Ahmet Hakan muhafazakarların neden AK Parti diyeceğini yazdı.
Abone olHürriyet si yazarı Ahmet Hakan bugün iktidarı anlamak üzerine bir yazı kaleme aldı. Aslında iktidara oy veren seçmen üzerinden iktidarı anlamak daha doğru.
AK Parti'nin şu an hiç de iyi bir durumda olmadığını, yolsuzlukların ayyuka çıktığını, otoriterleşmeye doğru gidildiğini yazan yazar, ama muhafazakarlar için çok "şey" yaptığını da yazdı.
Muhafazakarların AK Parti döneminde rahat bir nefes aldığını yazan Hakan, bunu yadsımamamk lazım dedi.
Bir anda tablonun değişmesinin beklenmeyeceğini, muhalefetin şimdiye kadar geçemediği samimiyet testinden geçmesi için zamana ihtiyacı olduğunu söyleyen yazar, insanları "bidon kafalı" veya "koyun" diye aşağılamanın doğru olmadığını yazdı.
AK PARTİ İKTİDARINDAN BİR DEMOKRASİ ÇIKMADI
ÜLKENİN durumu hiç iç açıcı değil:
- Yolsuzluk, hırsızlık iddiaları ayyuka çıkmış durumda.
- Daha kötüsü: Yolsuzluk iddialarının üzeri örtülecek gibi.
- Yargı bitmiş durumda, hukuk ayaklar altında.
- Özgürlüklerin kısıtlanması söz konusu...
- Otoriterleşme var, tek adam yönetimi var.
Kısacası...
AK Parti iktidarından bir “demokrasi” çıkmadı.
MUHAFAZAKARLAR İÇİN NORMALLEŞME
AK Parti’den demokrasi çıkmadı ama çok önemli bir konuda “normalleşme” çıktı:
Muhafazakârların rahat bir nefes aldığı, kendilerini diğerleriyle tam anlamıyla eşit hissedebildiği, başı dik gezebildiği bir toplumsal tablo...
Bu tablonun oluşturucusu ve taşıyıcısı AK Parti, lideri de Tayyip Erdoğan’dır.
BAŞÖRTÜSÜ SORUNUNU BUNLAR ÇÖZDÜ
Daha kısa bir süre öncesine kadar...
Başörtülü öğrenci üniversiteye giremiyor, başörtülü bir milletvekili Meclis’e girdi diye kıyamet koparılıyor, en demokratımız bile “hizmet alan-hizmet veren” tartışması yapıyordu.
Bu iktidar bu sorunu çözdü.
Sorunu çıkaranlar da geçmişte yaptıklarının ne denli saçma olduğunu anladılar, “başörtülüler de bizim kardeşimiz” demeye başladılar.
Bunlar ne sayesinde oldu?
Ne yani? Bunun muhafazakâr seçmen nezdinde bir kıymeti olmayacak mı?
TAYYİP ERDOĞAN YOLSUZLUĞA İDEOLOJİK KILIF UYDURMAYI BAŞARDI
Kaldı ki Tayyip Erdoğan, olağanüstü güçlü bir propaganda makinesini çalıştırarak...
“Yolsuzluk” ve “hukuksuzluk” denilen olguları bu kitleye, “Ben size bunları kazandırdığım için bana saldırıyorlar” diye satmasını ve meseleye “ideolojik” bir kılıf uydurmasını başardı.
AK PARTİ KİTLESİ BU HSTA TİPLERDEN OLUŞMUYOR
Yoksa vatandaş...
- “Çalarsa çalsın” demiyor.
- “Bu sefer de bizimkiler çalsın” demiyor.
- “Bizimkilerin hırsızlıklarına göz yumalım” demiyor.
Böyle hastalıklı tipler varsa da...
AK Parti’ye oy veren kitlenin kahir ekseriyeti, bu hasta tiplerden oluşmuyor.
MUHAFAZAKARLARI ANLAMAK LAZIM
Muhafazakârları anlamak lazım...
“Muhafazakârları anlamak” demek, bugün olup biten hukuksuzlukları, yolsuzlukları, antidemokratik yönelimleri, otoriterleşme eğilimlerini aklayıp paklamak anlamına gelmez.
Muhafazakârları anlamak şu işe yarar:
“Niye muhafazakâr kitle, AK Parti’den radikal bir şekilde kopmuyor” meselesini aklıselimle kavramaya...
BU İLİŞKİYİ YENİ GÜVEN İLİŞKİSİ BİTİRİR
Tayyip Erdoğan ile muhafazakâr kitle arasında büyülü bir ilişki oluşmuş durumda.
Bu ilişkinin bitmesi “süreç” ister, dünden bugüne olmaz.
Bu kitlenin karşısına yeni bir güven ilişkisiyle çıkmak gerekir.
Muhalefet, özellikle CHP, bu konuda hatırı sayılır adımlar attı ama güven ilişkisi kolay tesis edilecek bir şey değildir.
SAMİMİYET KUŞKUSU VAR
Sadece CHP değil, muhafazakârların talepleri ve özgürlükleri konusunda en demokrat çevreler bile daha yeni belli bir olgunluk seviyesine ulaştılar.
Ancak bu durum, muhafazakârlar nezdinde şöyle yorumlanıyor:
“İktidara güç yetiremedikleri için kendilerini daha demokrat davranmak zorunda hissediyorlar.”
Bir samimiyet kuşkusu var yani.
Muhafazakârların böyle bir ortam içinde kendi partilerinden derhal ve radikal bir şekilde uzaklaşmalarını beklemek anlamsız...
“Koyun”, “makarna”, “bidon kafa” türü ayıplı ve düşmanca sözleri bir tarafa bırakmak ve güven tesisi için sabırla ve samimiyetle çalışmak gerekir.
Bıkmadan, usanmadan, karamsarlığa kapılmadan çalışmak...
DÜŞMANLIĞA SAVRULMAYALIM
Kısacası demem o ki:
Yolsuzluğa, hukuksuzluğa, özgürlüklerin kısıtlanmasına en güçlü bir şekilde karşı çıkalım.
Ama bunu halk düşmanlığına savrulmadan yapalım.