Başbakan'ı telefonla arayan Sezen Aksu'nun açılımı yeni değil.. 7 yıl önce bir Nevruz günü, Diyarbakır'daydı... Açılımın anahtarını o günden vermişti..
Abone olHükümet siyaset cephesinde destek ararken telefona sarıldı, Başbakan'ı aradı... 'Canı gönülden açılıma varım' dedi... Açılıma kapılarını kapayanları 'iki cihanda lekeli' kabul ettiğini söyledi...
Sanatçı arkadaşlarından kimi eleştirdi, içi boş bir paketi desteklediği için; kimi alkışladı, 'arkandayız' mesajı verdi..
Aslında bu, Sezen Aksu'nun ilk açılımı değildi... Bundan tam 7 yıl önceydi... Sahnedeydi... Bir nevruz günüydü...
Diyarbakır'ın tam ortasındaydı. Tılsımlı bir konserdi bu, daha önce verdiği konserlerden hiç birine benzemiyordu...
BEŞİR ATALAY'A NE SÖYLER DERSENİZ..
İşte o konseri Gazeteci Yazar Fügen Ünal Şen hatırlattı bizlere... Sezen Aksu'nun işte o konserde yaşadıklarını paylaştığı Fügen Ünal Şen, bloğunda Sezen'in ağzından o duyguları yazdı...
“Uçsuz, bucaksız bir alanın içinde yüzbinlerce kişiydik. Şarkı söyleyen kadın bendim. Normalde olmayan bir şey oluyordu sahnede. Şarkı söylerken hiçbir şey düşünmek mümkün değildir. Oysa ben hem şarkı söylüyor hem düşünüyordum. Bir meditasyon anı gibi...'' diyordu Sezen Aksu, o konseri anlatırken..
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, önümüzdeki günlerde açılım turlarını sanat camiasına çevirecek.. Ajandadaki ilk isim de Sezen Aksu. Sezen Aksu'nun Beşir Atalay'a ne söyleyeceğini merak edenlere cevap Fügen Ünal Şen'in bloğunda..
Sezen Aksu'nun o konserde hissettikleri; 7 yıl sonra bugün tartışıladuran, içi henüz doldurulmayan açılımın anahtarını veriyordu aslında...
İŞTE SEZEN'DEN AÇILIMIN ANAHTARI
Aslında bunca çözümsüzlüğe sokulan sürecin çözümü çok belli, Sezen Aksu'nun söylediği gibi:
''Ben, yirmi sekiz yıldır sivil hareketlerin dışında, her türlü siyasi görüş ve tavıra eşit mesafede durmaya çalışan Egeli Sezen Diyarbakır'ın orta yerinde nasıl oluyor da bütün şarkıları yüzbinlerle bir ağızdan söylüyorum. Kelimeler de ben çağırmadan geliyorlar.
Bu hüzünlü dünya macerasında hala parçalanmaya direniyorsak, bunun bir tek sebebi olmalı: Ortak duygu, ortak akıl. Ben Diyarbakır’da şunu gördüm. Oradaki bütün insanlar çok şey öğrenmişler. Olağanüstü bir iç disiplin ve siyasi bilinci her gün biraz daha geliştirerek ağırbaşlılıkla bekliyorlar.
Herkesin beklediğini... Biraz ilgi, biraz sevgi, biraz adalet.”