BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Ahu Türkpençe şöhreti kabul etmiyor

Bir İstanbul Masalı’nın masum Esma’sı Ahu Türkpençe, ekrana Şöhret dizisinin gösterişli yıldızı Gülşen olarak döndü. Türkpençe dizileri ve geleceğini anlattı.

Abone ol

Türkpençe, Esma’dan Gülşen’e uzanan kendi şöhret yolculuğunu anlatırken, ‘Benim hayatımı etkileyecek bir ün söz konusu olamaz’ dedi. Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’nde okurken, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin sınavlarını kazandın ve oyunculuk hayatın başladı. Dolayısıyla okuluna ara vermek zorunda kaldın. Yalnız annen, ‘Diplomanı mutlaka göreceğim’ demiş. Bitirdin mi okulu? Evet. Yaz okulundan dersler aldım. Sonra af çıktı, aftan yararlanıp sınavlara girdim ve sonunda okulu bitirdim. Diplomamı da anneme verdim! Biliyorsunuz aileler böyledir. Yarın bir gün bir şey olur, elinde diploman olsun derler. Haklılar da. Biliyorsunuz, artık lise mezununa iş yok. - Annen belki de oyunculuğa ‘meslek’ gözüyle bakmamıştır. Bu yüzden okulunu bitirmen için diretmiştir! Evet, ama şimdi böyle düşünmüyor. Zaten artık kimse böyle düşünmemeye başladı. Çünkü oyunculuk artık ciddi bir meslek haline geldi. Eskiden bu iş, bir meslek olarak görülmüyordu, hobi gibiydi. Yani, ‘Ben aslında şarkıcıyım ama bu işi de yaparım’ gibi bir durum vardı. Şimdi okuldan mezun olan her oyuncu, işine sahip çıkıyor. OYNAMAYA BAYILIYORUM - Çocukken, ‘Bir gün çok ünlü olacağım’ diyenlerden misin peki? Çocukken böyle hayallerim yoktu. Mesela çocukken hiç tiyatroya gitmezdim. Çünkü ben Adile Naşit’i çok severdim ve ailem beni onun olduğu oyunlara götürürdü. Bir gün kendisiyle de tanışmıştım. Boyum çok küçük olduğundan, onu öpmek için koltukların üzerine falan çıkmıştım. Öldüğünde çok üzüldüm ve bir daha da beni çocuk tiyatrosuna götüremediler. Ondan sonra da tiyatroya gitmedim ve hiç ilgilenmedim. Üniversitede fizik bölümü çok ağırdı. Kafamın biraz rahatlaması için Pera Güzel Sanatlar’da pandomim eğitimi aldım. Sonra bir arkadaşım sayesinde Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin sınavlarını kazandım ve oyunculuk başladı. Müjdat Gezen Sanat Merkezi, beni büyüttü. Gerçekten bambaşka birisi oldum. İnsanlarla empati kurmayı, sevmeyi öğrendim. İyi bir oyuncu olamasam bile kendini seven birisi olarak mezun oldum o okuldan. - Eskiden seçiliyordun, şimdi işleri sen seçiyorsun... Evet! Bu müthiş bir duygu. İnsanı motive eden, gururlandıran bir durum. Sana değer veriyorlar, beğendiklerini gösteriyorlar ve ‘Bizimle çalışır mısın’ diyorlar. Bu kimin hoşuna gitmez ki? Artık senaryoyu da seçiyorum. Mesela ‘Şöhret’in senaryosunu seçtim. İşi insanlar beğense de beğenmese de benim içim çok rahat. Severek oynuyorum ve yazarımıza çok güveniyorum. Bir de hikaye ‘Bir İstanbul Masalı’nın tadına yakın. - İçinde bol entrika, aksiyon olan senaryolarda oynamanın, seyirciye samimi gelmeyeceğini mi düşünüyorsun? Yok, inanın bu tür rollerde oynasam da kimse bunu yadırgamaz. Seyirciye ne verirseniz onu alıyor. Bugüne kadar beni bu şekilde seyrettiler ve öyle kabul ettiler. Bir gün, başka bir şey yaptığımda eminim ki o canlandırdığım karakterle de beni kabul edeceklerdir. Tabii o işi iyi yapabilirsem... - İki yıl ‘Bir İstanbul Masalı’nda oynadın. Hiç ara vermeden yeni bir diziye başladın. Doğru yaptığına inanıyor musun? Aslında ara vermek istemedim. Bu benim işim ve ben işimi çok seviyorum. Oyun oynamaya bayılıyorum. Çalışmadığım zaman canım sıkılıyor. Belki birkaç yıl sonra peş peşe işler yapmam. Ama şimdi ara vermek istemedim. - Artık şöhretlisin ve yeni dizide de şöhretli bir kadını canlandırıyorsun. Şöhret ne ifade ediyor senin için? Benim hayatımda şöhretin bir tanımlaması yok, olmayacak da. Ben, şöhreti kabul etmiyorum, kabul etmediğim için de ondan korktuğum, ürktüğüm falan yok. Kimse bana ünlüyüm diye, ‘Gel şurada oyna’ demiyor. Oyuncuyum diye ‘Gel oyna’ diyorlar. İkisinin arasında çok fark var. Ben bunu iş olarak görüyorum ve işimi yapıyorum. İyi mi yapıyorum, kötü