Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, seçimde 3 adayın yarışacağını belirterek, “Adayların neyi savunduğu ortada." dedi. <br/>Demirtaş, ...
Abone olCumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, seçimde 3 adayın yarışacağını belirterek, “Adayların neyi savunduğu ortada." dedi.
Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçim çalışmaları kapsamında Antalya’ya geldi. Demirtaş, Durukan Düğün Salonu’nda düzenlenen mitingde vatandaşlarla bir araya geldi.
Antalya’da da yeni yaşam çağrılarının büyük bir anlam ve cevap bulacağını kaydeden Demirtaş, “Yeni yaşam çağrımıza, Karadeniz’den, İzmir’den, doğudan, güneyden büyük destek olacağına inanıyorum. Konuştuğumuz hiçbir şeyi ilk defa konuşmuyoruz. Bu salonda ifade edeceğim hiçbir şeyi ilk defa ifade etmiyorum. Yıllardır Türkiye’nin bütün ezilenleri olarak hiçbir inancın, kimliğin, yok edilmeye sayılmadığı herkesin kendi dili, kültürü inancıyla eşit bir yurttaş olarak yaşadığı bir devlet toplum mücadelesini verdik. Bu mücadeleyi yürütenler ve sürdürenler sürekli devletin ırkçı mantığıyla karşı karşıya kaldılar. Bizler toplumda çoğu zaman toplumu bölen, devleti bölmeye çalışan insanlar gruplar halklar olarak adlandırıldık. Şimdi geldiğimiz noktada anlaşıldı ki asıl bu toplumu bölen şey devletin politikalarıydı. 80 yıldır bize uyguladıkları bütün politikalar toplumu bölmeye hücrelerine kadar parçalamaya yönelikti. Bunu maalesef önemli ölçüde başardılar” diye konuştu.
Kendilerine yapılanlardan bahseden Selahattin Demirtaş, “Biz bir araya gelmeyelim diye bütün ezilenler, helal lokma yiyenler, çalışarak kazananlar, emeği sömürenler bir araya gelmeyin diye Kürt’ü düşman, terörist gibi gösterdiler. Devlet kendi eliyle, medya aracılığıyla, başbakanların söylemiyle, yargının desteğiyle Türkiye’ye bu şekilde anlattılar. Yıllarca Alevileri sapkın bir inancın mensubu diye, Alevileri kötülediler. Yakın zamana kadar başörtülüler rejim için tehlikedir diyerek onların üzerinde kamplaşma yaptılar. Kadını birer eşit yurttaş olarak tanımamak için kadını kötülediler. Ermeni halen küfür, Rum hakaret sözcüğüdür. Yahudi aşağılayıcı bir terimdir. Ezidi bir hakaret sözcüğüdür. İnsan diliyle, ana diliyle birlikte vardır. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik bunlardır. Bunları elinden alırsan geriye insan diye bir şey kalmaz. Vergisini ödediğimiz, ayakta tuttuğumuz biz olmayacaksak olmayacak olan devlet. Yeni yaşam teklifimizde bunu değiştirmeyi öneriyoruz” şeklinde konuştu.
Demirtaş şöyle devam etti: “Yani vatandaşını tek tipleştirmeye çalışan devlet değil, vatandaşı yurttaşı neyse hangi dili konuşuyor, hangi mezhebe inanıyorsa, cinsiyeti neyse onu kabul eden, sınıfı neyse ona hizmet eden devlete dönüştürmek istiyoruz. Bizler halklar olarak, Kürt, Arap, Çerkez, Gürcü’sü, Roman’ı, Ermeni’siyle, Alevi’si, Süryani’siyle, Yezidi’siyle, Müslümanıyla bizler birbirimize karşı önyargıları kırarak, ezilenlerin birliği, ezilenlerin dayanışmasını geliştirerek bunu başarabiliriz. Çünkü yukarıdan devleti yönetenler, bunu bizim iyiliğimize bizim hatırımıza bunu değiştirmeyecektir. Biz istemediğimiz gücümüzü ortaya koymadığımız sürece bunu değiştirmeyecekler. En büyük bölücülük tekçiliktir. Çoğulculuk bölücülük değildir. Bölünmemenin teminatıdır. Kendi içinde çok dilli kültürlü yaşam. Ama eşit adilce yaşam. Bölünmemenin ayrılmamanın teminatı budur. Yeni yaşam Türkiye’nin birliği içinde çokluğu kabul edilerek kurulacaksa önce biz birbirimizi kabul edeceğiz. Devletin bize tanıttığı Kürt yerine, biz kendimiz Türk’ü, Alevi’yi tanıyacağız. Dokunacağız temas edeceğiz. İnsani ilişkileri biz halk olarak geliştireceğiz. Birbirimizden uzak durmayacağız. Biz birbirimizden uzak durdukça bizim emeğimizi sömürmeleri çok daha kolay mümkün oluyor. Doğamızı tahrip etmeleri daha kolay oluyor bu şekilde.”
