BIST 9.424
DOLAR 34,42
EURO 36,44
ALTIN 2.840,10
HABER /  GÜNCEL

Ahmet Altandan faşistlere tepki

Ahmet Altan "bir daha yazılmamak üzere" bir yazı kaleme aldı ve "bu ülkeyi faşistlere bırakmayın" diye seslendi.

Abone ol Siz ey CHP’li dostlar…

Ne güzeldi eski günler, değil mi?

Dosttan öte, kardeş gibiydik.

Kemalistlik ve solculuk iki ayrı kavram gibi değildi.

Hatta sosyal demokrasi ile Kemalizm eşanlamlı bile kullanılırdı bazen.

CHP’li olan gençlerle sol kampta biraz dalga geçilse de CHP’li “büyükler” hep saygı görürdü.

CHP’li olmak dürüst olmak, onurlu olmaktı.

Aralarından bir iki istisna belki çıkmıştır ama CHP’li olan insanlar her konuda güvenilir insanlardı.

Güngörmüş, yurdunu, insanını seven, darbeye, işkenceye karşı, mütevazı, gösterişten hoşlanmayan, yeni bir cumhuriyet kurmanın mihnetini hep hatırlayan, emperyalizme direnen.

Darbenin yumruğu solun üzerine indiğinde CHP’liler o “solun” içinde olurdu.

Deniz’ler idam edildiğinde o acıyı yüreklerinde hissederlerdi.

“Milliyetçilerin” hedefleri arasındaydılar.

12 Mart’ın karanlık günlerinde, babaları askeri ciplerle götürülen ailelerin yanına koşan, yardım eden, destek olan CHP’li ailelerdi.

Dosttan öte, kardeş gibiydik.

İlk ayrılık Turgut Özal döneminde ortaya çıktı.

Özal, devletin yasakçı zihniyetini kırıyor, vatandaşa özellikle ekonomik alanda yeni özgürlük alanları açıyordu.

Köprünün hisselerini satıyor, Türk lirasını konvertibiliteye geçiriyor, ithalat yasaklarını kaldırıyor, ihracatı destekliyor, televizyonu çok kanallı hale getiriyor, cep telefonuna izin veriyor, en yeni filmlerin Türkiye’de de hemen gösterime girmesini sağlayacak düzenlemeler yapıyor, dünyayla Türkiye arasındaki duvarları yıkıyordu.

Siz, bunların Türk ekonomisini yıkacağını düşündünüz.

Samimi bir endişeydi.

Devletçiydiniz ve özel sektöre kuşkuyla bakıyordunuz.

Kuşkularınızı haklı çıkartacak gelişmeler de oluyordu.

Liberalizmle birlikte hayali ihracat, teşvik oyunları, yolsuzluklar da patlamıştı.

Türkiye yeni bir düzene alışmakta zorlanıyor, bu da sizin endişelerinizi artırıyordu.

Devletin “güçlü” olmasının, ekonominin iplerini elinde tutmasının en iyi yöntem olacağına inanıyordunuz.

Büyük bir inançla savunduğunuz “devletin” aralarında CHP’lilerin de bulunduğu solculara yaptıklarıyla, işkencelerle, asla konuşulamayan Lockheed türü skandallarla sizin “devlet” kavramınız arasında bir fark vardı size göre.

Ama o farkı çok berrak bir şekilde anlatamıyordunuz.

Bunları “Amerikan yanlısı” askerlerin yaptığını düşünüyordunuz, bir de öyle olmayan askerler vardı.

Bu ayırım kaçınılmaz olarak cuntacılığı geliştiriyordu.

Devlet imajını koruyabilmek için cuntacılığı seçmek zorunda kalıyordunuz.

Sonra Kürt savaşı çıktı.

Siz gene devleti tuttunuz.

Çocuklarına istedikleri isimleri veremeyen, kendi dillerini konuşmayan, kendi dillerinde şarkı söylemeleri bile yasaklanan insanların acısını çok anlamak istemediniz, bunu “emperyalizmin” oyunu olarak görmeyi tercih ettiniz.

Kürtlere, bu yasakları Türk devletinin koyduğunu fark etmek istemediniz sanırım.

Devletin “kötü” yanıydı bunları yapan.

Ama bütün hataları düzeltecek olan da “devletin iyi yanı” olacaktı.

