Abdullah Gül, ne yapmaya çalışıyor?!
Türkiye, herhalde 2.dünya savaşından bu yana bu kadar yoğun bir
şekilde ?dış? işlerle uğraşmadı..
Elbette Türkiye, son 50 yılda pek çok dış sorunla karşı karşıya
kaldı..
?Johnson mektubu?; "haşhaş ekiminden sadır olan ABD ambargosu?; ?
Kıbrıs barış harekatı?, ?Asala örgütünün seri cinayetleri?; ??Batı
Trakya?da Türk azınlığa uygulanan tecrit politikası?; "Saddam?ın
zulmüne maruz kalan Kürtlerin Türkiye?ye sığınması?; ?Jivkov?un
Bulgaristan?daki soydaşlarımıza uyguladığı zulüm?; ? Yunanistan?la,
Kıta sahanlığı ve Kardak krizi hususunda yaşanan gerginlik?;
?Apo?nun yakalanması aşamasında İtalya ile yaşanan sürtüşme?
vs..
Yukarıda sayılan tüm problemler muhakkak ki ciddiyet arz eden
problemler idi; ancak bu sorunlar son 40 yılın ?değişik zaman
dilimlerinde? ortaya çıkan sorunlar idi..
Fakat, Türk dış politikasının son 2 yıllık mesaisine baktığımızda
en az 8 büyük sorun her gün artan derecede bir öneme sahip
bulunmaktadır..
Üstelik bu önem, Türkiye?nin hem dış dünya ile iletişiminin
sağlanması hem de iç barışının korunması noktasında hayati bir
değer de kazanmaya başladı..
21.yüzyılda muteber olan, dış politika üzerinden iç siyaset
malzemesi çıkarıp ?içe kapalı? siyaset anlayışını kemikleştirmek
değil; iç siyasetteki her gelişmenin artık bir dış yönünün de
bulunduğu yönündeki ?ufuk? skalasını görebilecek vizyon
geliştirmektir..
2 yıl önce işbaşına gelen hükümet daha oturur oturmaz kucağında
bulunan sorunları kucağından atmaya çalışırken, bu kez yeni
sorunlarla karşı karşıya kaldı..
1) Kopenhag kriterlerinin uygulanması hususunda uyum yasalarının
çıkarılması,
2) ABD?nin Irak?ı ?işgal? etmesi,
3) Tezkere?nin Meclis?te reddedilmesi üzerine ABD ile geçici da
olsa bir sorun yaşanması,
4) KKTC ?deki seçim ? Loiziduo davası ? Annan Planı?nın halkoyuna
sunulması - Güney Kıbrıs?ın AB üyesi olması ekseninde cereyan eden
Yunanistan-Türkiye ihtilafı,
5) Rusya ile Çeçenistan arasındaki savaşa Türkiye?nin bir ?yorum?
getirme ihtiyacının belirmesi,
6) Kuzey Irak?ta Türk askerinin başına çuval geçirilmesi, Türk
şoförlerinin öldürülmesi, Kerkük?te Türkmenlere uygulanan izolasyon
politikasının aleniyet kazanması,
7) Ermeni diasporasının, ?soykırım? iddiasını pişirip pişirip
önümüze koyması, bununla birlikte Ermenistan sınır kapısının
açılması talebinin çeşitli mahfillerde dilendirilmesi,
8) Heybeliada Ruhban Okulunun açılması yönünde yinelenen
talepler..
Ancak, yukarıda sayılan bu problemler arasında başımızı en çok
ağrıtacak 4 sorun;
a) Güney Kıbrıs?ın tanınması,
b) Heybeliada Ruhban Okulunun açılması,
c) Irak?ın kuzeyine askeri operasyon yapılması,
d) Ermenistan sınır kapısının açılmasıdır..
Adı geçen sorunların çözümü noktasında ne yazık ki
siyasetçilerimizin, aydınlarımızın, sivil toplum örgütlerinin
önemli bir kısmı popülist bir söylemle yola çıkmakta; dış politika
üzerinden iç siyaset manevralarını kıvrak bir şekilde yerine
getirmek suretiyle, Türkiye?deki iç barışın bozulmasını tetikleme
basiretsizliğini gösterebilmektedir..
Terminolojisini ?hayal? üzerine bina eden; jargonunu
?vatanhainliği? yaftası üzerine oturtan; dış politika literatürünü
?sığ? yaklaşımlarla analiz edenler, böyle davranıyor olmakla
aslında Türkiye?ye hiçbir iyilik yapmadığı gibi, yeni kötülüklerin
kapıdan içeri girmesine de vesile olmaktadır..
?Çalışma bakanlığını?, ?Çevre bakanlığını? , ?Kadın ve aileden
sorumlu bakanlığı? yönetirken ?akıl? yanında ?duygu?ya da yer
verilebilir ve bu son derece makul bir yaklaşımdır..