“TÜRK HALKININ TARİHİ TEHLİKE ALTINDADIR”
“Betonlaşmayı kendi doğamıza, tarihimize, kültürümüze yabancılaşmayı gelişme olarak bize sunuyorlar” diyen Demirtaş, “Bunlar da Türkiye’de oya dönüşüyor. Biz doğruyu anlatamazsak doğamızı, tarihimizi, kültürümüzü dilimizi de yok edecekler. Sanılmasın da sadece tehdit altında olan Kürt halkının dili, Alevinin inancı tehdit altındadır. En fazla Türk halkının tarihi, kültürü, dili tehdit altındadır. Biz direniyoruz. Türk halkı direnemiyor. Türk halkı adına yapılan, ‘Ben Türk milletini temsilen bunu yapıyorum’ diyen iktidara, hükümete en sert cevabı da Türk halkının vermesi lazım” dedi.
“MÜHRÜ DOĞRU YERE VURACAKSINIZ”
Yeni yaşamın inşa edilmesi için el ele verilmesi gerektiğinin altını çizen Demirtaş, “Gençler, kadınlar, çevreciler, Aleviler, Sünniler, Kürtler, Türkler yeni yaşamı inşa etme konusunda el ele vermesi gerekir. En çok tarlada bağda bahçede atölyede, büroda çalışanlar. Türkiye’de doğrudan emeğin yüzde 80’ini verenler ama gelir dağıtılırken açlık ve yoksullukla terbiye edilmeye çalışanlar yani Türkiye’nin asıl sahipleri. Size güveniyoruz. Kimlik, inanç ayrımı yapmadan bir arada durun. O zaman hiçbir başbakan size hakaret edemez. Değerlerinizle dalga geçemez. Sizi tehdit edemez. Biz sizin köleniz değiliz. Biz sizin hizmetkarınız değil devlet bizim hizmetkarımızdır deyin o zaman bak neler değişiyor bu ülkede. Onu diyebilmenin bir fırsatı var önümüzde. 20 gün sonra elinize mühür verilecek. Ya eski anlayışla önceki devleti ben onaylıyorum. Benim bunlardan şikayetim yok, irademi, paramı kimliğimi, inancımı, doğamı çalabilirler. İtirazımız yok deyip oy vereceksiniz ya da hayır ben yeni bir yaşamın örgütlenmesini istiyorum. Devletin başına halk başkanı geçmesini istiyorum diyorum. Hepimizin hakkını eşit derecede orada savunsun devlet bize haksızlık yaparsa bizim yanımızda olsun deyip mührü doğru yere vuracaksınız. Birileri saltanatına güvenerek, parasına puluna güvenerek iktidarına güvenerek padişah gibi bir diktatörlük kuracağım diyenlere büyük bir ders verirsiniz” diye konuştu.
“SADECE KÜRTLERİN ADAYI DEĞİLİM”
Selahattin Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bizler etnik kimliğimizle, inancımızla kendi statümüzü gücümüzü oluşturmak için aday olmadık. Mücadelesi içinden çıktığım Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle onur duyuyorum. Kürt’üm ve bu kimliğimle cumhurbaşkanına adayım. Ancak ben sadece Kürt halkının, Kürtlerin adayı değilim bütün ezilen ötekileştirilmiş kimliklerin, yoksulların ortak adayıyım. Ben cumhurbaşkanlığı seçimine Kürtlerin hakkını korumak için girmedim. Bütün bu halkları kimlikleri aynı derecede temsil edecek anlayış içerisinde seçimlere giriyorum.”
