BIST 9.627
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.955,44
HABER /  GÜNCEL

Abdüllatif Şener, Erdoğan'ı şikayet etti mi?

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Wikileaks'te yer alan iddiaların dışındasomut herhangi bir belge ya da bilgi ibraz etmediği kararı verdi

Abone ol

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Wikileaks belgelerinde yer alan Başbakan Erdoğan'ın, ''haksız kazanç elde ettiği ve İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabının olduğu'' iddialarına ilişkin incelemede takipsizlik kararı verdi. Kararda Abdullatif Şener ayrıntısı da dikkat çekti.

Dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman tarafından, ABD Dışişleri Bakanlığı'na yazıldığı ileri sürülen ve Wikileaks'te belgeleri arasında bulunan Başbakan Erdoğan'ın ''İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabının olduğu, bazı özelleştirmelerden çıkar sağladığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki 7 ayrı yolsuzluk davasının kapatıldığı, haksız mal edindiği'' gibi iddialar yer almıştı.

Söz konusu belgeler üzerine, Halkın Kurtuluşu Partisi tarafından, 3 Aralık 2010'da, Erdoğan hakkında yapılan şikayeti inceleyen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenterler Bürosu, iddialara takipsizlik kararı verdi.

İddiaların üç bölüm halinde değerlendirildiği kararda, Erdoğan'ın başbakanlık yaptığı döneme ilişkin iddiaları soruşturma yetkisinin, Anayasa'nın 100. ve TBMM İç Tüzüğü'nün 107. maddesine göre TBMM'de olduğu, bu nedenle işin esasına girilerek hukuki değerlendirme yapılamadığı vurgulandı.

Erdoğan'ın, başbakan olmadan önce 10 Eylül 2001'de ''hukuka aykırı servet edindiği'' iddialarına ilişkin, Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin ''beraat'' kararı verdiği hatırlatılan kararda, kesinleşmiş mahkeme kararı nedeniyle bu iddiayla ilgili de soruşturma yapılmadığı ifade edildi.

Kararda, iddialara ilişkin, 10 Eylül 2001'den, Erdoğan'ın başbakan olduğu 15 Mart 2003'e kadar geçen sürenin, soruşturmaya konu edilmesi kanaatine varıldığı belirtildi.

SAVCILIKTAN DEĞERLENDİRME

''www.wikileaks.com'' adlı internet sitesinin ve buradaki yazıların, Türkçe'ye çevrilerek incelendiği bildirilen kararda, belgelerin ortaya çıkmasının ardından, ABD tarafından yayını durdurulan sitenin, İsviçre'de gizli bir yerden, belirlenemeyen sunucular aracılığıyla yayınına devam ettiği kaydedildi.

Yayımlanan belgelerin, yazışmalarda kullanılan belgeler olup olmadığı ve kişilerin gerçekte bu sözleri söyleyip söylemediğinin belirlenmesinin mümkün olmadığının altı çizilen kararda, şu değerlendirme yapıldı:

''Devletler arası ilişkilerde, her devlet, kendi diplomatik çıkarları açısından, gerçekleşen olayları ülkesinin çıkarına en çok yarayacak şekilde dizayn edilmesi ve sonuçlanması için uğraş vermektedir. Diplomatik misyon görevlileri veya gizli görevliler, bulundukları ülkede gerçekleşen her türlü olayı, değerlendirilmek üzere kendi ülkesinin başta dışişleri bakanlığı olmak üzere çeşitli devlet kurumlarına ve hatta sivil düşünce kuruluşlarına göndermektedir.

Kamusal ve özel hayatları önem atfettiği değerlendirilen muhatap ülkenin üst düzey devlet yöneticileri, başta parlamenterler olmak üzere siyasiler, ulusal ya da uluslararası alanda söz ve davranışları ile gündem yaratabilecek siyasi veya medyatik şahıslar ile üçüncü ülkelerde faaliyet gösteren konuşmacı, sanatçı, sporcu ve benzeri kişilerin hem kamusal hem de özel hayatları, çeşitli şekillerde izlenip değerlendirilerek, ülkelerin menfaatleri açısından merkezlere iletmektedir.''

