Kadınlara yönelik hakaret içerikli sözleri nedeniyle tepki çeken Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, AK Parti tarafından yapılan suç duyurularına karşı verdiği ifadesinin yaklaşık 200 sayfa sürdüğünü aktardı. Dilipak, "Hatırlatırım bir de bu işin öbür dünyası var" dedi.
Abone olYeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, 'Ve son ifademi de verdim!' başlığıyla yayımlanan yazısında sözlerine, 'AKP'nin papatyaları' ve 'İnanmamanız gerekmez mi idi?' başlıklı yazıları nedeniyle hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu hatırlatarak başladı.
"AK Parti ve KADEM’den gelen suç duyurularına da cevabımı verdim. Bakalım bundan sonra ne olacak göreceğiz! AK Parti’den gelen suç duyurularına karşı ifadem 200 sayfaya yakın. Suçlamaları ve cevaplarımı bugünden itibaren www.dilipak.com’da okuyabilirsiniz" dedi.
Dilipak, şöyle devam etti:
"Dava; ‘AKP’nin Papatyaları’ başlıklı yazıma yönelik.
- ’AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler’ kim?
- O ‘Lale Devri çocukları’ kim?. Bu ‘Erguvani AKP’nin ‘Papatyaları’(!) kimler?
- ’Fahişe ve türevleri’ kavramı ne zaman, nasıl aklıma geldi?.
- LGBT+, ‘Onur yürüyüşü’, ‘Feministiz, Fahişeyiz’ diye pankart açanlar kimler? Ve bunların yazımla ilişkisi ne?
Hepsinin bir hikayesi var. Bu konularda mesela Özal’ın yakın arkadaşlarından, ANAP eski milletvekili Yalçın Koçak’ın tanıklığı önemli. Hüdayi Vakfı’ndan gelen bir açıklama da var. Ve 40 yıla yakın gazetecilik yaptıktan sonra emekli olan, yurt içinde ve yurt dışından akademik kariyer sahibi olan, sol gelenekten gelen, emekli bir gazetecinin Sırrı Çağlar’ın yazdıklarımla ilgili döneme ilişkin ilginç tanıklıkları var. ‘Şüpheli’ sıfatımla, ‘İstanbul sözleşmesi’ ile ‘LGBT+’nin nasıl iç içe geçtiğini sunduğum belgelerde ayrıntıları ile izah ettim.
Birileri ‘İstanbul sözleşmesi’ni gözümüze çok yaklaştırıp, arkasında CEDAW ve Lanzarote’yi gizlemeye çalışıyor. ‘İstanbul sözleşmesi’ ile LGBT arasındaki bağ adeta göz ardı ediliyor.
Bu meseleyi dinle ilişkilendirmeyelim, bunu siyasetle ilişkilendirmeyelim diyenler de var, ama diğer yandan LGBT lobisi, Hükümete, STK’ya, İçişleri Bakanlığı'na çalışma esasları raporları veriyor.
AK Parti Kadın Kolları, Dilipak hakkında 81 ilde suç duyurusunda bulundu
Ankara’da kendisini ön plana çıkartmayan bazı çevreler ’İstanbul sözleşmesi sorununu çözmek için ortamı soğutmaya çalışıyor, bir de LGBT gailesi çıkarmayalım’ diye, STK’ları kontrol altına tutmaya çalışıyor, benzer şekilde ‘STK’lar bu konuda talepte bulunmuyor zaten akademisyenler bunu psikolojik, genetik sorun olarak tartışıyorlar’ diye Ankara’ya mesaj gönderenler de var.
LGBT lobisi uluslararası strateji kuruluşlarından ve istihbarat örgütlerinden danışmanlık hizmet alıyor. Bu konularda şeffaf değilseniz, sorun çözelim derken sorun üretirsiniz. Aslında dikkatli bakarsanız, kim kimdir, kimin eli kimin cebinde görebilirsiniz. Bir de bizim STK’larımız da artık daha fazla bu komplolara gelmemeli. Sonra altı ay bir güz giderler, bir arpa boyu yol alamazlar. BM’nin bu konuda bir raporu var, ’Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği’ konusunda 61 sayfa açıklama yapılmış.
