BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

Ahmet Türk neler söyledi?

AK Parti'ye açılan kapatma davasından sonra gözler şimdi de DTP'ye açılan kapatma davasında. Ahmet Türk savunmayı yaptı;

Abone ol

AK Parti'ye açılan kapatma davasından sonra gözler şimdi de DTP'ye açılan kapatma davasında. Anayasa Mahkemesi'ne bugün dava kapsamında parti adına ilk sözlü savunmayı DTP Genel Başkanı Ahmet Türk yaptı.

Türk, savunmasında PKK’nın, “Türkiye’nin türdeş ulus-devlet yapılanmasından kaynağını alan Kürtleri inkâr ve asimilasyon politikasına karşı ilk etapta bir tepki hareketi” olarak doğduğunu savunarak, “12 Eylül darbesinin yarattığı baskı, yasak ve işkence ortamında gelişmiş, devletin PKK’ye karşı yürüttüğü mücadelede özellikle Kürtlere karşı kullandığı aşırı ve orantısız güç nedeniyle de geniş kitlesel tabana kavuşmuş bir harekettir” tespitinde bulundu.

PKK ÇÖZÜMSÜZ BIRAKILAN KÜRT SORUNUNUN SONUCU

“PKK’yı çözümsüz bırakılan Kürt meselesinin doğurduğunu” belirten Türk’ün PKK ve Abdullah Öcalan hakkında yaptığı değerlendirmeler özetle şöyle:

“PKK ile Türkiye’nin demokratikleşmeyen ve dil yasağına dek varan türdeş ulus-devlet ideolojisi arasında diyalektik bir ilişki vardır. Bu diyalektik ilişkiyi görmeyen, bu realiteyi dikkate almayan hiçbir çözüm politikasının da başarı şansı olmamıştır.

Temelde partimiz DTP’nin diğer siyasi partilerin birçoğundan farklı olarak söz konusu bu diyalektik ilişkiyi göz ardı etmeyen yaklaşımı ve bu temelde üretmeye çalıştığı çözüm politikaları, bu davanın açılmasının da asıl nedenini oluşturmaktadır. Yani PKK’yi Kürt sorununun bir sonucu olarak ele alan ve bu sorundan bağımsız olarak değerlendirmeyen partisel yaklaşımımız, bize göre bu yargılamanın temel dayanağıdır.”

PKK, SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE GÖRMEZDEN GELİNEMEZ

“Partimiz, PKK’yı Kürt sorununun dışında, ondan ayrı ve bağımsız ele almanın temel bir hata olduğunu, PKK’yı ayrı bir sorun olarak değerlendirmek yerine bir sonuç olarak değerlendirmenin çözümü daha mümkün ve daha kolay kılacağını savunmaktadır.

DTP, Kürt sorunundan kaynaklı Devlet-PKK çatışmasının da basit bir asayiş-güvenlik ve terör vakasına indirgenemeyeceği kadar çok yönlü ve kapsamlı olduğunu düşünmektedir. Bu teşhis, sorunun çözümüne giden yolu belirleme açısından hayati derecede önemlidir.

ÖCALAN’IN YAKLAŞIMINI TARTIŞILMAYA DEĞER BULMAMIZ NORMAL

"PKK Lideri Abdullah Öcalan ise özellikle İmralı yargılamaları boyunca Kürt sorununun siyasi, barışçıl ve demokratik çözümünü savunmuştur.

Makul bir çerçevede, Kürt sorununun demokratik çözümünü, demokratik birliği, özgür eşit yurttaşlığı öngören, ayrılıkçılığı reddeden “zorla ayrılın deseler de ayrılmayacağız” diyen, Kürt sorununun üniter devletin veya ulus-devletin demokratikleşmesi ve yerel yönetimlerin demokratik yetkilerinin artırılmasıyla çözülmesini isteyen Abdullah Öcalan’ın, evrensel hukuka ve demokrasiye ters düşmeyen bu yaklaşımını partimizin tartışmaya değer bulması normal karşılanmalıdır.

Akan kanın durması, çatışmaların nihai olarak sonlanması ve çözüm noktasında katkı sunacak görüşlerin kimden geldiğine bakılmaksızın değerlendirilmesi, siyasi, hukuki, ahlaki hiçbir sorun teşkil etmemektedir.”

ÖCALAN KONUSUNDA BAŞIMIZI KUMA GÖMEMEYİZ

“Kaldı ki devlet organlarının birçoğunun dahi dikkatle izleyip değerlendirmeye çalıştığı, bizzat devlet yetkililerinin İmralı’ya giderek kendisinin görüşlerini aldığı düşünüldüğünde, partimizin böylesi bir suçlamayla karşılaşması haksızlıktır. Öcalan konusunda başımızı kuma gömerek devekuşu siyaseti yapmamız beklenemez. Toplumsal, sosyal, siyasal bir realite olmasından kaynaklı olarak bu bir zorunluluktur.

Siyasetçinin görevi temsil ettiği toplumun sorunlarını çözmek olduğuna göre, ülkemizdeki şiddetin durması için yapılan her çağrıya kulak vermek bizler açısından kaçınılmazdır. Bu konudaki 25 yıllık hatalı politikaları eleştiren bir siyasal hareket olarak gerçekçi yaklaşımlar ortaya koymak ve yaşanan acıları dindirmek bizler açısından tarihi bir misyondur.

DTP’nin bu önemli misyonunu yerine getirebilmesi ve sorunun tümüyle demokratik zemine çekilebilmesi için partimizin önünün açılması gerekir. Böylesi tarihi bir gelişme, Türkiye demokrasisine muazzam bir katkı yapacaktır. Tersi durumun yaratacağı sorunların iyi görülmesi gerekir. Bizlere umudunu bağlayan milyonlarca insanın demokratik sisteme olan inançlarını kırmamamız gerekir.

DTP’NİN PKK İLE İLİŞKİSİ YOK

DTP’nin toplumun demokratikleşmesinde, devletin ve mevcut anayasanın demokratikleşmesinde, siyasal partiler yasasının demokratikleşmesinde, demokrasinin tabana yayılması ve doğrudan demokrasinin geliştirilmesinde ve Kürt sorununun da bu temelde demokratik şekilde çözülmesinde önemli bir rol ve işleve sahip olduğunu ifade eden Türk savunmasına şöyle devam etti:

DTP demokratik siyaset yapmakta, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü için çalışmaktadır. DTP’nin PKK ile herhangi bir örgütsel bağlantısı ve ilişkisi yoktur. DTP, Kürt sorununun demokratik çözümüne dönük siyaset yapan bir partidir. Kapatma davası, DTP’nin bu çabalarına yönelik bir tasfiye politikasıdır. Bu aynı zamanda Kürtlerin demokratik siyaset yapma zeminini ortadan kaldırma, Kürt sorunun demokratik çözümüne karşı bir tasfiye girişimi anlamına gelmektedir. Kürt sorununun diyologla, demokratik yollarla çözümünü istemeyen güçler, Kürtlerin dil ve kültürel vb. demokratik haklarının tanınmasını engellemek için kapatma davasını devreye koymuştur. Bu hukuki değil siyasi bir yönelimdir. Demokrasi açısından asıl sorgulanması gereken bu yaklaşımın kendisidir. DTP’nin kapatılmasını isteyen anlayış, demokrasi ve hukuk dışı bir anlayıştır.”