Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ile Birgün gazetesi yazarı Ümit Alan arasındaki 'paralelci-maklubeci" tartışmaları tam gaz sürüyor
Abone olIŞİD'in elindeki 49 rehinenin kurtarılması sonrası Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ile BirGün yazarı Ümit Alan arasında başlayan polemik tam gaz devam ediyor.
Kekeç "Sırıtma... Bu sensin" başlıklı yazısında doğrudan Ümit Alan'ı hedef aldı ve şunları yazdı:
Soruyorum: “Solcu gazetenizde illegal yollarla elde edilmiş tapelerin ve ses kayıtlarının ne işi var?”
Ümit Alan sırıtıyor.
Soruyorum: “Paralel suç çetesiyle senkronize yayınlarınızı hangi sol değerlerle telif ediyorsunuz? Hangi ahlakla, hangi mesleki ilkeyle?”
Ümit Alan sırıtıyor.
Soruyorum: “Solcu gazeteniz, paralel yayın organlarının bile yayınlamaktan imtina ettiği ‘polis fezlekelerinden’ manşetler kotarıyor... Boş binaların resmini basıp, altına ‘İşte Türkiye’deki IŞİD karargâhı’ diye yazılar döşeniyor... Tevatürleri ‘somut bilgi’ diye yutturuyor... Suriye’de çekilmiş fotoğrafları, ‘İşte Antep... İşte Hatay... İşte Şanlıurfa... İşte Türkiye-IŞİD ortaklığının belgesi’ diye her gün namluya sürüyor. Bu nedir?”
Ümit alan sırıtıyor.
Soruyorum: “Solcu gazeteniz niçin hiçbir ahlak, hiçbir ilke, hiçbir değer gözetmiyor?”
Ümit Alan sırıtıyor.
Soruyorum: “Gazetecilik biz ‘pis sağcıların’ elinde rehin diyelim. Siz ne zaman ‘solcu’ olmayı deneyeceksiniz? Ne zaman gazeteciliğinizi paralel örgütün elinde rehin olmaktan kurtaracaksınız?”
Ümit Alan sırıtıyor.
Bir de esprili: “Ahmet Kekeç bugünkü yazısında paralel örgütün elinde rehin olduğumu iddia etmiş. Şu an maklube tepsisinden bildiriyorum, beni burdan çıkarın.”
Durumunuz espri kaldırmıyor maalesef.
BENCE UTANMANIZ GEREK!
Bir tür yeni zamanlar gazeteciliği olan “tape gazeteciliğini” yaşatan ilk ve tek gazetesiniz. Tape kırıntılarına bile tamah ediyorsunuz. Bence utanmanız gerekir...
Solcusunuz, demokrasiden ve barıştan yanasınız ama “barış ihtimali” uykularınızı kaçırıyor, özgürlüklerin iadesi canınızı sıkıyor, yasakların kaldırılması hafakanlar geçirtiyor.
Beyaz Türk mahallesinin tükettiği “yaşam biçimi muhalefeti”nde keramet vehmediyorsunuz. Bunu da “solculuk” sanıyorsunuz. “Öteki”nin özgürleştirilmesi ve kamusallaştırılması en büyük kâbusunuz.
Kamusal alanda dini görünürlüğe karşısınız (kamusal alanda dini görünürlüğü, “kafa kesme özgürlüğü” olarak tanımlıyorsunuz. Çok yaratıcı!) Başörtüsü yasağının kaldırılmasına karşısınız. Talep halinde okullara mescit odası açılmasına karşısınız. Doğu’ya karşısınız. Batı’ya karşısınız. “Kürtçe yasağının” kaldırılmasına karşısınız. Silahların bırakılmasına karşısınız. Çözüm sürecine karşısınız. 12 Eylül’e yargı yolunu açan anayasa değişikliğine karşısınız. “Kalkınmacılığa” karşısınız. Köprüye karşısınız. Havaalanına karşısınız. Enerji santrallerine karşısınız. Dersim hadisesinin kurcalanmasına karşısınız. Komşularla iyi ilişkiler kurulmasına karşısınız. Ermenistan açılımına karşısınız. Kuzey Irak’la ticari entegrasyona karşısınız. Sınır kapılarının mültecilere açılmasına karşısınız.
Siz busunuz...
Sırıtıp duracağına, bu “hal”i (bu patolojik durumu) anlamaya ve fehmetmeye çalış; “Gazetemizin lejandında ‘halkın gazetesi’ yazıyor ama halka ait bütün değer tercihleriyle kavgalıyız. Bu ne iştir?” diye sor.
HAMİŞ:
Halkın gazetesi BirGün, dün “tape yayıncılığına” ara verdi... “Gericiliği ülkenin her yanına saran” (ifade ve güzel Türkçe BirGün marifetidir) hükümete sardırdı... “Kafa kesme özgürlüğü ne zaman gelir inşallah?” diye şahane bir de manşet attı.
Başlıktaki iki hatayı “maklubeci” Ümit Alan bulsun...