastalığı ne kadar erken yakalarsanız hastalığın zararı o kadar azalır" diye konuştu. Türkiye'de AIDS'le ilgili olarak çok ciddi eğitim çalışmalarının yapılması gerektiğini kaydeden Dr. Kuzgunkaya, "Çok genç bir nüfusumuz var. Türkiye nüfusunun yüzde 50'si 25 yaş ve altında. Genç insanlar risk almaya çok daha yatkın ve cinsel aktiviteleri çok daha fazla. Bunun için de genç nüfusun çok ciddi şekilde eğitilmesi gerekiyor" dedi. Dr. Nazan Kuzgunkaya, ciddi bir danışmanlık örgütlenmesi yapılması önerisinde bulunarak, "Çünkü bu konuda endişesi olan insan sayısı çok fazla ama, hizmet veren kurum hemen hemen yok. Ancak AIDS için ayrı bir merkez oluşturulması gerekmiyor. Onların izole edilmesine gerek yok. Sağlık kuruluşlarının enfeksiyon servisleri bu kişilere bakabilir. AIDS olan kişilerin işlerini kaybetmemeleri, tacize uğramamaları, toplumdan dışlanmamaları için yasal düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç var" diye konuştu.