Aylık popüler bilim dergisi Focus araştırmayı yaptı, ortaya ilginç bir tablo çıktı. İşte ayrıntılar.
Abone olBazı kültürlerde ölen kişinin ardından yas tutması için paralı kadınlar tutulurken, Afşarlar ve Türkmenler'de ölen kişi ardından tutulan yasla acı ve ölen kişi yüceleştiriliyor. Aylık popüler bilim dergisi Focus'ta yer alan araştırmaya göre, insanın doğuştan getirdiği ağlama eylemi, kültürden kültüre farklılık göstererek zamanla değişime uğrayabiliyor. Yeni Zelanda'daki Maorilerin geleneğine göre, erkek akrabalar, içlerinden biri yolculuktan döndüğünde kucaklaşıp sevinç gözyaşı döküyorlar. Bazı kültürlerde ise ölen birinin arkasından parayla ağıt yakan kadınlar tutuluyor. Senegal'de yaşayan Voloflarda, ücretli kadınlar sekiz gün boyunca ağıt yakıyorlar. Sonunda gözyaşı bezlerinde tek damla kalmıyor. Anadolu kültüründe ise, ağıt geleneği, edebiyat alanında bir şiir türüne ad bile olmuş durumda. Bu kültürün geçmişi, Orta Asya Türklerinin "yuğ" törenlerinde söyledikleri "sagu"lara kadar uzanıyor. Bugün, özellikle Orta ve Güneydoğu Anadolu'da, Afşarlar ve Türkmenlerde, çoğunlukla kadınlardan oluşan ağıtçılar, ölen kimseler için belli geleneksel davranışlar eşliğinde ağıt yakıyorlar. Bu törenlerde acı toplumsallaştırılıyor ve ölen yüceltiliyor. Ayrıca, savaş, kıtlık, yıkım gibi derin etkiler yaratan konular da ağıt yakılmasına neden olabiliyor. Batıda bu kadar yoğun ağlanmıyor. Amerikalı kültür eleştirmeni Tom Lutz, batıda, özellikle de erkeklerde duygusal alanda ölçülü olma zorunluluğunun Sanayi Devrimi'nin bir sonucu olduğunu söylüyor: 'Erkek olma'nın yeni tanımında erkekler, duyguların dışa vurumunu, bastırmak zorundaydılar". Ne zaman, nasıl ağlanacağı biraz da kültürler tarafından belirleniyor. Araştırmacılar, Alaska'da ilginç bir gelenekle karşılaştılar. Bu gelenek, cenaze sırasında ağlamayı bir sorumluluk olarak görüyordu, ama kadınlar ve erkekler farklı zamanlarda ağlıyorlardı. Nijerya'da yaşayan Tiv kabilesinde, yas töreninde ağlama görevi sadece kadınlara ait. Tanzanya'daki Bantularda, kadınlar kısa ve keskin sesler çıkararak ağlıyorlar. Kültür, bebeklerin ağlama şekillerini de belirleyebiliyor. Amerikalı bebeklerde, ağlamanın yoğunluğu ilk iki ay içinde aşamalı olarak artıyor, dördüncü ayın sonuna doğru azalıyor ve sonraki bir yıl sabit kalıyor. Buna karşın, Japon bebeklerde ağlama yoğunluğu, hemen ilk üç gün içinde ilk doruk noktasına ulaşıyor; sekiz hafta boyunca aynı yoğunlukta kalıyor ve sonraki bir yıl içinde sürekli artıyor. Alaska'da ise bebekler nadir ağlıyor, çünkü burada çocukların ağlaması uğursuzluk sayılıyor.