BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Ahmet Hakan asker kaçağı mı?

Şimdi şaşıracaksınız. Bu kadar televizyonların önünde olan biri hiç asker kaçağı olur mu diye. İşte cevabı.

Abone ol

Geçen gün Hürriyet'ten Ahmet Hakan, Başbakan'ın uçağına aldığı gazeteciler içerisinde bir isme dikkat çekti. Vakit yazarı Hasan Karakaya'ydı hedefi ve bu vesileyle onun sicilini döktü... Ahmet Hakan'ın aktardığına göre Hasan Karakaya zamanında Trabzon'daki rahip cinayetinde "Misyonerlik faaliyeti nedeniyle bir gencin hayatı kaydı" diye yazmış, ayrıca düşman bellediklerine ağza alınmayacak küfürlerle dolu, cinsel göndermeler içeren yazılar kaleme alırmış. Bunlar Karakaya'nın kendi yaptıkları, bir de Vakit'in günahlarını var. İnsanları hedef göstermesinden Taliban hayranlığına kadar uzun bir liste...

Buradan yola çıkan Hürriyet yazarı Başbakan'a sesleniyor ve böyle bir gazetenin temsilcisi olan "Bu adamın uçakta ne işi var?" diye soruyor. Üstelik, "Madem Başbakan demokrat, uçağına herkesi alıyor, neden [ulusalcı muhalif] Tuncay Özkan hiçbir geziye çağırılmıyor" diye de ekliyor.

Uzaktan bakıldığında ayakları yere basan bir tartışma gibi görünüyor. Ama bu bir gazetecilik yazısı değil maalesef. Çünkü durup dururken Vakit'ten Hasan Karakaya'nın Ahmet Hakan tarafından hedef gösterilmesinin başka bir anlamı var.

Bir süredir Vakit'e yüklenen yazılar yazıyordu zaten Ahmet Hakan, bunlara karşılık da Hasan Karakaya onun bilmediğimiz sırlarını kaleme alıyordu. Evet, kimi belaltı olsa da Ahmet Hakan'ın hiçbirini yalanlamadığı, cevap vermediği yazılardı.

Ahmet Hakan'ın ergen yaşta yatağına çiş kaçırmasından, dalak ameliyatı dolayısıyla askerliğini yapmadığı imasına kadar...

İşte Ahmet Hakan da pusuda bekleyip, bu "dalak" mevzuunun, bu yataktaki çişin intikamını alıyor şimdi Hasan Karakaya'dan. Olayın gazetecilik sorgulamasıyla, bir polemikle ilgisi yok. Kişisel bir hesaplaşma sadece.

Buradan bir okur olarak anlıyorum ki ben, demek ki Ahmet Hakan'ın bütün mücadeleleri kişiselmiş. Herhalde Can Dündar'a onun kadar çok para kazanmadığı, Hıncal Uluç'a onun gibi koluna genç kadınları takıp gezemediği için vuruyor; kim bilir Lerzan Mutlu'yla ne gibi bir hesabı vardı.

Çünkü onun için her şey kişisel, hep kişisel... Daha evvel köşesini ünlüler dünyasına girmek için kullandığına da tanık olmadık mı: Fazıl Say'ın evine misafirlik, Nilüfer'le bir akşam yemeği...

Maalesef, köşeler hâlâ babalarının malı gibi kullanılıyor. Bu yöntemi ısrarla benimseyenler de en büyük zararı Türkiye'deki eleştiri kültürüne veriyor.

Kimi sinema eleştirilerini, kitap yazılarını düşünün. Eğer bir tanıdığın, eşin dostun kitabıyla göklere çıkartılıyor, değilse ya yeriliyor ya da görmezden geliniyor. Kültür sanat dünyası böylesi kişisel ilişkilerle ilerliyor; dostların filmleri yazılıyor, başka filmlerden bahsedilmiyor bile. Böyle alıştırılmış insanlar.

Akşam : Oray Eğin