BIST 9.448
DOLAR 34,42
EURO 36,38
ALTIN 2.832,58
HABER /  GÜNCEL

Ahmet Türk: Suriye'de ABD'lilerle aynı görüşteyiz

ABD'li yetkililer ve düşünce kuruluşlarıyla temasta bulunmak için Washington'a giden Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Ahmet Türk'e göre, ABD'li yetkililerle, Suriye'de Kürtlerin dışlanmaması konusunda aynı görüşü paylaşıyorlar.

Abone ol

Çeşitli temaslarda bulunmak üzere BDP Van Milletvekili Nazmi Gür ile birlikte ABD'ye gelen, Mardin Bağımsız Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Ahmet Türk, Amerikalı yetkililerin, Türkiye'deki "barış sürecinin hassasiyetinin farkında" olduğunu belirtiyor.

İkili, Washington'daki ABD Dışişleri Bakanlığı'nda üç toplantıya katıldı.

Türk ve Gür, toplantılarda Avrupa ve Avrasya İşleri Müsteşar Yardımcısı Eric Rubin ile Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye masası yetkilileriyle görüştü.

Washington'da üç gün kalacak olan heyetin programında, düşünce kuruluşlarında çeşitli görüşmeler ve Türkiye Büyükelçisi Namık Tan ile öğle yemeği var.

Toplantılar sonrasında, Türk ve Gür, Washington'daki Kürt toplumunun üyeleri ile bir araya geldi ve basın mensupları ile günü değerlendirdi.

Ahmet Türk, Amerikalı yetkililerin ''barış sürecinin hassasiyetinin bilincinde olduğu'' izlenimi edindiğini söyledi.

Suriye'deki gelişmeler üzerinde 'uzunca' duruldu

Türk, sadece PKK ve silahların susturulması konularını görüşmediklerini belirterek, "Orta Doğu'da artık Kürtlerin önemli bir aktör olduğunun herkes farkında" dedi.

Görüşmeleri esnasında üzerinde uzunca durduklarını kaydeden Türk, Suriyeli Kürtlerin de diğer Suriyeli muhaliflere katılmasıyla bir çözümün mümkün olacağını söyledi.

Bütün grup ve inanca sahip olanların bir arada olacağı demokratik bir yapının Suriye'yi kurtaracağına inandığını ifade eden Türk, Suriye'deki Kürtlerin sürecin dışında kalmasının Türkiye'deki barış sürecini de olumsuz etkileyeceğini ileri sürdü.

Türk, Suriye'nin geleceği ile ilgili bu düşüncelerinin Amerikalı yetkililer tarafından da paylaşıldığı izlenimi edindiklerini söyledi.

Amerikalı yetkililerin kendilerine Türkiye'deki demokratik süreci desteklediklerini söylediklerini vurgulayan Türk, ayrıca aynı yetkililerin ''Türkiye'deki barış sürecinin hiç beklemedikleri kadar hızlı geliştiğini'' söylediğini ifade etti.

Kürtlerin hak ve hukuk talepleri karşılanmadan bir barış sürecinin yürümesinin ve başarılı olmasının beklenemeyeceğini vurgulayan Türk, gazetecilere açıklamalarında şunları vurguladı:

Orta Doğu'da demokrasi sorunu

Bölgede etnik ve mezhepsel çatışmaların önüne geçilmesinin tek yolu demokratik bir yapının kurulmasıdır. Orta Doğu'da demokrasinin yeşermesidir. Türkiye'deki barış projesinden sadece Kürtler kazançlı çıkmayacaktır, Türkiye kazanacaktır. Türkiye bu süreçle birlikte bölgede daha da güçlü bir aktör olacaktır.

Amerikalıların sürece katkısı oldu mu?

Meseleyi içeriden çözme yolunu seçmek isteriz. Böyle bir süreç sadece Orta Doğu'yu değil, bütün dünyayı etkiliyor. Ama biz birileri müdahele etsin mantığında değiliz. Demokratik gelecek için herkes katkı kurabilir. ABD de Orta Doğu'da önemli bir aktördür. Teşvik edebilir, cesaret verebilir. Amerika ile Türkiye bir stratejik ortaksa bu konuda ABD destek vereceği bir rol oynabilir.

Her halkın hak ve hukuku vardır. Bunun bilinmesi ve kabulü gerekir. Bizim çözüm sürecimiz şudur: sınırları tartışmadan; halkların eşitliği, adalet duygusuyla yeni bir dönemin, anayasanın ortaya çıkması. Etnik ve mezhepsel çatışmaların halklara verdiği zararları görüyoruz. Kürtlerin talepleri çağdaş, demokrasiyi esas alan bir yaklaşım.

Kürtlerin % 95'i barış sürecini destekliyor. Türklerde % 50 civarında. Dış güçlerin müdahalesi ile soruna çözüm olmaz. Önemli olan Türk ve Kürt halkının sorunu diyalog ile tartışarak çözmesidir.

Otonomi talebi var mı?

