Adet dönemi fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşanıyor, hoşgörü, sabır ve dayanma gücü en aza indiriyor.
Abone olKadınlarda bu sorunlara neden olan ve onları bambaşka biri haline getiren sorunun ortak adı: Adet Öncesi Gerginlik Sendromu. Başağrısından öfkeye kadar bir dizi şikayete yol açan ve her ay adet dönemlerinde kadınların hayatını zorlaştıran bu sendroma karşı çeşitli tedavi yöntemleri uygulanıyor.
Acıbadem Maslak Hastanesi Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, bu durumun bir hastalık olmadığını belirtiyor ve kadının yaşam kalitesini artırmak için tedavi uygulandığını söylüyor.
Gece sürekli delinen uyku, şiddetli baş ve karın ağrıları, halsizlik, aşırı tatlı yeme isteği, mutsuzluk, karamsarlık duygusu bu dönemlerde kadınları esir alıyor. Kadınların bu zor anlarıyla başa çıkmalarına yardımcı olmak ve hayatını kolaylaştırabilmek amacıyla Acıbadem Maslak Hastanesi'nde Adet Öncesi Sendromu yaşayan kadınlara özel bir klinik kuruldu.
Doç. Dr. Özkan Öztürk, adet öncesi dönemde her 100 kadından 95'inin fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşadığını, yüzde 40’ının ise bu gerginlik yüzünden günlük yaşamda sorunlarla karşı karşıya kaldığını, bunların da yüzde 5-10’unun çok ciddi boyutlarda rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor. Üstelik bu belirtiler her kadına göre de değişiyor. Sendrom; adetten 2–14 gün öncesinden başlayan fiziksel ya da ruhsal çok değişik bulguların ortaya çıkması, adet kanamasıyla 10–12 günlük süre içinde kaybolması ile kendini belli ediyor.
BAŞAĞRISI, ŞİŞKİNLİK VE GERGİNLİK
Bu dönemde en çok görülen belirtiler; başağrısı, göğüslerde hassasiyet ve dolgunluk hissi, karında şişkinlik ve ağrı, vücutta ödeme bağlı şişkinlik oluşması, tatlı ve tuzluya iştah duyulması, ruhsal bir gerginlik hali, sabırsızlık, duygusal dalgalanmalar (bir anda gülerken, bir anda ağlamaklı olmak), hoşgörüsüzlük, sinirli ve sert davranışlar şeklinde sıralanabilir.
"Eğer bu belirtiler kişinin günlük yaşantısında ciddi bozukluklara neden olmuyorsa, tedaviye gerek duyulmuyor. Ancak hasta bundan rahatsız olup geliyorsa, ilişkilerinde kopukluklar yaşıyorsa, mesleki yaşamı etkileniyorsa Adet Öncesi Gerginlik Sendromu ile ilgili destek verilmesi gerekiyor" diyen Dr. Öztürk, kadınları zor durumda bırakan adet öncesi gerginlik sendromuyla ilgili şu bilgileri veriyor:
SARA, MİGREN ATAKLARINI ARTIRIYOR
Adet öncesi dönemde kendi tanısını almış birçok tıbbi rahatsızlık (sara, migren, astım nöbetleri, alerjik reaksiyonlar gibi) artabiliyor. Bu hastalıklar kendilerine özgü tedavilerinin yanısıra, Adet Öncesi Gerginlik Sendromu’nun tedavisinden de yarar görebiliyorlar. Sara hastası bir kadın adet öncesinde hastalığıyla ilgili bir alevlenme yaşıyorsa, Adet Öncesi Gerginlik Sendromu tedavisinden de sara adına yarar görebiliyor.
PROGESTERON HORMONU VÜCUDUN DÜZENİNİ ALTÜST EDİYOR
Adet öncesi döneminde salgılanan progesteron hormonuna vücut ve beyin uygunsuz tepkiler gösterebiliyor. Tamamen doğal ve fizyolojik olan bu biyolojik süreç de vücudun progesteron hormonunun azalıp yükselmesine verdiği bir anlamda uygunsuz tepki veriyor. Kültürel yapıda ağrının algılanmasında önemli bir etken. Kadının ekonomik ve sosyal özgürlüğüne kavuştuğu kültürlerde bu bulgular daha çok ruhsal yönden ortaya çıkıyor. Ruhsal bulguların ortaya konmasının kabul görmediği kültürlerde fiziksel bulgularla ortaya çıkıyor, eşine bağırmanın hoş karşılanmadığı kültürde bel ağrısıyla kendini gösterebiliyor.
