BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Ağca ile nişan düzmeceymiş

Rabia Özden Kazan, Ağca ile aralarındaki nişanın kurgudan ibaret olduğunu söyledi.

Abone ol

Papa ve Abdi İpekçi suikastlarının faili Mehmet Ali Ağca'nın nişanlısı olduğu öne sürülen Rabia Özden Kazan, Ağca ile aralarındaki nişanın kurgudan ibaret olduğunu söyledi.

"Kurguyla başladığımız bir şey daha sonra değişik taraflara çekildi, olay basına yansıyınca bu olanlara son verdik" diyen Kazan, bu süreçte yaşananları İHA muhabirine anlattı.

Mehmet Ali Ağca'nın, Ortadoğu Gazetesi'nin eski patronu merhum Zeki Saraçoğlu'na yazdığı mektubun ardından Kazan'ın gazetecilik adına Ağca'ya yaklaşma çabaları neticesinde başlayan tanışıklık, sonraları farklı boyutlar kazandı.

"Mehmet Ali Ağca, o sıralarda kendi hayatını anlatan bir kitap yazmak istiyordu ve kitabını pazarlamak için ihtiyacı olan tek şey bir gazeteciydi" şeklinde konuşan Kazan, "Ortadoğu Gazetesi'nde köşe yazarıyken bir gün rahmetli patronumuz Zeki Saraçoğlu bana, kendisine Ağca tarafından gönderilen bir mektup getirdi. Ağca, kendi hayatını anlatan bir kitap yazmak ve bu kitabı pazarlamak istiyordu. Bir hayat hikayesi söz konusuydu ve bir gazeteciye ihtiyaç duyuldu. Saraçoğlu, 'Sen gider misin?' dedi. Bir gazeteci olarak hapishaneye girebilmenin yollarını aradık fakat bu olmadı.

GAYRİMEŞRUYA BAŞVURDUK

Biz de meşru olmayan başka yollar aramaya başladık. Nasıl olabilir diye düşünmeye başladık, ancak eşi, kız kardeşi ya da avukatı olarak içeri girebilirdim. Yabancı basın, Adalet Bakanlığı'na defalarca diretmesine rağmen izin alamamıştı. Biz de böyle bir durumda benim özel çabalarım ve biraz da kurnazlıkla sorunu hallettik.

Kartal Cumhuriyet Başsavcısı'na Ağca'nın nişanlım olduğunu söyleyerek içeri girmeye başladım. Bunlar ileriki safhalarda şakayla karışık başka boyutlar almaya başladı. Fakat Mehmet Ali Ağca ile nişanlanmak amacında değildim, onun da benimle nişanlanmak gibi bir niyeti yoktu. Kurguyla başladığımız bir şey daha sonra değişik taraflara çekildi ve sonra da olay basına yansıyınca bu olanlara son verdik" dedi.

Aralarında gerçek bir nişanın asla olmadığını belirten Kazan, "Türkiye'de ve hatta yurtdışında da hala Ağca'nın nişanlısı unvanını taşıyorum. Yaptığım eserlerde de bu sürekli beni ayağımdan çekiyor. Çünkü ne kadar iyi bir şey de yapsam her zaman Ağca'nın nişanlısı olduğum gerekçesiyle insanlarda bana karşı olan bir önyargı ile karşılaşıyorum. Mehmet Ali Ağca'nın ihtiyacı olan tek şey bir gazeteciydi. Başka gazetecilerden de yardım istedi.

Mesela Balçiçek Pamir de Ağca'nın yardım istediği gazetecilerden biriydi fakat Balçiçek Pamir içeri girmeyi başaramadı. Daha sonra Ağca, başka gazetelere bakarken Ortadoğu Gazetesi'nde yazar olarak beni görüyor ve benimle irtibat kurmaya çalışıyor. Teklif geldiğinde kabul ettim, çünkü haber değeri vardı.

Bu kişinin Saddam Hüseyin olması da benim için fark etmezdi çünkü ben bir gazeteciyim. Bir yolunu buldum, bu bana çok ağır bedellere mal oldu. Mehmet Ali Ağca'nın nişanlısı olarak hala bunun bedelini ödüyorum. Şimdi yeni hazırladım fakat henüz baskıya vermediğim Ağca ile ilgili kitabımda da bütün nişanlılık öyküsünün neden olduğunu, neyi başarmak için bu kadar zaman Ağca ile görüştüğümü anlattım. Baskı için bekleyen, 'Katil' ismini verdiğim hazır bir romanım var. Türkiye'de, Amerika'da ve İtalya'da yayımlanacak. O zaman herkes neden Mehmet Ali Ağca'nın nişanlısı olmayı kabul ettiğimi anlayacak" diye konuştu.