mü yapıyorum bu tartışılır. Bunun dışında beni ve hayatımı etkileyecek bir ün söz konusu olamaz. - Şöhret olmak, para kazanmak, para kazandıkça daha fazlasını istemek, daha iyi bir araba, iyi bir ev, marka giyinmek... Ne düşünüyorsun bu konuda? Sanırım ben, kazandığım parayı hep iş için kullancağım. Daha iyi bir yaşantıda gözüm yok benim. Ben, Beyoğlu’ndaki iş merkezlerinden, pasajlardan giyinmeye devam ediyorum. Çünkü ikinci el giyinmeyi seviyorum. Daha iyi giyineyim, daha iyi evim olsun gibi bir düşünceye sahip değilim. Ayrıca bizler şanslı bir kuşağız. Her şeyi görerek büyüdük. Hırsım, ihtirasım, isteğim yok benim. MEHMET ALİ İŞİNDE ÇOK CİDDİ - Gelelim Keloğlan filmine... Mehmet Ali Erbil’in neredeyse partneri gibi oynadın. Onunla çalışmak nasıl? Mehmet Ali Erbil için herkes ‘Çok suludur’ der ya, ben ondan hiç öyle bir şey görmedim. Filmin başından, sonuna kadar birçok kez aynı sahnede yer aldık, son derece ciddi ve saygılı birisi. Eğer birileri espri yapsın diye onu kışkırtmıyorsa, inanın hiçbir şey yapmıyor. İnanılmaz ciddi ve müthiş bir oyuncu. - İlk başta biraz ürktün mü peki? Acaba gerçekten öyle birisi mi diye düşündüm. Mehmet Ali Erbil, kime, nasıl davranacağını çok iyi bilen birisi. Zaten eminim ki insanın gözüne bakar bakmaz, onun nasıl birisi olduğunu anlıyordur. Göründüğüm gibi çıtkırıldım değilim - Gerçekten göründüğün kadar masum musun? Yüzüm çok oval ve sert hatlarım olmadığı için, masum görünüyorum, böyle bir avantajım var. Ama göründüğüm gibi çıtkırıldım birisi değilim. Tam tersine çok aktif, çok spor yapan ve çok sinirli biriyim. - Seni en çok ne kızdırır? Ben insanın kendini bilmemesine çok kızarım. Kendini bilmeyen kişiler çok kaba oluyorlar. Kaba oldukları zaman da etrafındaki insanları kırabiliyorlar. Mütevazı olmak asla kötü bir şey değil. Kibarlıktan kimse ölmez. - Okulda ya da çalıştığın yerde kimseyle birlikte olmamak gibi bir kuralın varmış, doğru mu? Evet. Yıllar önce böyle kuralım vardı ve bu kuralıma da uydum. Bana etik gelmiyor. İşini kötüye kullanmak gibi bir şey bu. Zaten şimdi çok güzel bir birlikteliğim var. İş yapmanın dışında başka kaygılar oldu mu, çalışma koşulları zora girecek. Ekip huzursuz olacak. - Umarım hiç değişmezsin Ahu... Değişmek istemiyorum. Zaten çok şanslıyım. Yedi yıldır, okuldan görüştüğüm arkadaşlarım var. Zaten öyle bir şey olsa, ilk onlar müdahale eder. Asla böyle bir şeye izin vermezler. Hemen beni çekerler, ben de hemen dururum. Kendimi vamp bir kadın olarak düşünemiyorum Yeni bir dizide rol almana rağmen sana hálá Esma diyorlar mı? Evet. Ama ben inanıyorum ki şu an oynadığım ‘Şöhret’ dizisindeki Gülşen şöhrete ulaştığında, insanlar beni kabul edecekler. Yani o zaman Esma değil de Gülşen olacağım. Birkaç bölüm geçmesi gerekecek. - Şöhretli olduğu kadar, frapan da bir kadınsın bu dizide. Bu senaryo yazarımıza bağlı. Frapanlık konusuna gelince, öyle vamp anlamında bir frapanlığım yok. Daha samimi, daha gerçek olmaya çalıştım. Öyle çok vamplık söz konusu olmadığı için, izleyicinin Gülşen’i de rahat kabulleneceğini düşünüyorum. - Zaten seni vamp bir kadın olarak düşünemiyorum. Kendimi hiç vamp olarak görmüyorum. Vamplık ve ben! Ancak rol gereği vamp olmam gerekiyorsa, onu yaparım. Kendime güveniyorum. - Bir İstanbul Masalı’ndaki kızı herkes çok sevdi, ona kucak açtı. Bu durum, yeni dizi için de bir avantaj. Şimdi bu dizinin ilk bölümde reyting alması, tabii ki sadece benden kaynaklanmıyor. Çok iyi bir hikaye, oyuncular çok iyi, ekibimiz çok iyi. Sadece seyircilerin, ‘Bakalım bizim Esmamız ne yapmış, bakalım ona benziyor mu, bakalım sevecek miyiz’ diye seyrettiklerini de düşünüyorum. Haklılar, ama ileriki bölümlerde ‘Bakalım Gülşen ne yapıyor’ diye izleyeceklerinden de eminim. - Ama Gülşen’de biraz Esma’nın tadı da var. Bu da bir gerçek... Mümkün olduğunca Esma’da yaptığım mimikleri burada yapmamaya çalışıyorum. Zaman zaman Esma’ya kaçışlarım oluyor. Onu fark ettiğim an o sahnenin yeniden çekilmesini rica ediyorum. Farklı olmak için elimden geleni yapıyorum.