Hakan'ın bugünkü yazısının ilk maddesi İbrahim Tatlıses. Köşesinde şarkıcı Tatlıses'i ağır dille eleştiren Hakan, kadınları da uyarmaktan geri kalmadı. İşte yazının detayları:
Abone olTatlıses hislendi!
BUGÜN Gazetesi köşe yazarı İbrahim Tatlıses, bir güzel hislenmiş ve tutmuş ‘Kadınlarımız’ı anlatmış.
Hem de ne anlatma!
Bir ‘zihniyet’, Názım Usta’nın ‘Kuvayı Milliye Destanı’ndaki ‘Kadınlarımız’ bölümünü okuyup, ‘Ulan! Şair ne de güzel anlatmış. Yetim miyim? Öksüz müyüm? Ben niye bizim kadınlarımızı anlatamıyorum ki?’ filan diyerek, neleri yazabilirse onları yazmış.
Yüreğiniz kaldırabilirse, mideniz tutmazsa.
Lütfen, tamamı korkunç yazıdan şu küçük bölüme bir göz atıverin:
‘Kadınlarımız... Yemek tuzlu olduğunda tabağı kafasına fırlattığımız kadınlarımız... Dışarıda kızgınlığımızı atamadığımız zaman eve gelince kendilerine patladığımız kadınlarımız... Hıncımızı onlardan aldığımız, icabında dövdüğümüz, sövdüğümüz kadınlarımız... Hevesimizi aldıktan sonra türlü bahaneler uydurup tek celsede boşadığımız kadınlarımız... Kadınlar, bizim kadınlarımız.’
Nasıl buldunuz?
Özellikle ‘İcabında dövdüğümüz’ cümlesini okuduğunuzda, ‘Tatlıses’in dövdüğü kadınlar’ sizin de gözünüzün önünden resmi geçit yaptı mı?
Gözü morarmış Perihan Savaş’ı anımsadınız mı?
Havaalanında sıkıştırılan Asena’yı?
Ve siz de benim gibi, ‘Allah Allah bu nasıl hislenmek’ diye haykırdınız mı?
Yoksa...
‘Seviyoruz ulan! Seviyoruz işte’ diye haykırdıktan sonra sevdiği kadını öldüresiye döven, ‘pek hisli’ adamları mı aklınıza getirdiniz?
Benim anlam veremediğim çelişki şuradadır:
Her türlü kötülüğü yapabilen bir adam, nasıl oluyor da, dinlediği ‘uzun hava’nın daha ilk nağmelerinde gözyaşlarına boğulabiliyor?
Neyse... İşin bu yönünü daha fazla kurcalamayalım.
Ve şu hükmü vererek, bu hiç de eğlenceli olmayan konuya noktayı koyalım:
Magandalığa meşruiyet kazandırmaya yönelik sözde felsefi ve edebi ataklara geçit vermeyelim.
Oyuna gelmeyelim.