Ahmet Hakan'ın batılı hayat tarzı Serdar Arseven'in dikkatini çekti. Yazar Hakan'ın özel hayatına karışılmasına karşı. Ancak Hakan'ın bir özelliği onu düşündürüyor.
Abone olHürriyet yazarı Ahmet Hakan'ın batılı eğlence mekanlarında boy göstermesi yazarlar arasında polamik konusu oldu. Fatih Altaylı'dan sonra Tercüman yazarı Serdar Arseven Ahmet Hakan'ın özel hayatı!.. Ahmet Hakan özelinde kimlik bunalımına giren kişileri yazdı.
Yazı: Serdar Arseven
Haber: www.tercumangazete.com
-Okuduktan sonra, üzerinden bir 24 saat geçmesini bekledim. Düşünce ve hislerimin değişmediğini anladığımda, "yazayım" dedim. Ahmet Hakan, "aslında" modern bir hayat tarzına sahip olduğunu gösteren "unsurları" sıralıyor: Ankara'nın "Kuki"sine, İstanbul'un "The Marmara"sına takılırmış. Sultanbeyli, İkitelli gibi belli tiplerin yoğunlaştığı bölgelerden birinde değil de, modern bir semt olan Nişantaşı'nda otururmuş. Vatan Caddesi civarlarındaki otantik kebapçılara, Süleymaniye'deki mütevazı Türk lokantalarına gitmektense; "The House Cafe", "Kaktüs", "Buz Safran" gibi yönünü "alabildiğine" batıya dönmüş yerlere rağbet edermiş. Londra, Roma, Paris gibi batının çağdaş başkentleri dururken, "Umre Ziyareti"ne "heves" etmezmiş... Doğum günü kutlamasına, evlilik yıldönümündeki sürprize, eve çiçek alıp götürmeye sıcak bakarmış... "Özel hayata" ilişkin ayrıntılar... Bazıları, özellikle A. Hakan gibi "İmam Hatip mezunu" olanlardan bir kısmı, O'nun bu tür yerlerin müdâvimi olmasına bozulabilir. Kimileri O'nu, batı patentli "ritüellere" heves etmesinden dolayı, "batı taklitçiliği" ile itham edebilir... Ben, bunların hiçbirine kulak asmam. İnsanların, birbirlerinin yaşam tarzlarıyla ilgili olarak, sorgulayıcıdedikodu üretici bir tavır içine girmeleri fena halde asabımı bozar. Bu bakımdan, "Bir İmam Hatip mezunu olan A. Hakan, dindar kitlelerin sırtında yükseldikten sonra, tamamen farklı bir hayat tarzını seçti" diyenlere... "İhanet etti" diyenlere kulak asmam. A. Hakan'ın özel hayatına ait ayrıntıları "asla" yadırgamıyorum. Lâkin; O'nun gibi, çok özel yetenekleri olan bir "dostumun", bazı özel ayrıntıları sıralama "ihtiyacını" hissediyor olmasını çok ama çok "tuhaf" buluyorum. Etrafımda çok sayıda insan var; Dünyanın en gözde eğlence merkezlerine giden, puronun en pahalısını, otomobilin en klâsını kullanan... Çağdaşlığın sonu mu var?.. Avrupa'nın bilmem neresindeki, yılda en fazla iki kez uğrayabildiği mâlikanesinde sürekli personel istihdam eden... Bunlar, lüks içinde debdebe içinde yaşar... Ama; "Hiçbiri, nerede yaşadığını, nerelere takıldığını, kimlerle gezip tozduğunu anlatma ihtiyacını hissetmez." "Ben şu puroyu kullanırım arkadaş" diyerek böbürlenen bir "önceden görme"ye rastlamadım!.. Etrafımdaki bu insanlardan hiçbiri "The Marmara"ya gitmeyi bir "övünç vesilesi" olarak öne sürmez. Niçin sürsün, aklına bile gelmez!.. Gelse bile;"ayıp olacağını" düşünür!.. Ahmet Hakan ise, "aslında" mürteci olmadığını, tıpkı "öbürleri" gibi yaşadığını izah etmek için çırpınıyor... Ben, bu çırpınışın onun "eski doğal çevresi" tarafından nasıl karşılandığıyla pek ilgilenmiyorum da... "Beğenisine mazhar olmak" istediği çevrenin, O'nun hakkında neler düşündüğünü tahmin etmekten dolayı rahatsızım!.. Biraz rahat olsa, kim "özenti" diyormuş, kim "beğeniyormuş" kafaya takmasa... Ha bu arada: "Sana ne A. Hakan'dan?" diyen de olur... Bilemiyorum; "O" ne kadar "yok" derse desin... A. Hakan'ın bir "farkı" var galiba. Bir de... Sadece"O" değil... Etrafımda, geçmişiyle "çatışma" ihtiyacını hisseden, "kimlik bunalımı içinde olduğunu" tavırlarıyla gözler önüne seren bir dolu "dost" var. "Kıza söylüyorum; belki gelin de anlar!.."