Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, BDP Milletvekileri'nin açlık grevini PKK talimatıyla başlattıklarını iddia etti ve açıkladı
Abone olBozdağ, SkyTürk 360 televizyonundaki ''Gündem Özel'' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, açlık grevlerinin terör örgütünün talimatıyla başladığını, bu talimatlar doğrultusunda hareket eden BDP'nin teşviki ve tahrikiyle yayıldığını dile getirerek, ''Burada, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir terör örgütünün tehdidi var'' dedi. Bozdağ, açlık grevlerindekilerin hayati tehlikelerinin söz konusu olması durumunda tereddütsüz müdahale edileceğini söyledi.
Açlık grevleriyle ilgili sorular üzerine Bozdağ, grevlerin tutuklu veya hükümlülere uygulanan hak ihlallerinden, cezaevi şartlarından, cezaevlerindeki yönetimlerin olumsuz tutum ve söylemlerinden kaynaklanmadığına işaret etti.
''PKK terör örgütünün talimatıyla başlayan bir açlık grevi var ve PKK'nın talimatları doğrultusunda hareket eden BDP'nin teşviki, tahrikiyle yayılan bir grevden bahsediyoruz. Burada, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir terör örgütünün tehdidi var. Bu bir noktada bir tehdit, bir şantajdır'' diyen Bozdağ, grev sonucu bir kişinin hayatını kaybetmesinden hükümetin sorumlu tutulacağına ilişkin yorumlar yapıldığını söyledi.
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin hayatlarından mesul olduklarını belirten Bozdağ, ''Orada her türlü tedbir alınmış durumda. Sağlıklarının kötüye gitmemesi için gerekli tedbirler alınıyor ve herhangi bir durum, hayati tehlike söz konusu olduğu zaman da tereddütsüz müdahale yapılacaktır. Hayati tehlike olduğu zaman onları hayatta tutacak müdahale yapılacaktır'' diye konuştu.
Ana dilde savunma konusunda hükümetin attığı adımın açlık grevleriyle ilgisi olmadığını dile getiren Bozdağ, ''Süreçlerin birbirine rastlaması söz konusudur. Bundan bağımsız bir adımdır, milletimize olan taahhüdümüzün gereğini yapıyoruz. Maalesef BDP her hadiseyi istismar ettiği gibi bunu da istismar ediyor. Eğer mesele buysa, bu noktada hükümet söylemiş söyleyeceğini. Bizim bu taahhüdümüz teröristlere değil, teröristlerin mesai arkadaşlarına değil, onların uzantılarına değil. Biz bu taahhüdü 75 milyon Türk milletine kongremizde yaptık. Açlık grevleriyle bunun irtibatı yok'' değerlendirmesini yaptı.
Bundan sonraki süreci de pazarlık konusu yapmayacaklarını vurgulayan Bozdağ, doğru adımları attıklarını ve samimi olduklarını söyledi.
Açlık grevlerinin bizzat sonlandırılarak sonuçlandırılmasının doğru olduğunu düşündüklerini kaydeden Bozdağ, ailelere açlık grevindeki çocuklarını ikna etmeleri çağrısında bulundu. Bozdağ, BDP'lilere de ''Terör örgütünün talimatları doğrultusunda, terör örgütüyle el ele cezaevindeki tutuklu ve hükümlüleri hasta, sakat ve başka kötü sonuçlar doğacak şekilde bir yola sevk etmektense siyasetin kanallarını kullansınlar. Siyasetin kanalı açlık grevi yapmak değil TBMM'ye gelip, söylenecek söz varsa orada söylemek, savunulacak bir konu varsa orada savunmaktır. Türkiye'nin meşru platformları var, parlamentonun imkanları var, onlar kullanmak. Oraya gelsinler orada konuşsunlar'' çağrısını yaptı.
OBAMA'DAN DAHA ÇOK YETKİSİ VAR
AK Parti'nin sunduğu başkanlık sistemine ilişkin teklifle ilgili soruları da yanıtlayan Bozdağ, yürütme ve yasamanın birbirinden tamamen bağımsız olduğu başkanlık sisteminin güçlü bir Türkiye için büyük önem taşıdığını söyledi. Sistemin ortaya çıkış nedeninin tek adamlığın, otoriterliğin, diktatörlüğün önüne geçmek olduğuna işaret eden Bozdağ, Türkiye'de başka noktalar gündeme getirilerek sistemin halkın gözünde küçük düşürülmeye çalışıldığını belirtti.
''Tek başına güçlü bir iktidar başkanlık sisteminden daha güçlü şu anda. Neden? Çünkü başkanın emrinde yasama yok ama bugün AK Parti Hükümeti'nin elinde hem yasama hem yürütme var'' diyen Bozdağ, bugünkü sistemde denetim yollarının fiilen kapalı olduğunu ifade etti.
Parlamenter sistemin güçlü iktidarlar ortaya çıkarmadığı zamanların da olduğunu ifade eden Bozdağ, koalisyonların Türkiye'ye zarar verdiğinin tartışmasız olduğunu, böyle dönemlerde ekonomik ve siyasi krizler yaşandığını vurguladı.