Ancak, ?duygu? ile yönetilmeyecek bir bakanlık varsa, bu her halde
(?herhalde? değil ?her halde', aradaki nüansı herhalde fark
ettiniz) dışişleri bakanlığıdır..
Irak?ın kuzeyinde veya güneyinde yaşanan dramdan, bir insan olarak
Abdullah Gül?ün etkilenmediği mi düşünülüyor?
Göreve geldiği günden beri saçları hızla ağaran Abdullah Gül'e
vatan haini demek, vatanseverlerin sayısını artırıp problemlerin
sayısını mı azaltıyor?
Evet ortada bir realite var, Irak?ın kuzeyi dahil tamamı bir gayya
kuyusu halindedir; insan olan herkesin, acısını paylaştığına
şahadet ettiğim Türkmenleri zulümden kurtarmak için Irak?ın
kuzeyine ?girmek? çok daha büyük sorunların peydahlanmasına yol
açmaz mı?
(Bu arada, hem ?Irak?ın toprak bütünlüğünden yanayız? deyip hem de
?Kuzey Irak? sözünü sarfetmek tam manasıyla bir çelişki örneğidir;
bu yanılsama, etnik siyaset güden bazı Kürtlerin Irak?ın kuzeyinden
?Güney Kürdistan? diye söz etmesi ve dolayısıyla Türkiye?nin
güneydoğusunun ?Kuzey Kürdistan? olduğu varsayımına kadar gider ki,
bu herhalde tasvip edilemez..)
İkinci önemli sorun Güney Kıbrıs?ın tanınması hususundaki
realitedir..
Annan planı ile ilgili referandumda Türklerin plana evet demiş
olması, Güney Kıbrıs?ın ?acilen? tanınmasının önündeki en önemli
mazeretimiz olmuştur.. (İşte yine geldik ?duygu? boyutuna; ya
halkoylamasında evet dememiş olsaydık, bu mazereti nereden
bulacaktık?)
Denilebilir ki; Türkiye AB?den müzakere tarihi almak istiyorsa
Güney Kıbrıs?ı 17 Aralık?a kadar tanımak zorundadır; ancak
Papadopulos her ne kadar ?bizi tanımazsanız veto ederiz? diyorsa da
bunun tatbik kabiliyeti yoktur; zira Güney Kıbrıs?ın veto ?hakkı?
vardır ama veto hakkını kullanacak ?gücü? yoktur..
Üç büyükler, yani İngiltere, Fransa, Almanya müzakere tarihine evet
der ise, Güney Kıbrıs?ın hayır deme lüksü zaten olmayacaktır; ancak
muhakkak ki bu tahlil, Güney Kıbrıs?ın ilelebet tanınmaması
gerektiği noktasındaki irreel stratejiyi kapsayan bir tahlil
değildir..
Fransa, Sarıyer Kaymakamlığı ise; Güney Kıbrıs, Reşitpaşa
muhtarlığıdır!.
Diyelim ki, ben Reşitpaşa muhtarının seçilmesinin usule uygun
olmadığını düşündüğüm için muhtarla aramda bir ihtilaf var; ama
aynı zamanda memuriyet sınavına girmek istiyorum; kaymakamlık bana
?olur? verecek, muhtarlık ise ?bu adam benim seçilmeme itiraz etti?
diyecek, bunun izahı muhakkak ki yoktur..
Üçüncü ve dördüncü önemli meseleler ise, Heybeliada Ruhban Okulunun
ve Ermenistan sınır kapısının açılması teşebbüsleridir..
Eğer tüm dinlere saygılı laik bir devlet isek, din adamı
yetiştirmek üzere Osmanlı döneminde kurulan, ?71 muhtırasından
sonra kapatılmış bulunan Ruhban Okulunun açılması gerekmektedir; bu
okulun açılmasına izin vermek için en önemli donelerimiz ?Türk? ve
?Müslüman? olmak iken, bu büyük özelliklerimiz bu okulun
kapatılmasından memnuniyet duymamızın sebebi haline
gelmemelidir..
Yine, Ermenistan sınır kapısının açılması da bu cümledendir; bir
market sahibi işyerini her ırktan, cinsten ve dinden kişiye açıyor
diye, ?içeri giren kişi" o işyerinin ticaret odasında kayıtlı
hisselerine el koymuş mu oluyor, yoksa o işyeri sahibinin
hisselerindeki değerin artması mı sağlanmış oluyor?
Evet, düşünür Helen Keller diyor ki:
?Yüzünüzü güneşe döndüğünüz zaman gölgeler hep arkanızda
kalır?..
Ramazan bayramınız mübarek olsun..