BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Açlıktan hırsızlık yapan çocukları korurlar mı anne?

.

Srebrenica katliamı sırasında vurulan dört yaşındaki kız çocuğunun ölmeden önce annesine sorduğu, insanı insan olmaktan utandıran, insanın her aklına geldiğinde bütün harfleriyle boğazına sarılan bu şu cümleyi hatırlamayan var mı aranızda?

“Çocukları küçük kurşunlarla vururlar değil mi anne?

Hani insanın yaşamaktan utandığı, hani kendininkilere sorun demekten yüzünün kızardığı anlar olur hayatta…

Hani Mevlana’nın o güzel sözünü hatırlar insan böyle zamanlarda…

“Sanma ki dert sadece sende var, sendeki derdi nimet sayanlar da var.”

İşte öyle bir soruydu yıllar önce vicdanımıza iz bırakırcasına yapışan bu soru, merhametimize neşter vuran, içimizdeki insani duyguyu harekete geçiren…

Barışın adı değiştirilip, dört yaşında dünyanın en anlamlı sorusuyla giderayak büyüklerinin yüreğine onarılması imkânsız yaralar açan bu çocuğun ismi verilse ne iyi olurdu…

Oysa büyükler çocukları küçük kurşunlarla öldürmezlerdi ki…

Büyük büyük cezalarla, büyük büyük yüklerle binerler tepelerine…

Kör kurşunlarla vururlar yüreklerinden…

Ve her çocuk masum ölür aslında…

Büyüklerin başarısızlıklarından!

Dün vardı gazetelerin internet sayfalarında, gece yarısı, açlıktan, başka sebeple değil, açlıktan, büyüklerin utanması, yüzlerinin kızarması, vicdanlarının kanaması gereken sebepten bir marketin camını taşla kırarak iki poğaça ve meyve suyu alan çocuk parkta “çaldıklarını” yerken yakalandı!

Marketten çaldığı tek şey yiyecek, kasadaki paralara dokunmamış bile…

En çok da, parkta onun yemeğini yerken yakalandığı anı canlandırdım gözümde, en çok o burktu yüreğimi, kalbimin üzerine en ağırından bir taş geldi oturdu, boğazıma sarıldı, yutkunamadım, içimde yeşeren acı gözlerimi yaktı…

Gözlerim ıslak…

Hani insan en katmerlisinden vicdansız olsa, en koyusundan acımasız olsa bile o yemeğini yerken yanına yaklaşıp hırsızlıkla suçlayamayacakken onu, istenen ceza on iki koca yıl…

Bir poğaça çalmanın bedeli, bir yaşam!

 Yurtiçinden yurtdışına insanların manevi duygularını avuç içlerinde bulunduran, cennet vaadiyle insanları soyup parasına para katan hırsızların arkasına rahat etsinler diye yastık olan adalet niye çivili bir tahtaya dönüşüyor söz konusu açlıktan hırsızlık yapan bir çocuk olduğunda…

Sahi…

En çok utanması gereken, dünyanın öteki ucundaki açlıkla mücadele ettiğini kameralar önünde gözümüze gözümüze sokan siyasiler bu “aç” çocuk için de bir açıklama yaparlar mı, en azından “gereken yapılacaktır" yemeğini bir kez daha ısıtıp önümüze koyarlar mı?

Sorunun kaynağına bir iyileştirme düşünürler mi?

Bir kere olsun kendilerini sorgulayıp, bir kere olsun yaşanan adaletsizliği kalp terazilerinden geçirebilirler mi?

Bir an olsun, o çocuğun parkta yemeğini alelacele yerken ki halini gözlerinin önüne getirip vicdanlarını rahatsız edebilirler mi?

Yapabilirler mi?

twitter.com/nsrnylmz