BIST 10.086
DOLAR 35,30
EURO 36,70
ALTIN 2.990,14

Abdullah Gül, ne yapmaya çalışıyor?!

Türkiye, herhalde 2.dünya savaşından bu yana bu kadar yoğun bir şekilde ?dış? işlerle uğraşmadı..

Elbette Türkiye, son 50 yılda pek çok dış sorunla karşı karşıya kaldı..

?Johnson mektubu?; "haşhaş ekiminden sadır olan ABD ambargosu?; ? Kıbrıs barış harekatı?, ?Asala örgütünün seri cinayetleri?; ??Batı Trakya?da Türk azınlığa uygulanan tecrit politikası?; "Saddam?ın zulmüne maruz kalan Kürtlerin Türkiye?ye sığınması?; ?Jivkov?un Bulgaristan?daki soydaşlarımıza uyguladığı zulüm?; ? Yunanistan?la, Kıta sahanlığı ve Kardak krizi hususunda yaşanan gerginlik?; ?Apo?nun yakalanması aşamasında İtalya ile yaşanan sürtüşme? vs..

Yukarıda sayılan tüm problemler muhakkak ki ciddiyet arz eden problemler idi; ancak bu sorunlar son 40 yılın ?değişik zaman dilimlerinde? ortaya çıkan sorunlar idi..

Fakat, Türk dış politikasının son 2 yıllık mesaisine baktığımızda en az 8 büyük sorun her gün artan derecede bir öneme sahip bulunmaktadır..

Üstelik bu önem, Türkiye?nin hem dış dünya ile iletişiminin sağlanması hem de iç barışının korunması noktasında hayati bir değer de kazanmaya başladı..

21.yüzyılda muteber olan, dış politika üzerinden iç siyaset malzemesi çıkarıp ?içe kapalı? siyaset anlayışını kemikleştirmek değil; iç siyasetteki her gelişmenin artık bir dış yönünün de bulunduğu yönündeki ?ufuk? skalasını görebilecek vizyon geliştirmektir..

2 yıl önce işbaşına gelen hükümet daha oturur oturmaz kucağında bulunan sorunları kucağından atmaya çalışırken, bu kez yeni sorunlarla karşı karşıya kaldı..

1) Kopenhag kriterlerinin uygulanması hususunda uyum yasalarının çıkarılması,

2) ABD?nin Irak?ı ?işgal? etmesi,

3) Tezkere?nin Meclis?te reddedilmesi üzerine ABD ile geçici da olsa bir sorun yaşanması,

4) KKTC ?deki seçim ? Loiziduo davası ? Annan Planı?nın halkoyuna sunulması - Güney Kıbrıs?ın AB üyesi olması ekseninde cereyan eden Yunanistan-Türkiye ihtilafı,

5) Rusya ile Çeçenistan arasındaki savaşa Türkiye?nin bir ?yorum? getirme ihtiyacının belirmesi,

6) Kuzey Irak?ta Türk askerinin başına çuval geçirilmesi, Türk şoförlerinin öldürülmesi, Kerkük?te Türkmenlere uygulanan izolasyon politikasının aleniyet kazanması,

7) Ermeni diasporasının, ?soykırım? iddiasını pişirip pişirip önümüze koyması, bununla birlikte Ermenistan sınır kapısının açılması talebinin çeşitli mahfillerde dilendirilmesi,

8) Heybeliada Ruhban Okulunun açılması yönünde yinelenen talepler..

Ancak, yukarıda sayılan bu problemler arasında başımızı en çok ağrıtacak 4 sorun;

a) Güney Kıbrıs?ın tanınması,

b) Heybeliada Ruhban Okulunun açılması,

c) Irak?ın kuzeyine askeri operasyon yapılması,

d) Ermenistan sınır kapısının açılmasıdır..

Adı geçen sorunların çözümü noktasında ne yazık ki siyasetçilerimizin, aydınlarımızın, sivil toplum örgütlerinin önemli bir kısmı popülist bir söylemle yola çıkmakta; dış politika üzerinden iç siyaset manevralarını kıvrak bir şekilde yerine getirmek suretiyle, Türkiye?deki iç barışın bozulmasını tetikleme basiretsizliğini gösterebilmektedir..

Terminolojisini ?hayal? üzerine bina eden; jargonunu ?vatanhainliği? yaftası üzerine oturtan; dış politika literatürünü ?sığ? yaklaşımlarla analiz edenler, böyle davranıyor olmakla aslında Türkiye?ye hiçbir iyilik yapmadığı gibi, yeni kötülüklerin kapıdan içeri girmesine de vesile olmaktadır..