AĞCA'YLA DUYGUSAL YAKINLAŞMA

Ağca ile geçirdikleri 5 yıl içinde aralarında herhangi bir duygusal yakınlaşma olup olmadığı sorusu üzerine Kazan, "Ağca'nın 'Deccal Vatikan' adlı bir projesi vardı ve bu proje 1.5 yıl bende kaldı. Bu proje için ben de yurtdışında çeşitli temaslarda bulundum. Tabii ki gerek mektuplar gerek ziyaretlerde sürekli görüştüğünüz biri. Mutlaka duygusal bir bağınız oluyor. Ben Ağca'ya diğer insanların bakışından farklı bir gözle, bir insan olarak baktım ve onun psikolojik analizini yapmaya çalıştım. Bu kitapta da bu analizi dile getiriyorum zaten. Papa'yı neden vurduğu ve neden Abdi İpekçi cinayetine adının karıştığı sorularının cevaplarını ben kendisiyle 5 yıl görüşmüş biri olarak, nişanlısı namzediyle şimdi yazdım" dedi.

Yaşanan 5 yılın sonundaki tanışıklığın aşka dönüp dönmediği sorusuna ise Kazan, bazı şeylerin şakayla başladığını fakat zamanla olayların farklı boyutlara da gittiğini belirterek, "Şimdi ne söylesem çok da fazla açıklayamıyorum. Dedim ki bazı şeyler şakayla başladı. O yüzden ben de tam olarak söyleyemiyorum belki bunu. Tabii ki bazı diyaloglar oldu aramızda. Ama ben bu konuda utanılacak tarafım, çünkü onun hayatını öğrenmek için içeri girdim fakat aramızda başka diyaloglar oluştuysa bu benim mesleğim için göze aldığım bir şeydi belki de. Fakat yine de eğer bir insanın bana karşı herhangi bir duygusu oluştuysa zamanında, onun hakkında dikkatli konuşmak isterim" ifadelerini kullandı.

KAZAN, MÜSLÜMAN OLAN BİR İTALYAN İLE EVLENİYOR
Ağca ile ilgili araştırma yapmak için İtalya'da bulu'fd. Fakat Mehmet Ali Ağca ile nişanlanmak amacında denduğu sırada şimdiki nişanlısı Giocinto Licursi ile tanışan Kazan, daha önce Katolik olan ve kendisi için dinini değiştirerek Müslümanlığa geçen nişanlısıyla Eylül'ün ikinci haftası evlenmeye hazırlanıyor. Ağır Ceza hukukçusu olan Licursi aynı zamanda Komunist Parti'den milletvekili adayı olan bir siyasetçi. Kazan Licursi ile tanışmasını ve evliliğe uzanan süreci şöyle anlatıyor:

"Nişanlım bir ağır ceza hukukçusu. Benim Ağca ile ilgili araştırmalarım ve Ağca ile diyalogum sürerken Vatikan ile sürekli içiçeydim. Ve orada İtalyanca eğitimine başladım. Bununla birlikte orada çevrem oluştu. Fakat oraya gidişimin gerçek nedeni Ağca'nın yazdığı kitap ve bununla ilgili bilgiler edinmekti. Daha sonra tesadüf eseri şu anki nişanlımla tanıştım. Tamamen kader ve Allah kısmet ederse de Eylül'ün üçüncü haftası evleniyoruz".

Nişanlısına Mesnevi'yi tercüme ettiğini ve İslamiyet'in güzelliklerini anlattığını ifade eden Kazan, "Nişanlıma İslamiyet'in güzel yönlerini, sevgi, huzur, hoşgörü, sevgi ve barış dini olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Kendisi Müslüman oldu. Katolik'ti fakat diniyle çok fazla ilgili değildi. Çok koyu bir Hıristiyan değildi, aslında bir boşluk içerisindeydi. Ben de yoluna çıkınca, tanıyarak, kendi isteğiyle Müslüman olmaya karar verdi. İnşallah İslamiyet hakkında bu güzel duyguları bozulmaz. Camileri gezdi,
burada namaz kılmayı öğreniyor, duları öğretmeye başladım biraz. Umarım Giocinto da şu anki İslamiyet hakkında sevgi dolu düşüncelerinden dışarı çıkmaz" dedi.
Kazan, nişanlısıyla İstanbul ve Roma olmak üzere dönüşümlü yaşayacaklarını da belirterek, "Çünkü ne ben Türkiye'yi tamamen bırakabiliyorum ne de o İtalya'yı bırakabiliyor. Hem burada hem orada yaşayacağız, seyyar bir hayat olacak" şeklinde konuştu.

KAZAN'IN GELİNLİĞİNİ ÜNLÜ MODACI CEMİL İPEKÇİ DİKİYOR
Gelinliği ünlü modacı Cemil İpekçi tarafından hazırlanan Rabia Kazan, oldukça heyecanlı. Gelinliğinin Osmanlı sultan figürleri taşıdığını ifade eden Kazan, "Cemil İpekçi, tesettürle ilgili çok farklı düşünceleri olan bir modacı. Gelinliğime biraz sultan figürleri vermeye çalıştı, çok güzel bir model oldu. Her şeye rağmen heyecanlıyım ve gencim. Eşimle güzel bir hayat düşlüyorum. Nişanlım, İstanbul'u ve Türkleri çok seviyor. Neden olmasın? Hepimiz insanız ve bizi birleştiren tek bir şey var bence, o da
sevgi. O yüzden daha önce yaşadıklarıma rağmen hem burada hem yurtdışında güzel planlarım var. Umudumu kaybetmeden yeni bir hayat planı yapıyorum" dedi.