Rapor giriş ve özetten sonra ‘LGBT kı̇şı̇lerı̇n ı̇nsan haklarının korunmasına daı̇r devletlerı̇n beş temel yasal yükümlülüğü’ başlığı altında şu bölümleri ayrıntılı olarak ele almış. ‘Birey’lerin homofobik ve transfobik şiddetten korunması, LGBT kişilere yönelik işkencenin ve zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin önlenmesi, Eşcinselliğin suç olmaktan çıkarılması, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığın yasaklanması, ifade özgürlüğü, örgütlenme ve barışçıl toplanma, haklarına saygı gösterilmesi’..
İstanbul sözleşmesinin genel yükümlülükler bölümündeki şu ifadelere ne demeli: ’Taraflar, (...) Kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.’
Birileri bu iki konuyu birlikte götürüyor, birileri size bu konuları karıştırmayın diyorsa, ne yapmış oluyorlar. Şimdi daha iyi anlıyorum, bana dava açılmasını sağlayanların asıl maksatlarını..
Evet evet, benim ifadelerimi çarpıtanlar, demediğim sözleri bana isnat ederek üzerinden algı oluşturanlar, okullara da el atmışlardı. ‘Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, (...) gibi konuların (...) dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır.’ Çocuklarınızın cinsel tercih ve yönelimlerine, deneyimlerine karşı NÖTR kalmalısınız! AB böyle buyuruyor!
Media’daki rezillikler karşısında seslerini çıkarmayanların, bana karşı 81 ilde adliyelere koşmaları ilginç değil mi. Onlar ve Media’da onları alkışlayıp beni kınayanlar, ekleri ile ve avukat mütalaası ile birlikte 230 sayfayı bulan ifademi okuyacaklar mı aceba! Vuruyorsunuz bari dinleyin!. (Okumak isteyenler bu belgelere daha önce olduğu gibi www.dilipak.com ve youtube (Abdurrahman Dilipak) sayfamdan, facebook ve instagram gibi diğer sosyal media ağlarındaki linklerden ulaşabilirler). Hatırlatırım bir de bu işin öbür dünyası var. ’Beyaz Türkler’, ‘Beyaz Kürtler’, ‘Beyaz solcular’dan sonra ‘Beyaz Müslümanlar’ mı ortaya çıkacak yoksa?
Yazımda kastetmediğim bir ifadeden dolayı genel yayın yönetmenleri, yazarları ve yayınladıkları haberlerle eleştiri oklarını yöneltip bana adeta ahlak dersi vermeye kalkan medya çevreleri, yarışma sonucu gibi biyolojik babanın açıklandığı, tarafların birbirine küfrettiği, aile mahremiyetinin stüdyoda raytinglere meze edildiği yayınlardan rahatsız olmuyorlar anlaşılan! Görsel medyada cereyan eden birçok ahlaksızlığa gözlerini yumanlar, LGBT+’ın ‘Onur yürüyüşü’ndeki pankartlar karşısında seslerini çıkarmayanlar, somut birçok hakaret karşısında dilleri lâl olanlar tüm Türkiye’de aşkla bana dava açmak için savcılıklara koştular...
Unutmayalım ki bu dünyada bizler kimlerle ne yapıyorsak, öbür dünyada ona göre bir yerde toplanacağız. Bu anlamda Şevki Yılmaz’ın geçen gün Akit TV’de dile getirdiği Hz. Lut’un karısı ile ilgili uyarının tekrar altını çizmek gerek. ‘Hz. Lut’un karısı azaba sebeb olan çirkin fiili işlediği için değil, buna göz yumduğu ve bu çirkin fiile itiraz etmediği için helak olanlardan oldu!’
İşte böyle... Gittim, başım dik, alnımın akı ile sırtımda dualarla, şerefle, izzet ve ikbal ile ifademi verdim..’Galu bela’da verilen sözün, ‘şahidliğin’ ve ‘Kul hakkı’nın hesabının görüleceği ‘Mizan günü’nün sahibine şükürler olsun! Şüphesiz ki, O, her şeyi görür, duyar, akıllardan ve kalplerden geçenleri, kapalı kapılar arkasında fısıldayarak konuşulanları bilir. O, din gününün, hesab gününün sahibidir. Ve herkese yapıp yapmadıklarının, söyleyip söylemediklerinin hesabının sorulacağı bir gün var! İman ettim. Selam ve dua ile."