Abdullah Gül, Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine dış politika konularında değerlendirmelerde bulundu.
Abone ol11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Avrupa Birliği'nin (AB) küresel aktör olmak istemesi durumunda Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyacı bulunduğunu, Müslüman bir üye ülkeye sahip bir AB'nin dünyada da büyük yankı bulacağını ancak AB'nin Türkiye'yi stratejik bir kazanç olarak görmediğini söyledi.
Abdullah Gül, Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine dış politika konularında değerlendirmelerde bulundu.
Gül, Türkiye'nin AB sürecinin durumu ile ilgili, "Bu, bu iş için çok çaba ve emek sarf etmiş biri olarak beni çok üzüyor. İki tarafın da eksiklikleri vardı. Beni en çok üzen AB'nin Türkiye'yi stratejik bir kazanç, merkezi bir ortak olarak görmemesidir. Bunun büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. AB küresel bir aktör olmak istiyorsa tam da Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyacı var" dedi.
Türkiye’nin AB üyeliğinin çok önemli olduğunu vurgulayan Gül, "Ülkemdeki bütün partilerin de aynı fikirde olduklarını düşünüyorum. Türkiye'nin üyeliği AB için de önemli. Müslüman bir üyeye sahip bir AB dünyada da büyük yankı bulacaktır. Bu nedenle uzun vadeli ve stratejik düşünmek gerekir. Bu hem Ankara hem de AB için geçerli" diye konuştu.
Gül, AB üyeliğinin Avrupa ve Arap-İslam dünyası arasındaki bir köprü görevi yapan Türkiye’yi zayıflatıp zayıflatmayacağı sorusu üzerine, kesinlikle böyle bir şeyin söz konusu olmadığını vurguladı. Gül, şunları söyledi:
"Tam aksine, bir üyelik yeni düşünceler, yeni teşvikler, yeni hırslar doğurur. Özellikle de şimdiye kadar bunu düşünmeyen ülkeler bu oluşuma katılmak isteyebilir. Bu, içinde bulunduğumuz kritik zamanda büyük bir mesaj ve tarihi bir başarı olurdu. Üyelik müzakerelerine başladığımızda Arap-İslam dünyasında büyük bir coşku ve büyük bir destek vardı."
TÜRKİYE'YE HAKSIZ ELEŞTİRİ
Abdullah Gül, DAEŞ saflarında Suriye ve Irak'a savaşmaya giden Avrupalılar konusunda da Türkiye'nin eleştirilmesinin haksızlık olduğunu ifade etti. Gül, şöyle devam etti:
"Bu suçlama durumu bilmeyenler tarafından geliyor ve bu çok büyük bir yük taşıyan Türkiye’ye karşı yapılan bir haksızlıktır. Bizim Suriye ile 900 kilometrelik sınırımız var. Bu sınırı tamamıyla kapattığımızı düşünün. Orada yüz binlerce mülteci katledilirdi. Türk güvenlik birimleri Avrupalı ortaklarına her yardımı sunuyor ancak onların da yabancı savaşçılarla mücadele etmek için her türlü bilgiye, kesinleşmiş verilere ihtiyacı var. Buna karşılık vermeyen ancak eleştiren kişiler dürüstçe davranmıyor."
Suriye’nin kuzeyindeki Kobani'ye Türkiye'nin neden askeri müdahalede bulunmadığının sorulması üzerine Abdullah Gül, şu yanıtı verdi:
"Türkiye’nin başka bir ülkeye askeri müdahalede bulunmaya hem hiçbir hakkı hem de hiçbir yükümlülüğü bulunmuyor. Bu sadece örneğin Birleşmiş Milletler kararıyla olabilir. Kobani’deki katliamı durdurmak için Türkiye tarafından birçok dolaylı yardım yapıldı. Ayrıca başka bir şekilde de ciddi anlamda destek verdik. Bunun haricinde DAEŞ'e karşı koalisyonun da içindeyiz. Kobani yüzünden bizi suçlamak haksızlık olur."
AVRUPA KÜRESEL AKTÖR GİBİ DAVRANMALI
Gazetenin muhabirinin Nobel Barış Ödülü sahibi eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in "Arap dünyasının gözleri önünde yok olduğunu" söylediğini hatırlatması üzerine Gül, Irak Savaşı sonrasında daha fazla ülkenin yıkıldığını, bazılarının kendilerini yok ettiğini söyledi. Gül, "Suriye ve Irak arasındaki sınır bölgesi çözülmekte, bölgeye büyük bir kaos ortamı hakim. Milyonlarca insan kaçıyor ve gözlerimizin önünde sonsuz sayıda insanlık dramı yaşanıyor" ifadesini kullandı.
Araya giren muhabirin bunun nerede biteceğini sorması üzerine 11. Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:
"Bunu bilmiyorum. Bildiğim tek şey Avrupa’nın kaderinin bu felaketle çok bağlantılı olduğudur. Avrupa’nın küresel bir aktör olmak istediği birçok kez duyuldu. O zaman Avrupa’nın da küresel bir aktör gibi davranması gerekir. AB uzun bir süre daha bu konunun kendisini fazla ilgilendirmediğini söyleyemez veya ilgilendirmiyormuş gibi bir tutum sergileyemez. Avrupa, mültecileri kabul ederek bu konuda sorumluluk aldığını göstermeli. Avrupa’nın uzun vadeli düşünmesi ve 50 yıl sonra nerede olmak istediğini kendisine sorması gerekir. Şu an davranan sonrasında da güçlü olur. Aksi takdirde Avrupa bu sorunlardan uzak duramaz. Avrupa, mülteci akını örneğinde de görüldüğü gibi er ya da geç bu sorunlarla doğrudan karşı karşıya kalacaktır."
İKİNCİ SOĞUK SAVAŞ
Röportajda Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine de değinen Gül, Kırım’ın ilhak edilmesinin büyük bir sorun olduğunu, uzun zamandır tek sorunun da bu olmadığını dile getirdi. Gül, "Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından gerginlik en hat safhada. Ukrayna’daki sorun çok ciddi. Baltık ülkeleri büyük bir baskıyla karşı karşıya. İkinci bir Soğuk Savaş’ın yaşandığını söyleyebiliriz" dedi.
Abdullah Gül, Moskova ile nasıl geçinilmesi gerektiği sorusuna da şu karşılığı verdi:
"Açık söylemek gerekirse kararlılık sergilemek lazım ancak kışkırtıcı olunmamalı. Sürekli yeni suçlamalarda bulunmamak gerek ve her şeye hoşgörü gösterilemese de ekonomik yaptırımlar istenileni getiriyor mu diye sorulmalı. Uzun vadede belki, ancak kısa vadede bir şey kazandırdıkları nadirdir."