Demrtaş, sabah kendisine sorulan, ‘Sen daha kendin Türk’üm diyemiyorsun, Türkiye Cumhuriyeti devletine cumhurbaşkanlığı için aday oluyorsun, bu çelişki değil mi?’ sorusuna da yeniden cevap verdi.
Demirtaş, “Ben Türk olsaydım Türk olduğumu söylerdim. Kürt’ün kendini inkar ederek Türk’üm demesi cumhurbaşkanı olmak için şartsa ben bu şekilde cumhurbaşkanı olmayacağım. Türk olmak cumhurbaşkanı olmak için yeterliyse Kenan Evren Türk’üm diyordu. Yeterli miydi? Böyle düşünmemek lazım. Orada oturacak kişinin mezhebi, kimliği önemli değil. Vicdanlı mı, dürüst mü, halktan yana mıdır o önemli. Türk olsun çamurdan olsun anlayışı yanlıştır. Bugüne kadar orada Türkler yönetti sanmayın. O makamlarda Türkler oturmadı. Etnik olarak değil, anlayış olarak Türkler oturmadı. Türk’ü de, Kürt’ü de hep başkaları yönetti. Biz halklar olarak kendi ülkemizi yönetemedik. Bu milliyetçi ve ırkçı sözlerin tuzağına düşmeyin. Tarihimizde ilk defa bu kadar haksızlığa rağmen halkın kendini orada temsil etme ihtimali doğmuşken cumhurbaşkanı halkın başkanı olacak. Sizin yanınızda sorunlarınızın takipçisi, hükümetten de parlamentodan da yanlış yapan yargıdan da, bürokrattan da hesap soracak cumhurbaşkanına ihtiyaç var. Sadece devleti değil sokaktaki işsizi de tarlada çalışan işçiyi de evde şiddet gören kadını da, Pozantı’da tecavüz edilen çocuğu da koruyacak” ifadelerini kullandı.
“EN AZ ŞANS TANINAN ADAY BENİM”
Bu ülkenin herkesin hakkını koruyabileceği halk başkanına ihtiyacı olduğunu savunan Demirtaş, “Bu seçim bunun kararını verme seçimidir. Seçilemeyebiliriz. İhtimaldir. En az şans verilen aday benim değil mi. Biz sanmayın kaybedeceğiz. Bu ilkeler Türkiye’de kazanacak. Asıl kaybeden onlar olacak. Asıl kaybeden, biz şu koltuğu kazanalım da ilkelerimizi unutalım diyenler olacak. İlkeleri uğruna koltuktan canından vazgeçenler kazanacak. Bütün ezilenler biz bu ilkelerimizle yeni yaşamı oluşturacağız. Bizim açımızdan seçim nihai bir son değildi. Kazanırız ya da kaybederiz. Ama mücadelemiz süreklidir. Devamlılık arz eden konulardır. Seçim bitse de kazansak da, kaybetsek de tartışacağız. Seçimden seçime dostlar alışverişte görsün ilkeleri değil. Suriye’deki felaket bunun en somut göstergesidir. Mesele bizim açımızdan cumhurbaşkanı seçmenin çok ötesinde yeni yaşamı inşa etme meselesidir” şeklinde konuştu.
"30 SANİYE DÜŞÜNÜN"
Seçimde 3 adayın yarıştığını dile getiren Demirtaş, "Partileri seçmiyoruz. 3 aday var. Toplam 3 aday var. Neyi savunduğu ortada. Hiçbir şey yapmasanız o oy kabininde 30 saniye daha fotoğraflara bakarak bir daha düşünün. Çocuklarınız torunlarınız için oy kullanıyorsunuz. Çocuğunun ve torunun için hangisi iyi neyi istiyorsunuz. Fotoğrafların gözlerine bakın size ne demek isteğimi anlayacaksınız. 30 saniye bakın. Umut ediyorum ki doğru kararlar verilecek ve Türkiye Karadeniz’den doğuya, güneyinden Trakya’sına kadar her tarafta bu kardeşlik ama eşitlik mesajını büyüterek yoluna devam edecek. Bizler artık yeni yaşamı kazanmış kesimler olarak geleceğimize daha umutla bakacağız" ifadelerine yer verdi.
(İHA)