Türkiye Cumhuriyeti elitlerin kurduğu bir cumhuriyet. Halkın fazlaca bir katkısı olmamış. Kürtler bu cumhuriyetin bir parçası olarak kabul edilmiş ama sonra reddedilmiş. Cumhuriyetin tekrar demokratikleşmesi gerekiyor. Halkların yönetimlere katılmasının önündeki engellerin kaldırılması lazım. Katı merkeziyetçi anlayıştan, yerinden yönetim anlayışına geçilmesi lazım. Demokratik özerklik veya demokratik otonomi olabilir. Önemli olan Kürtlerin bir statüye kavuşması. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Artık Kürtler dili, kültürü, yönetime katılma hakkı elinden alındığı zaman bunu kabul edecek noktada değil. Elbette ki bu haklara sahip olma mücadelesini verecektir. Katı merkeziyetçi yönetimin bu şekilde sürmesi cumhuriyetin her zaman vesayetçi güçler nezdinde etki altına alınma imkanının var olması anlamına geliyor. Katı merkeziyetçi anlayış olmasa Ergenekon gibi grupların bu kadar etkisi olması mümkün olmaz, çoktan yıkılıp, gitmiş olurlardı. Bu nedenle adem-i merkeziyetçi anlayış istiyoruz.

Ana dili meselesi

Başbakan da "Asimilasyon bir insanlık suçudur" diyor. Kürt sorununu çözemeyen bir Türkiye, Orta Doğu'da güçlü olamaz. Bence Başbakan Erdoğan bunun farkında. Ama Kürtlerin haklarını ne kadar içselleştirmiş, o konuyu tartışabiliriz. Orta Doğu'nun dört ülkesinde Kürtler yaşıyor. Kürt'ü dışlayarak, Orta Doğu'da kalıcı ve etkileyici olamayacağını Başbakan biliyor diye düşünüyorum. Kürt'süz bir Orta Doğu eksik olur. Demokrasinin gelişmesi eksik olur. Orta Doğu'daki 4 ülkede de yaşayan Kürtlerin yüzü Türkiye'ye dönüktür. Çünkü bin yıllık geçmişimiz vardır.

Kürtlerin sürece bakışı

Türkiye'nin barış sürecine karşı davranışını Kürtler büyük bir dikkatle izliyor. Kürtlerin bu barış sürecinde kaybedecekleri bir şey yok. Kürtler artık politize olmuş durumdadır. Orta Doğu'da güç kazanmış, mücadelesini her alanda sürdürebilecek bir hale gelmiştir.

Kürtler açısında yeni bir dönem, yeni bir mücadele dönemi başlıyor. Kürtlerin sorunun çözüm konusunda ne kadar istekli olduğunu ispat etme görevleri de var. Kürtler baştan beri demokratik bir ortamda kendini ifade edecek ortam bulsaydı belki de hiçbir zaman silahlı mücadeleye girişmeyecekti. Artık Kürtler diyalog zemininin olduğunu görüyor, bu acıların dinmesi için yeni bir dönem başlatıyor.
Avrupa ve ABD, Kürtler demokratik haklarına ulaşmadan demokratik bir Orta Doğu'nun olamayacağını anladı.

Kürtler hem istikrar hem de istikrarsızlığın nedenidir, bunun çok iyi görülmesi gerekir.
Bu nedenle çözüm konusunda umutluyuz. Türk siyasetçilerin beyinlerinde bir zihin değişikliğinin yaşanmaması bizi endişelendiren. Bu değişim yaşanırsa başarıya ulaşabiliriz. Kürtler bu süreçte barışa engel bir tavır içinde olmayacak.

Ana dilinde eğitim ve yerel yönetim, Kürtlere statü konuları Türkiye'de çözülmesi gereken problemler. Bunlar hak ve özgürlükler meselesi. Kürtlerin bulundukları ülkede birinci sınıf vatandaş olma mücadelesidir.

PKK terör örgütleri listesinden çıkmalı mı?

Kürtler demokratik yöntemlerle sürecin geliştirilmesi konusunda büyük bir çaba gösterirlerse Kürtleri terörist listesinde tutmamak gerekir. Dünya şunu görmeli: Kürtler mi yoksa devletin politikası mı bu şiddeti doğurdu?

Gülen cemaatinin sürece yaklaşımı

Barış sürecini vicdanları harekete geçirmesi gereken bir sorun olarak görmek lazım. Halkların inkarı asla demokrasiyle bağdaşacak bir şey değil. İslami kesim, İslami ahlakla bakarsa inkarın İslamiyete göre de bir suç olduğunu görmesi lazım. Kurân'daki ayet, Allah'ın insanları farklı aşiret, kabilelerden yarattığını söylüyor. Resûlullah, "Arap'ın Acem'den üstünlüğü yok" diyor. İslami felsefeyle de herkes tarafından desteklenmeli.

Öcalan'ın özgürlüğü

özgür olmadan barış olmaz. Hapisteki 7 bin insan özgür olmadan süreç başarıya ulaşmaz. Türk hükümeti de biliyor bunu.

Uludere olayı konuşuldu mu?

Uludere'yi konuşmadık. Belki de sıra gelmedi.