Ağır gündem!
Kar geliyor. Kurak geçen bir uzun yaz döneminden sonra Meteoroloji yoğun yağışlı bir kış geçireceğimizi duyuruyor. Böyle durumlarda sürücüleri uyarmak lazım, kış lastiklerinizi taktırın, araçlarınızın bakımlarını yapın ve emniyet kemersiz trafikte seyretmeyin diye.
Ekonomik göstergelerin iyileşmeye başladığı güzel haberler arasında. İnşallah günlük hayata da yansır ve döviz spekülasyonları ile roket gibi fırlayan ama bir daha da inmeyen çarşı pazar fiyatlarına da yansır.
Cumhurbaşkanı NATO zirvesine katılıyor. NATO, ABD ekseninde hareket ediyor ve YPG’yi Türkiye için tehdit değerlendirmesi içinde görmüyor. Türkiye’de NATO’nun eşit oy ve veto hakkına sahip bir üyesi olarak şunu diyor: Ülkemize, vatandaşlarımıza yönelik bu tehdit ortamını görmeyen NATO ne zaman işimize yarayacak? Türkiye’den katkı istiyorsanız, mütemadiyen kararlarda bir uyum bekliyorsanız peki bunu neden sizler de göstermiyorsunuz?
Haksız mı? NATO’nun önceki ve şimdiki genel sekreterleri diyor ki, Türkiye yerden göğe kadar haklı.
Libya’nın BM tarafından tanınan yönetimi ile imzalanan anlaşma Akdeniz’de dengeleri bir kez daha ters yüz etti. Artık kimsenin uluslararası hukuka karşı hamle imkanı kalmadı.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi İsrail ve Mısır ile birlikte Türkiye’ye karşı kurdukları ittifakta dayanaksız bir hale geldiler. Uluslararası deniz hukuku önemli.
Türkiye’de iyi bir diplomasi ile bu konuda ileri sürülen her türlü argümanı ortadan kaldırmış oldu. İddialar çok, doğalgaz ve petrol rezervleri konusunda kimi görüşlere göre Akdeniz eşsiz fırsatlar sunuyor.
Kimi görüşler ise büyük bir potansiyelin olmadığı, konunun abartıldığı yönünde. Vardır yoktur buraya girmeyeceğim. Ama Akdeniz’in jeopolitik ve jeostratejik önemi kimse tarafından yadsınamaz. Ayrıca potansiyel bu kadar düşük olsa bu kadar büyük devletin, uluslararası şirketin Akdeniz’e ilgisi niye?
Göçmen ve sığınmacı problemi yine en fazla Türkiye’yi ilgilendiriyor. Muhalefet partileri sayıları 3.7 milyona ulaşan Suriyelileri gerekçe göstererek hükümete yönelik ağır bir eleştiri bombardımanı içinde. Eleştirmeleri değil de, bu kadar insan hala barışa ulaşmamış bir ülkeye diyelim ki döndüler, sonları ne olacak? Bu konuda geçerli ve yeterli bir değerlendirme ve yaklaşım ortaya konmuyor. Lafla da peynir gemisi yürümüyor. “Suriyelileri gönderelim!” diyenlere sormak lazım, “Nereye?”
Avrupa almıyor. Bir yolunu bulup Yunanistan sınırından içeri girenleri soyup soğana çevirip bir de dövüp, işkence edip Türkiye’ye geri itme metotlarıyla yolluyorlar. Bu şekilde Türkiye’ye gönderilenlerin sayısı neredeyse otuz bine ulaşmış.
İç politikada erken seçim taleplerine hem AK Parti hem de MHP noktayı koydu. 2023’den önce bir seçim yok dendi.
Her seçim dönemi ile birlikte yeni bir yorgunluk geliyor üstümüze. Biraz nefes almakta yarar var.
Muhalefetin erken seçim diye bağırmasının da esasında rasyonel bir tarafı görünmüyor. Olunca muhalefet için ne değişecek?
Siyasi hayatında en güçlü dönemini yaşayan CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçtaroğlu öyle vahim hatalar yapıyor, kendisini öyle sıkıntılı ortamlara sokuyor ki, bunları hangi seçim düzeltebilir? Talat Atilla ve Rahmi Turan kaynaklı “Killiye’de Cumhurbaşkanı ile görüşen CHP’li” haberi ile muazzam bir irtifa kaybetti. CHP tartışmaların tam göbeğinde kaldı, yetmiyormuş gibi Sayın Kılıçtaroğlu büyük bir polemik ikliminin içine düştü. Sayın Muharrem İnce unutturulmak istenirken adeta küllerinden yeniden doğdu. Şimdi Anka kuşu gibi CHP’liler nezdinde yeniden çok önemli bir isim haline geldi.
Ana muhalefet ülkeyi yönetmiyor ama süreci de hiç yönetemiyor.
Gündem gerçekten ağır. Unutulanlar ve yeni eklenen konu başlıkları ile yaklaşan kar, kış, boran içinde dışarda olanlardan içerde olanlara bakamıyoruz, içerde olanlarla uğraşmaktan tam olarak dışarı odaklanamıyoruz.