''Halkın cumhurbaşkanını seçecek olması, halkın seçtiği bir başbakan olması ikili bir yapı oluşturabilir endişeniz var mı?'' sorusunu yanıtlarken de Bozdağ, parlamenter sistemin özellikleriyle Türkiye'de şu anda uygulanan sistemin özelliklerinin birbiriyle örtüşmediğini, bugünkü sistemin bir adının olmadığını vurguladı.
''Şu anda Cumhurbaşkanı'nın Obama'dan daha çok yetkileri var. Türkiye'de cumhurbaşkanları bu yetkileri kullanmıyor'' değerlendirmesini yapan Bozdağ, cumhurbaşkanlarının anayasal yetkilerini kullanmaları durumunda Türkiye'de sıkıntılar yaşanabileceğini, geçmişte bu sıkıntıların somut olarak yaşandığını belirtti.
Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:
''Biz diyoruz ki, böyle bir tartışmanın olmadığı bir ortama lazım. Geçmezse ne olur; geçmezse olacağı söyleyeyim, eğer anayasa değişikliği olmazsa 2014'te cumhurbaşkanı halk tarafından seçileceği için yüzde 51 oyu alan Türkiye'nin cumhurbaşkanı olacaktır. Dolayısıyla Anayasa'daki mevcut cumhurbaşkanının görev ve yetkileriyle cumhurbaşkanı fiilen yarı başkanlık sisteminde devlet başkanının sahip olduğu yetkilere adeta sahip olmuş olacak ve Türkiye resmen olmasa bile fiilen yarı başkanlık sistemine geçmiş, fiilen bir sistem değişikliği olmuş olacak. Sistemin içinde seçilmiş bir de başbakan olacak. Yetkilerde de güçlü yetkiler olduğu için orada da ciddi sorunlar yaşanabilecek.''
İKTİDAR OLMA ŞANSLARI YOK
Türkiye'nin yetki ve görev tartışmalarıyla vakit kaybetmemesi için yürütmenin tek başlı olduğu bir yapıya geçilmesi gerektiğini kaydeden Bozdağ, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda partiler uzlaşmayı gerçekleştirirlerse sistemin yeni anayasayla hayata geçirileceğini aksi takdirde AK Parti'nin herhangi bir anayasa değişikliğini yapacak milletvekili sayısına sahip olmadığını anımsattı. Yine de bu işin doğruluğunu ve gerekliliğini anlatmaya devam edeceklerini kaydeden Bozdağ, ''Bu meselenin milletin topyekün talebi haline dönüşmesi için elimizden gelen çabayı, gayreti göstereceğiz'' dedi.
''Parlamenter sistemin krizlere açık olduğu'' tespitinde bulunan Bozdağ, ''Gayri ahlaki, gayri hukuki operasyonlara kapalı bir sistem kurmak lazım. Sandıkta vatandaş başkanı seçtiği gün başkan yasamanın güvenine, vekillerin oyuna tabi değil. Yetkiyi halktan almış tek başına bu yetkiyi kullanıyor'' ifadesini kullandı.
Bozdağ, muhalefetin sisteme itirazının nedenine ilişkin soru üzerine de ''Başkanlık sistemine itirazın ana nedeni, Türkiye'de Kürtçü, Türkçü partiler ve başka ideolojik partiler var. Bunların başkanlık sisteminde iktidar olma şansı, başkan seçtirme şansı yok. Başkanlık sistemi uçlarda olan partileri iktidara taşımaz. 'Bizden başkan çıkmaz, biz başkan seçtiremeyiz' diyenler 'biz bu sisteme karşı çıkalım, gelmesin yoksa iktidar yüzü görmeyiz' diyorlar'' diye konuştu.
ERDOĞAN BAŞARIYLA YÖNETİYOR
Başkanlık sisteminin güçlü liderler istediğini vurgulayan Bozdağ, ''Bize bakın, kongre olmuş bir genel başkan altıncı defa seçiliyor, öbürü kaset operasyonu olmasa hala devam ediyor. Başkanlık sisteminde aday oluyorsunuz, kazanırsanız yönetiyorsunuz. Kazanamazsanız partililer 'seninle olmadı' diyor, yeni adaylar arıyor. Bu yeni adaylar da güçlü adaylar olmak zorunda. O yüzden siyasetteki zayıf aktörler, milletin tamamının desteğini alamayacak güçsüz aktörler ne yapıyorlar, 'aman, bu gelmesin. Başkanlık sıfatını millet bize vermez' diyorlar'' diye konuştu.
Türkiye'nin kurtuluşunun güçlü iktidarlarla yola devam etmesinden geçtiğini anlatan Bozdağ, şunları söyledi:
''Biz Sayın Başbakanımıza bir sıfat kazandırmak veya başkan olmasını sağlamak için bunu istemiyoruz. Zaten 10 senedir Türkiye'de hem yasama hem yürütmedeki yetkiyle bu milleti başarıyla yönetiyor. Buna ihtiyaç yok. Ama diyoruz ki 'Tayyip Bey Türkiye'nin siyasetinde ilanihaye duracak değil, bir gün siyaseti bırakacak veya bir gün başka bir noktada olacak ama bu ülke yönetilmeye, yolunda yürümeye devam edecek. O zaman iyi bir sistem lazım ki güçlü yönetimler olsun. Biz Türkiye için istiyoruz.''