2004-2005 Adalet Yılı'nın açılış töreni, Yargıtay Konferans Salonu'nda yapıldı. Eraslan Özkaya'nın katılmadığı toplantıda, yargının üzerindeki leke konusu konuşuldu.
Abone olYargıtay Birinci Başkanvekili Mater Kaban, yasama ve yürütme organları ile idarenin, yargı kararlarını değiştiremeyeceği gibi, yerine getirilmesini de geciktiremeyeceğini belirtti. Yargıda doğrunun bulunup, adaletin gerçekleştirilmesi kadar, yargıya güven ve saygının sağlanmasının da çok büyük bir önem taşıdığını kaydeden Kaban, ''Güven duyulmayan bir yargının adil olduğundan, toplum vicdanını tatmin ettiğinden söz edilemez. Adalet, en küçük lekeyi kaldıramayacak kadar kutsal bir değerdir'' dedi. 2004-2005 Adalet Yılı'nın açılış töreni, Yargıtay Konferans Salonu'nda yapıldı. Törene, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, Sayıştay Başkanı Mehmet Damar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Devlet Bakanı Güldal Akşit, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Askeri Yargıtay Başkanı Hakim Tuğamiral Ferhan Ferhatoğlu, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı Hakim Tuğgeneral Erol Alpar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Anayasa Mahkemesi'nin bazı üyeleri, Danıştay'dan bazı daire başkan ve üyeler, Yargıtay üyeleri, hakim ve savcılar katıldılar. Yargıtay Birinci Başkanvekili Kaban, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ok ve Yargıtay Genel Sekreteri Erdal Gökçen, konukları girişte karşıladılar. Tören, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın söylenmesi ile başladı. Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'nın raporlu olması dolayısıyla açılış konuşmasını, kıdemli Yargıtay Başkanvekili Mater Kaban yaptı. Kaban, çağdaş bir hukuk devletinin en belirleyici niteliğinin, ulusal ve uluslararası belgelerde de yer alan hukuk kurallarıyla sınırlandırılması olduğunu kaydetti. Hukuk devletinin en sağlam güvencesini ise toplumunun hukuk bilinci ve demokrasi kültürü oluşturacağını belirten Kaban, bu kültür ve bilinçten yoksun toplumlarda en iyi yasaların çıkartılması halinde dahi insanların temel hak ve özgürlüklerden etkili biçimde yararlandıklarının söylenemeyeceğini ifade etti. Demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesine dayalı, çoğulculuğa ve katılımcılığa yer veren hak ve özgürlüklerle donatılmış halkın yine özgür halk tarafından üretilmesi olduğunu anlatan Kaban, ''Demokrasilerde bu nedenle devlet, toplumun çoğulcu yapısını benimser, çoğulculuk, düşünce ve inançlar karşısında devletin yansızlığını zorunlu kılar'' dedi. Türkiye'nin laiklik ilkesini Yüce Atatürk'ün devrimleri doğrultusunda Anayasasına geçiren ender ülkelerden biri olduğuna işaret eden Kaban, laik olmayan bir ülkede demokrasiden, hukukun üstünlüğünden söz etmeye olanak bulunmayacağını söyledi. Yargının, demokratik bir hukuk devletinde hukukun son sözünü söyleyen soyut yasa kurallarını somutlaştırıp, onları yaşama geçiren, böylece hukuku yaratan devletin üç erkinden biri olduğunu belirten Kaban, hukuk devleti olmanın, hukukun toplum hayatına uygulanmasıyla mümkün hale geleceğini kaydetti. Kaban, hukuku uygulayacak ve uygulamayı denetleyecek olan erkin de yargı olduğuna işaret etti. YARGI KARARLARINA UYULMALI Mater Kaban, şöyle devam etti: ''Yasama ve yürütme organları ile