HASTAYA 'ADET GÜNLÜĞÜ' TUTTURUYORUZ
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, çeşitli yakınmalarla gelen hastanın dikkatli dinlenerek bulguların adet düzeniyle karşılaştırılması sonucunda tanı konulduğunu belirtiyor. Dr. Öztürk, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bir iki ay süresince hastanın tuttuğu günlükler bize yardımcı oluyor. Her gün hangi bulguları ne şiddette hissettiğini böylece ölçebiliyoruz. Altta yatan bir hastalık olmadığından yapılacak testlerin tanıda fazlaca bir faydası yok, hepsi genelde normal çıkacaktır. Ancak benzer şekilde rahatsızlıklar varsa bu hastalıkların tek tek değerlendirilmesi ve şikayetlerin bu nedenlerden kaynaklanmadığından emin olunması gerekiyor.”
ADET ÖNCESİ GERGİNLİK SENDROMUNU AZALTAN UYGULAMALAR
Dr. Öztürk'e göre, tedavide ilk nokta kadının bu konuda bilgilendirilmesi ve bunun bir hastalık olmadığının anlatılması gerekiyor. Kadına, tedavinin kendi yaşam kalitesini ve sağlığını artırmak için verildiğinin anlatılması önem taşıyor diyen Öztürk, adet dönemini rahat geçirebilmek için tavsiyelerde bunuluyor:
"Sağlıklı bir beslenme önemli. Daha az işlemden geçmiş doğal yiyecekler, sebze, meyve tüketilmesi, pirinç, patates, yulaf türevi yiyecekler, düşük yağ oranlı beyaz etler, baklagiller, doymamış yağ karbonlarını içeren bitkisel yağlar, sağlıklı beslenmenin temelini oluşturuyor. Adet döneminde daha da çok dikkat etmek gerekiyor. Çikolatadan, çok şekerli, tuzlu yiyeceklerden uzak durulması öneriliyor. Doğal isteğe karşı kan şekerini dengede tutmak lazım. Çikolata yenilince şeker yükseliyor, aniden düşüyor. Vücut ani artış ve azalmaya olumsuz tepki veriyor. Özellikle adet öncesi dönemde kafein içeren içecekler ve gazlı içeceklerden uzak durmalı, diyet kola bile içilmemeli. Bol su içilmeli.
GEREKİRSE İLAÇ TEDAVİSİ UYGULANIYOR
Kadın için eşinin, arkadaş ve dostlarının anlayış ve desteği çok önemli. Kadınlar kendilerine zaman ayırmak istiyorlar. Ev işleri, çocuk bakımı, iş hayatının yoğunluğu nedeniyle yorulan kadına karşı hoşgörülü olmak lazım. İki tedavi seçeneği var: Hormonal iniş ve çıkışların engellenmesi lazım. Bu, doğum kontrol haplarıyla sağlanıyor. Bu hapların kullanılışı çok önemli. 2–3 aya yayılarak kullanılırsa belirtiler azalıyor. Hormonal tedavi uygun değilse ya da kadın bu konuda olumsuz düşünüyorsa o zaman da bu hormonal iniş çıkışların beyindeki etkisini kontrol altına almak üzere serotonin maddesini artıran ilaçlar kullanılabiliyor.
Fiziksel bulgulara yönelik olmak üzere de özgün tedaviler verilebilir. Göğüs sancısı, dolgunluğu için çuha çiçeği yağından elde edilen doğal bir madde kullanılabiliyor. Vücuttaki su toplanması ve ödemle giden kilo artışlarına karşın diyetle eğer kontrol altına alınamıyorsa kontrollü diüretik tedavisi uygulanabilir. Karın ağrılarının nedenleri için de bunların endometriozis gibi yapısal nedenlere bağlı olmadığının değerlendirilmesi gerekiyor. Baş ağrısı için de genelde nörolojik kontrolü takiben adet öncesi dönemde verilen betablokerler kullanılabiliyor."