?Çalışma bakanlığını?, ?Çevre bakanlığını? , ?Kadın ve aileden sorumlu bakanlığı? yönetirken ?akıl? yanında ?duygu?ya da yer verilebilir ve bu son derece makul bir yaklaşımdır..

Ancak, ?duygu? ile yönetilmeyecek bir bakanlık varsa, bu her halde (?herhalde? değil ?her halde', aradaki nüansı herhalde fark ettiniz) dışişleri bakanlığıdır..

Irak?ın kuzeyinde veya güneyinde yaşanan dramdan, bir insan olarak Abdullah Gül?ün etkilenmediği mi düşünülüyor?

Göreve geldiği günden beri saçları hızla ağaran Abdullah Gül'e vatan haini demek, vatanseverlerin sayısını artırıp problemlerin sayısını mı azaltıyor?

Evet ortada bir realite var, Irak?ın kuzeyi dahil tamamı bir gayya kuyusu halindedir; insan olan herkesin, acısını paylaştığına şahadet ettiğim Türkmenleri zulümden kurtarmak için Irak?ın kuzeyine ?girmek? çok daha büyük sorunların peydahlanmasına yol açmaz mı?

(Bu arada, hem ?Irak?ın toprak bütünlüğünden yanayız? deyip hem de ?Kuzey Irak? sözünü sarfetmek tam manasıyla bir çelişki örneğidir; bu yanılsama, etnik siyaset güden bazı Kürtlerin Irak?ın kuzeyinden ?Güney Kürdistan? diye söz etmesi ve dolayısıyla Türkiye?nin güneydoğusunun ?Kuzey Kürdistan? olduğu varsayımına kadar gider ki, bu herhalde tasvip edilemez..)

İkinci önemli sorun Güney Kıbrıs?ın tanınması hususundaki realitedir..

Annan planı ile ilgili referandumda Türklerin plana evet demiş olması, Güney Kıbrıs?ın ?acilen? tanınmasının önündeki en önemli mazeretimiz olmuştur.. (İşte yine geldik ?duygu? boyutuna; ya halkoylamasında evet dememiş olsaydık, bu mazereti nereden bulacaktık?)

Denilebilir ki; Türkiye AB?den müzakere tarihi almak istiyorsa Güney Kıbrıs?ı 17 Aralık?a kadar tanımak zorundadır; ancak Papadopulos her ne kadar ?bizi tanımazsanız veto ederiz? diyorsa da bunun tatbik kabiliyeti yoktur; zira Güney Kıbrıs?ın veto ?hakkı? vardır ama veto hakkını kullanacak ?gücü? yoktur..

Üç büyükler, yani İngiltere, Fransa, Almanya müzakere tarihine evet der ise, Güney Kıbrıs?ın hayır deme lüksü zaten olmayacaktır; ancak muhakkak ki bu tahlil, Güney Kıbrıs?ın ilelebet tanınmaması gerektiği noktasındaki irreel stratejiyi kapsayan bir tahlil değildir..

Fransa, Sarıyer Kaymakamlığı ise; Güney Kıbrıs, Reşitpaşa muhtarlığıdır!.

Diyelim ki, ben Reşitpaşa muhtarının seçilmesinin usule uygun olmadığını düşündüğüm için muhtarla aramda bir ihtilaf var; ama aynı zamanda memuriyet sınavına girmek istiyorum; kaymakamlık bana ?olur? verecek, muhtarlık ise ?bu adam benim seçilmeme itiraz etti? diyecek, bunun izahı muhakkak ki yoktur..

Üçüncü ve dördüncü önemli meseleler ise, Heybeliada Ruhban Okulunun ve Ermenistan sınır kapısının açılması teşebbüsleridir..

Eğer tüm dinlere saygılı laik bir devlet isek, din adamı yetiştirmek üzere Osmanlı döneminde kurulan, ?71 muhtırasından sonra kapatılmış bulunan Ruhban Okulunun açılması gerekmektedir; bu okulun açılmasına izin vermek için en önemli donelerimiz ?Türk? ve ?Müslüman? olmak iken, bu büyük özelliklerimiz bu okulun kapatılmasından memnuniyet duymamızın sebebi haline gelmemelidir..

Yine, Ermenistan sınır kapısının açılması da bu cümledendir; bir market sahibi işyerini her ırktan, cinsten ve dinden kişiye açıyor diye, ?içeri giren kişi" o işyerinin ticaret odasında kayıtlı hisselerine el koymuş mu oluyor, yoksa o işyeri sahibinin hisselerindeki değerin artması mı sağlanmış oluyor?

Evet, düşünür Helen Keller diyor ki:

?Yüzünüzü güneşe döndüğünüz zaman gölgeler hep arkanızda kalır?..

Ramazan bayramınız mübarek olsun..