BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55
HABER /  POLİTİKA

Ağardan postacı yakıştırması

DYP lideri Ağar hükümetin dış politikada postacılık görevi üstlendiğini iddia etti.

Abone ol

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ''Hükümet adeta bir özel ulak havası içerisinde, bir yerden aldığını bir yere, diğer yerden aldığını öbür tarafa veren, bütün bu öneriler paketinde en ufak bir katkısı olmayan bir postacı hüviyetindedir'' dedi. Ağar, partisinin İstanbul il başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, son günlerde dış dünyada meydana gelen olayların Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğine dikkat çekti.

Hükümetin dış politikasını eleştiren Ağar, ''Hükümetin her ortaya çıkan meselede 'bir arabuluculuk' hevesi içinde bulunduğunu, sonrasında da her seferinde fiyaskoyla sonuçlanan bir durum içinde var olduğunu'' iddia ederek, şöyle devam etti: ''Temel mesele Türkiye'nin, Türkiye'ye layık biçimde temsil edilebilmesidir. Hükümet adeta bir özel ulak havası içerisinde, bir yerden aldığını bir yere, diğer yerden aldığını öbür tarafa veren, bütün bu öneriler paketinde en ufak bir katkısı olmayan bir postacı hüviyetindedir. Bu Türkiye'ye yaraşır ve yakışır bir pozisyon değildir.''

İsrail'in aşırı güç kullanımına dikkat çeken Ağar, bunların sıkıntıların daha da büyüyeceğini gösterdiğini, meselenin aşırı güç kullanımı sonucu içinden çıkılmaz noktaya geldiğini anlattı. Uzun yıllardır süren İsrail-Filistin anlaşmazlığının hükümetin bir takım girişimleriyle sonuçlanmayacağının görüldüğünü ifade eden Ağar, ''Dikkatle takip edilmesi gereken konu; dış politikanın iç politika aleti olmayacak kadar önemli bir husus olduğudur'' dedi.

Dış politikanın en temel çerçevesinin kendi milli çıkarlarını koruma olduğuna da işaret eden Ağar, Türkiye gibi Ortadoğu coğrafyasının vazgeçilmez ve en önemli gücü olan bir ülkenin prestijini zedeleyeceği davranışları kabul etmenin mümkün olmadığını söyledi. Ağar, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hükümet bu özel ulak metoduna dayalı dış siyaset anlayışından vazgeçerek, bütün ilişkilerde başkalarının fikirlerini birbirine taşıyan postacılık yerine, Türkiye'nin önerilerini, bakışını, inisiyatiflerini muhataplara telkin edebilen bir ağır başlılık ve Türkiye'ye yaraşan bir büyüklük içerisinde Türkiye'yi taşımalı'' dedi.

SORULARI CEVAPLANDIRDI

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını da cevaplayan Ağar, bir gazetecinin ''Erken seçim konusunu gündeme getiriyorsunuz, Başbakan Erdoğan ise erken seçimin vatana ihanet olacağını söylüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine şunları kaydetti: ''Vatana ihanet o şekilde olmaz. Demokrasilerde seçim talebinden daha mübarek, daha demokratik, daha doğru ne olabilir? 4 sene... Bu erken seçim falan değil, zamanında seçim gibi bir şey. Bundan daha doğru talep olmaz.'' Hükümetin ekonomi politikasını da eleştiren Ağar, yorulmuş ve yıpranmış bir iktidar bulunduğunu ve yoluna devam edemeyeceğini savunda. ''Erken seçim istemek, demokraside bir fazilettir'' diyen Ağar, ana muhalefetin ise seçimden kaçarak, iktidarın önünü açtığını ileri sürdü. Ağar, ''Artık bu sonbahardan itibaren seçim dönemidir. 4 yıl dolmuştur'' dedi.

TAŞKESEN'İN TELEFONLARININ DİNLENMESİ İDDİASI

Ağar, Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Reha Taşkesen'in telefonlarının dinlendiğine ilişkin iddiaların sorulması üzerine, Hükümetin bu konuyu seyrettiğini savunarak, şunları söyledi: ''Türkiye ya bir hukuk devletidir ya değildir. İkisinin arası olamaz. Türkiye hukuk devletidir. Hukuk devletinde telefon dinlemeleri mahkeme kararı olmaksızın yapılamaz. Eğer böyle bir dinleme yapılmışsa ve zabıtları General Taşkesen'in önüne geldiyse bu dinlemeyi kim yaptırmıştır, hangi amaçla yaptırmıştır, hangi kanuni gerekçeyle yaptırmıştır? Bunu açıklanması lazım. Türkiye hukukun temellerine dayalı olmadan yönetilemez. ABD'de bir başkanın istifasıyla sonuçlanan bir olayın, Türkiye'de farklı şekilde tekerrürü olabilir.''

EL KADI KONUSU...

Yasin El Kadı'nın Türkiye'ye giriş yasağı bulunduğunun hatırlatılması üzerine de Ağar, şöyle konuştu: ''Esas komedi budur. Kendisine bağlı olan kurumların teklifleri ve kendi imzalarıyla zararlı şahıstan saydıkları ve Türkiye'ye girişlerine müsaade etmedikleri, mal varlığını Hükümet kararıyla dondurdukları bir şahsı 'itimat edilir' diye takdim eden bir başbakanını millet bakarak seyrediyor. Ya attığınız imzalardan haberdar değilsiniz ya yaptığınız işlerin ne olduğunun farkında değilsiniz ya da söylediklerinizin farkında değilsiniz. Böyle mi ülke idare ediyorsunuz?

Uluslararası dokümanlarda ilan edilmiş. Aksine uluslararası bir doküman yoksa bir kişi hakkında, onu savunmak bir Türkiye Başbakanının görevi değildir. Türkiye Başbakanının görevi Türkiye'nin çıkarlarını savunmaktır. Bir özel şahsı savunmak değildir. Savunduğunuz kişi hakkında servetini donduruyorsunuz, yurtdışı karar alıyorsunuz, Türkiye'ye yasak koyuyorsunuz... Bunun anlaşılabilir bir tarafı yoktur. İleride bu Türkiye'nin karşısına çıkacak bir beyandır. Bu beyanın bir türlü düzeltilmesi lazım. Ya aldığınız kararlar yanlıştır, ya söylediğiniz sözler yanlıştır. Bu tür çelişkili beyanlar ilk defa olmuyor.'' Cumhurbaşkanlığı seçimi konusuna ilişkin de Ağar, Türkiye'de teamüllerin ne kadar önemli olduğunu görmek gerektiğine dikkat çekerek, 1987 seçimlerinin 1989 Cumhurbaşkanlığı seçimini rahatlattığını hatırlattı.