Abdurrahman Dilipak bir televizyon programına 'işini bitirmek' için gitmiş. Ama orada yaşadıkları tam tersi olmuş. İşte yıllar sonra gelen itiraf.
Abone olGAZETECİLER.COM - Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Söz Sende'de Balçiçek İlter'in sorularını yanıtladı. Yeni Akit gazetesinin manşetlerini, "Artık iktidar şartlarında bu öfke dozu azaltılmalı." sözleriyle eleştiren Dilipak, 28 Şubat sürecinden bugüne yaşadıklarıyla ilgili de samimi açıklamalar yaptı.
İşte Dilipak'ın o açıklamaları...
"BU ÖFKE DOZU AZALTILMALI"
Dilipak, Akit'in manşetleri ve insanları hedef göstermesi ile ilgili sorulara şöyle yanıt verdi: Bu o kitlenin zamanında duyduğu acıya verdiği öfkeli bir tepki. Artık iktidar şartlarında bu öfke dozu azaltılmalı. Ben çok hakaret ve aşağılamalara maruz kaldım, çocuklarıma yazılarım okunup sen de baban gibi mi düşünüyorsun diyen ve bundan sadistçe bir zevk alan öğretmenleri oldu. Ancak ben öfkeyle ağıyı açıp “Benim çocuğuma nasıl böyle yaparsınız?” diye gösteri yapmadım. Fakat herkes bu kadar sabırlı değil, herkesten bu kadar sabırlı olmasını da bekleyemezsiniz.
"YAZILARIMA HİÇBİR ZAMAN SANSÜR KONULMADI"
Benim yazı yazdığım bütün kurumlarla ilişkilerim çok açık ve nettir. Ben her konuda kendi görüşlerimi yazıyorum.Gazetem benim yazılarıma hiçbir zaman sansür koymadı. Benim gazete yönetiminde hiçbir sorumluluğum yok. Ancak ben zaten düşüncelerimde açığım ve bu öfke dozunun düşmesi gerektiğini de söylüyorum. Sadece Vakit için de değil, tüm gazeteler için.
"BEN DE HEDEF GÖSTERİLDİM"
Ben de başka gazeteler tarafından hedef gösterildim. Hürriyet ve Milliyet beni hedef gösterdi. Bana emniyetten gelip size suikast istihbaratı var dediler. Gözcü gazetesinde hakkımda çıkan yazılardan sonra benim bulunduğum sokakta herkes Türk bayrağı ve Atatürk resmi astı. Evimize misafir gelmemeye başladı. Ben dönüp arkama bakmam ama ailem çok etkilendi.
"ŞU ERMENİ'YE AĞZININ PAYINI VEREYİM!"
Hrant'la HBB'de programa çıkacaktık. Ben programa “Agos'un yazarı şu Ermeni'ye ağzının payını vereyim diye hazırlandım. Ermeni meselesini biliyordum ancak ben Hrant'ı militan, nerdeyse ASALA'nın Türkiye şubesi gibi görüyordum. Programa çıktık, önce bana söz verdi, ben reddettim. Ben nasıl olsa Hrant bana saldıracak, ben durup dururken bir salvo yapmış olmayayım, önce o konuşsun, ben de anasını ağlatayım, bu Ermeni'yi bitireyim" diye düşündüm. Zaten beni de programa bunun için çağırıyorlar. Hrant konuşmaya başladı. Sakin sakin akıllı akıllı konuşuyor. Sonuna kadar dinledim. Bittiğinde nerdeyse kalkıp sarılacaktım. Dedim ki ben şimdi notlarımı kenara koyuyorum, çünkü benim söyleyeceklerimi Hrant söyledi. Ben şimdi eksik kalan yerden tamamlayacağım. Baktım ki Hrant Ermenileri eleştiriyor, ben Osmanlıları eleştiriyorum.Program hiçbir kırıcı ima, laf dokundurma olmadan bitti. Program bitince de kucaklaştık. Hrant'ın son gününe kadar da hep arkadaş kaldık.
"VAKİT GAZETESİ HRANT'I SAHİPLENDİ"
Hrant Dink'le ilgili herkes aleyhte konuşurken Vakit onu sahiplenen yazı dizisi gibi bir şey yayınladı. Vakit gazetesinde “Hristiyan Misyonerler karakolda ifade verdi” diye bir haber gördüğünüz gün ben onların da inançlarını açıklama, yaşama hakkı olduğunu yazdığımda Vakit gazetesi beni engellemiyor ve Vakit çıktığı günden beri ben her gün yazı yazıyorum.
"ALEYHİME KAMPANYA DÜZENLENDİ"
Abdurrahman Dilipak, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarına dair de çarpıcı anektodlar paylaştı: "Benim aleyhime derin devlet tarafından bir kampanya düzenlendi. Toktamış'la beraber yaptığımız programlardan sonra biz çok olumlu tepkiler aldık. Bizim çatışmamızı bekliyorlardı ancak beklenen olmadı. Bunun üzerine benim başka programlara çıkarılmamam için çok güçlü aktörler tarafından uyarılar yapıldı." Balçiçek İlter'in “Nereden biliyorsunuz?” sorusu üzerine Dilipak “Bu daha sonra Çevik Bir'in andıçlarıyla ortaya çıktı. Hatta bu kısım daha sonra bir kitap tarafından da alıntılandı: Ya bu adamın karşısına doğru düzgün bir adam çıkartın ya da televizyon programlarına almayın. Bu adam ekranda prim yapıyor. Daha sonra bütün televizyon programları bana kapandı. Hiç kimse artık beni ekrana taşımıyordu." diye yanıt verdi. Dilipak, "Birand yaşasaydı ben ona bazı sorular soracaktım. Bana hiçbir zaman haksızlık yapmadı ama son zamanlarında “Yatacak yerimiz yok” diyordu. Birand'a bildiklerimi anlatıp siz de anlatın diyip tüm resmi görebilmek istiyordum." dedi
"TÜM HAYATIMI BU OYUNU BOZMAYA ADADIM"
Benim o programlara çıkmam filan çok da tesadüfi şeyler değildi. Benim önüme Hrant'ı yem olarak atan irade beni de birilerinin önüne yem olarak atıyordu. Ancak evdeki hesaplar çarşıya uymadı ve benim üzerime yapılan hesapların hepsi geri tepti. Balçiçek İlter'in “Tabloyu tam olarak çözebildiniz mi?” sorusu üzerine Dilipak “Ben tabloyu tam olarak biliyorum ancak bu ekranda konuşulacak bir şey değil. Çünkü bunlar çok riskli bilgiler ve mutlak doğru diye takdim edilemez.” dedi. “Peki tüm bunlar bir oyun mu?” 'sorusuna, Dilipak “Evet." şeklinde cevap verdi ve şöyle devam etti: "Birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine servet ve iktidar elde etmek istiyor. Ben tüm hayatımı bu oyunu bozmaya adadım ve ben sadece sağ ya da solla da değil sanıldığından daha fazla bu derin yapıdaki isimlerle de tanışıyorum, hepsiyle görüştüm. Çok fazla şey biliyorum ama bu ekranda anlatamam."