Düğüne, Türkiye'den Reha Erus'un katılacağını belirten Kazan, "Reha Bey aynı zamanda nikah şahidimiz olacak. Cemil Bey'in gelme durumu var, bir de aileden bazı yakınlarım gelecek. Çünkü biraz ailede de sorunlu oldu bu evlilik. Babamla ilgili özellikle. Babam düğünde olmayacak çünkü onun reddettiği bir evlilik bu. Giocinto yabancı olduğu için babamın tasvip etmediği bir evlilik yapıyorum. Ama hepimiz insan olduğumuz için ben ayırmıyorum Türk ya da yabancı diye. Allah hepimize aynı aklı ve kalbi vermiş.

Sevgiyle huzurlu yaşayabiliriz diye düşünüyorum. Ben yine de babamın tüm reddetmesine rağmen nişanlımla evlendiğimizde birlikte babamın kapısın'fd. Fakat Mehmet Ali Ağca ile nişanlanmak amacında deı çalmayı düşünüyorum. Çünkü uzatılan el sıkılır verilen selam alınır. Babamın da şu anki sert tutumu, kapısını çaldığımızda değişecektir diye umut ediyorum" şeklinde konuştu.

AĞCA, EVLİLİĞİ NASIL KARŞILAR?
Ağca'nın hislerinde kendisine karşı menfi yönde bir değişim olduğunu belirten Kazan, "Şu anda Ağca'nın bana olan hislerinde menfi yönde değişim oldu. Bana karşı bir hırs ve kinle dolu. Adımız şöyle ya da böyle birlikte anıldı, bir geçmişimiz var. Tam olarak bunun mahiyetini ne ben açıkladım ne o açıkladı. Mutlaka kafasında daha farklı bir komplo teorisi çizmiştir. Bunun duyumlarını da aldım zaten. O yüzden tabii ki tedirginlik duymuyorum desem yalan olur. Şu anda zaten kitaptan dolayı da tedirginim. Yine
de çok kötü düşünmek istemiyorum. Umudumu da yitimeyeceğim" dedi.

AĞCA'NIN PAMİR'E GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Gazeteci Balçiçek Pamir, Sabah Gazetesi'ndeki 19 Nisan 2005 tarihli yazısında Mehmet Ali Ağca'nın kendisine gönderdiği mektubu yayımlamıştı.

"Ağca, Pamir'e, "Balçiçek, sana şartlı bir teklifim var: Uluslararası bir medya projesini gerçekleştirmek için benimle birlikte çalışır mısın?" diyerek teklifte bulunmuştu. Pamir, bu mektubun ardından okuyucularına şu cümlelerle seslenmişti:

"Şaşırdınız değil mi? Ben de mektubu aldığımda şaşırmıştım. Mektubun yazıldığı tarih 5 Şubat 2004, ben bir hafta sonra okuyabildim. Ne mi düşündüm? Kendisinin de yazdığı gibi, aklını yavaş yavaş yitirmekte olduğunu. Ne mi yaptım? Tabii ki kardeşini aradım. Ve dedim ki 'Kardeşinizin bana yazdığı mektubu aldım. Akıl sağlığının pek yerinde olmadığını düşünüyorum ama yine de yüz yüze gelip bir röportaj yapmayı isterim. Ama onun bana çizdiği çerçeveyle pek ilgilenmiyorum. Eğer her soruma cevap vermeyi kabul ederse, bunlara Abdi İpekçi suikasti de dahil, Adalet Bakanlığı'ndan izin almaya çalışırım'. Birkaç gün sonra cevap geldi. Olumluydu. Ben de Adalet Bakanı'ndan izin talep ettim. Ama izin alamadım. Gerekçe basitti. 'Ağca ile röportaj yapmak isteyen yüzlerce yerli yabancı gazeteci var, birine bu fırsatı verirsek diğerlerine de vermek gerekir, ipin ucu bir şekilde kaçmış olur'. Gerekçeyi sevdim mi? Hayır. Aslında bu röportajı yapabilirdim. Örneğin, kardeşi aracılığıyla soru gönderip cevap almayı deneyebilirdim. Görüş gününe normal vatandaş olarak gidebilirdim. Ne olurdu? Gazetecilik olmazdı. Keşke Rabia Özden Kazan, çıkıp da 'Ben Ağca'ya aşık oldum' diyebilseydi. 'Suçluya da suçsuz, kardeşim size ne, ben ondan etkilendim, önyargılarımı değiştirdi, ona karşı büyük bir sevgi besliyorum' diye bağırsaydı. Çok daha içten, çok daha hesapsız, çok daha dürüst olurdu. Dünyada bu tarz aşk hikayelerine çok sık rastlıyoruz zaten. İşte o zaman ilgimi çekerdi, o zaman röportaj için Ağca'ya değil ona giderdim. O zaman ortada merak edilecek bir şeyler olurdu. Şimdi ise hiç yok".