idare, yargı kararlarını değiştiremeyeceği gibi, yerine getirilmesini de geciktiremez ve şeklen yerine getirmiş gibi görünerek, hukuksal sonuçlarını etkisiz hale getirecek şekilde uygulama yapamaz. Yargı kararlarını önemsememek, devleti hukukun dışına, üstüne çıkarmak anlamına gelir ki demokratik bir hukuk devletinde bunun kabul edilmesi olanaksızdır. Yargı kararlarına uyulmamasının kişisel hakların çiğnenmesine de yol açacağı, devlete olan güveni sarsacağı ve adalete olan inancı zayıflatacağı düşüncesiyle bu eylemler, Türk Ceza Kanunu'nun 228. maddesinde suç haline getirilerek, yaptırıma bağlanmış, bu şekilde etkin bir yargısal denetimin sağlanması amaçlanmıştır.'' Kaban, bağımsız olmayan yasama ve yürütme ile kimi güç odaklarının etkisi altında bulunan yargıdan; diğer erklerin sağlıklı denetimi, bireylerin hukuk güvenliklerinin korunmasının beklenemeyeceğini vurgulayarak, şunları kaydetti: ''Mahkemelerin-yargıçların bağımsızlığı, başka bir kişi veya kurumdan emir almamaları, yasama ve yürütme erkleri ve organları dahil, diğer ekonomik ve sosyal grupların baskı ve etkisi altında kalmamaları, tarafsızlıkları ise yargılama yaparken yan tutmamaları, taraflara karşı kişilik özelliklerinden sıyrılarak objektif olabilmeleridir. Yargıda doğrunun bulunup, adaletin gerçekleştirilmesi kadar, yargıya güven ve saygının sağlanması da çok büyük bir önem taşımaktadır. Güven duyulmayan bir yargının adil olduğundan, toplum vicdanını tatmin ettiğinden söz edilemez. Bu saygı ve güveni sağlama görevi, en başta yargıya düşer. Hepimizin bildiği gibi güven, kırılgan, kazanılması çok zor, kaybedilmesi ise aynı ölçüde çok kolay bir duygudur.'' ''DERİNDEN ÜZDÜ'' Son zamanlarda, yazılı ve görsel basında yargıya duyulan güvenin azaldığı, haber ve yorumların sıkça yer aldığını ifade eden Kaban, şunları söyledi: ''Bunlara bazı kurum ve kuruluşlarca yanlış veri ve donelere göre yaptırılan, bu nedenle doğruluk ve yansızlıkları kuşkulu araştırma sonuçlarının eklendiği görülmekte, hatta sorumluluk taşıyan bazı kişiler tarafından tüm yargıyı kapsayacak şekilde yargıya güvenilmediği basın aracılığıyla kamuoyuna duyurulabilmektedir. Bu durumun, tüm olanaksızlık ve olumsuzluklara göğüs gererek, özveri ve onurla görev yapan yargı mensuplarını derinden üzdüğünü, yargıya yöneltilen ve haksızlığına inandığım eleştiriler, dayanak alınmak suretiyle yargı bağımsızlığını ve yargıç güvencesini zaafa uğratacak yeni düzenlemelere gidilmesinin, çok yanlış sonuçlar doğuracağını özellikle belirtmek istiyorum.'' ''BİR KAZANAN, BİR DE KAYBEDEN TARAF VARDIR'' Yargıtay Birinci Başkanvekili Mater Kaban, yargıda her zaman bir kazanan bir de kaybeden taraf olduğunu belirterek, ''Bu özellik yargıyı bazı kişi ve kurumların istismarına maruz bırakabilmekte, ayrıca kaybeden veya bu duyguya kapılan kişilerin asılsız ve yersiz suçlamalarına yol açabilmektedir. Bu olgular, yargının değişmez kaderidir'' diye konuştu. Yargının güç koşullar altında çalışmasının, güven kaybının mazereti olamayacağını vurgulayan Kaban, ''Yargı, hakim ve savcılarıyla, yardımcı personeliyle içinde bulunduğu güç koşulların düzeltilmesini bekler ve isterken, kendisine düşen görevi saygınlığına ve onuruna yakışır şekilde yapmalıdır. Çünkü adalet, en küçük lekeyi kaldıramayacak kadar kutsal bir değerdir'' dedi.