O “iyi yan” pek ortaya çıkmıyordu.

Ve bugünlere geldik.

Şimdi şeriattan korkuyorsunuz.

Bazı AKP’liler de bu korkularınızı besleyecek işler yapıyorlar.

Ama CHP yönetimi, Türkiye’nin insanlarını, siyasi örgütleri devreye sokmak yerine “askeri” işbaşına çağırıyor sürekli.

“Milliyetçilik” çizgisini aşan bir biçimde yabancı düşmanlığı yapıyor, 301. madde gibi yasakçı maddeleri savunuyor.

Şimdi de “devletin iyi yüzünün” yeni bir askeri müdahalede ortaya çıkacağına mı inanıyorsunuz?

Türkiye’nin, evrensel hukuk kriterlerine uymasını, özgürlükleri genişletmesini, insan haklarına ve demokrasiye saygılı olmasını isteyen “sol-liberallerin” gerçekten “hain” olduğuna, bu ülkenin demokrasiyi hak etmediğine inancınız tam mı?

Şeriata da askeri müdahaleye de geçit vermeyecek bir Türkiye kurulamayacağını mı düşünüyorsunuz?

2007 yılındayız.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana seksen yıldan fazla geçti.

Şimdi değilse ne zaman demokrasiye geçecek Türkiye?

Biz yaşlandık ve gerçek demokrasiyi hiç görmedik.

Çocuklarımız da mı görmesin?

MHP’yi bile sağcılıkta geçen bir politika içinize siniyor mu?

Biz dosttan öte, kardeş gibiydik…

Bugün CHP’nin demokrasiye böylesine düşman olmasına üzülüyorsak bu biraz da geçmişin anısınadır.

Sizin dürüstlüğünüz ve samimiyetinizle, bu ülkenin daha yaşanılır bir yer olacağına duyduğumuz o geçmişten kalan inançtandır.

Askeri müdahaleleri kışkırtarak, milliyetçiliği “Müslüman olmayan Türk vatandaşlarını” düşman sayacak düzeye tırmandırarak gidilecek yerin faşizmden başka bir yer olmadığını görmüyor musunuz?

Ya da görüyor ve aldırmıyor musunuz?

CHP’nin yönetimini bir yana bırakıyorum, onların kendilerine göre kişisel hesapları var.

Ama siz eski CHP’liler…

Siz faşizmden yana mısınız?

Sanırım, “faşizmin” bugün izlenen parti politikalarından farklı bir şey olduğunu düşünüyorsunuz.

Size bir tavsiyede bulunmamı kabalık kabul etmezsiniz umarım.

Bugün izlenen “sosyal demokrat” politikaları bir inceleyin, sonra da ansiklopedilerin “faşizm” maddesini açıp bir bakın.

Bu ikisi birbirine çok benziyorsa gene de bugünkü politikaları destekleyecek misiniz?

Yıllarca sizin tüylerinizi diken diken eden, en aşağıladığınız, en korktuğunuz şeydi faşizm.

Artık faşizmden korkmuyor musunuz?

Siz bundan korkmuyorsanız, bu ülkenin sizden korkması gerekecek.

Sizin samimiyetle, dürüstçe sevdiğiniz bu ülkenin korkacağı tehlike olmak istiyor musunuz?

Umarım istemiyorsunuzdur.

CHP’nin bir siyasi parti olarak ne yapacağı, ne olacağı doğrusunu isterseniz beni ilgilendirmiyor…

Ama…

Kız Kulesi gibi, Bursa ovası gibi, Kızılırmak gibi, Sultanahmet Camii gibi, yeni rakı gibi, Münir Nurettin’in şarkıları gibi bu ülkeyi bu ülke yapan, hayatımıza bir renk, bir güven katan CHP’liliğin faşizmin bulanık sisleri arasında gözden kaybolmasına, başkalarını bilmem ama, benim gönlüm pek razı gelmiyor.

Sizin samimiyetiniz ve dürüstlüğünüz olmadan bu ülke eksik kalır.

Faşizmde ise samimiyet ve dürüstlük hiç yoktur.

Belki de hiç okumayacağınız ve büyük bir ihtimalle bir daha benzerini de yazmayacağım bu yazıyı, izin verirseniz, eski günlerin anısına şöyle bitirmek istiyorum:

“Bu ülkeyi faşistlere bırakmayın dostlarım.”