Diplomaside, bu tür değerlendirmelerin ''dedikodu'' bile olsa devletlerin merkezlerine iletilerek bir havuzda toplandığı anlatılan kararda, elde edilen bilgilerin, ülkelerin siyasetine ve ekonomisine yön verme amacıyla zaman zaman kullanıldığına dikkat çekildi.

Kararda, bu tür faaliyetlerin, diplomasinin genel kuralları açısından Türkiye tarafından da yürütüldüğünün kabul edilmesi gerektiği ifade edildi.

BAZI DEVLETLER ALEYHİNDE YOK

Yayımlanan belgelerin, diplomatik nitelikte olduğu kabul edilse bile, objektif bilgi ve belgelerle doğrulanmadıkça, ceza hukukunda ispat açısından delil değerinin yok denecek kadar az olduğu vurgulanan kararda, ''Delillerle doğrulanmayan, sübjektif değer yargıları veya dedikodu malzemesi niteliğinde olabilecek belgelere, delil değeri verilmesi; sanal ortamda devletler hukuku açısından, bir ülkenin iç işlerine müdahale niteliğinde o ülkedeki siyaseti, ekonomiyi hatta bağımsızlığı doğrudan etkileyebilecek nitelikte bulunan rakip devletlerin faaliyetlerine gerekenden fazla değer verilmesi, evrensel hukuk ilkeleri açısından kabul edilemez sonuçlara yol açabilir'' denildi.

Wikileaks'teki belgelerin, ABD Büyükelçiliği yetkililerince, bağlantıda oldukları kişilerden aldıkları duyum ve yorumlara, kendi yorumlarını da katarak, ABD Dışişleri Bakanlığı'na gönderilmek üzere düzenlendiğinin görüldüğü belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:

''Yayımlanan belgelerin gerçekten kendilerine ait olup olmadığı konusunda belgelerin tamamına dönük açık bir yalanlama yapmamışlardır. Ayrıca, yayımlanan belgelerde bazı devletlerin aleyhinde hiçbir değerlendirmede bulunulmaması dikkat çekicidir. Bu belgelerin hiçbiri ceza hukukunda delil değeri açısından ıslak imzalı belge niteliğinde bulunmamaktadır. Herhangi bir kişi tarafından uydurularak yazılma ihtimali de en az gerçekliği kadar mümkündür.''

ŞENER İHBARDA BULUNMADI

Erdoğan'dan şikayetçi olanların, Wikileaks'te yer alan iddiaların dışında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na somut herhangi bir belge ya da bilgi ibraz etmediği ifade edilen kararda, delil olarak dosyaya siyasetçilerin yaptığı değerlendirmelerin sunulduğu, ancak bunların yeterli görülmediği belirtildi.

Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in, ''Bakanlığı niye bıraktığımın yanıtı Wikileaks belgelerinde'' şeklindeki beyanının dosyaya delil olarak sunulduğu ve dinlenmesinin istendiği hatırlatılan kararda, ''Adı geçen kişi (Şener) tarafından, Cumhuriyet Başsavcılığımıza ya da başka resmi kurumlara iddia edilen yolsuzluklar konusunda, siyasi nitelikte genel değerlendirmelerin dışında herhangi bir ihbar, bilgi ve belge ibrazı yapılmadı. Bu nedenle dinlenmesine gerek duyulmadı'' bilgisi yer aldı.

İsviçre makamlarına yazı yazılarak servet araştırması yapılması yönündeki taleplerin, Erdoğan'ın başbakanlık dönemini kapsadığından dikkate alınmadığı kaydedilen kararda, iddialara ilişkin sübjektif, diplomatik amaçlarla manipülasyonlara açık şekilde düzenlenebilen belgelerin dışında hiçbir delil bulunmadığı kaydedildi.

Başbakanlık dönemindeki iddialarla ilgili soruşturma yetkisinin TBMM'de olmasından Erdoğan hakkında ''soruşturma yapılmasına yer olmadığına'' karar veren savcılık, diğer iddialarla ilgili de ''kovuşturmaya yer olmadığına'' karar verdi.