BIST 9.627
DOLAR 35,22
EURO 36,73
ALTIN 2.958,31
HABER /  POLİTİKA

Abdullah Gül: Eğer PKK silah bırakmazsa...

Cumhurbaşkanı Gül yeni anayasa çalışmalarında vatandaşlık tanımı krizinin aşılması için "imparatorluk refleksini" önerdi.

Abone ol

Uzlaşma Komisyonu'da tartışmalara yol açan vatandaşlık tanımıyla ilgili de "Olmazsa olmaz, şart değil" değerlendirmesinde bulundu.

Gül, "Osmanlı İmparatorluğu da Selçuklu İmparatorluğu da tarihte Türk devletleri olarak bilinir. Ama imparatorlukların, 'bu Osmanlının vatandaşlarının hepsi Türktür' diye bir şey yok" diye konuştu. 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Litvanya ve Letonya'yı kapsayan Baltık ziyaretinin ilk ayağı Riga'da beraberindeki gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. Bugün yazarı Adem Yavuz Arslan imzalı Gül'ün öne çıkan açıklamaları şöyle oldu:

ANAYASA İÇİN GEREKİRSE SÜRE UZATILABİLİR

Biz niye kendi inisiyatifimizle, kendi aklımızla büyük bir özgüven içinde anayasayı yapmayalım ki? Temel meselelerde ayrılık pek yok aslında. Bunu yapmak lazım. Süre uzatılabilir de, eğer böyle bir irade herkeste gözükürse. O zaman muhakkak ki süre önemli değil. Bir ay sonra olmuş önce olmuş.  Ama bu fırsatı kaçırmamak lazım.

KÜRDE ZORLA SEN TÜRKSÜN DEDİRTTİK

'Ben Türk değil Kürt’üm, bu toprağım insanıyım' diyen insanlara zorla yok ya sen ille de Türksün dedirtmişiz. Bunlar bizim yanlışlarımız. Bunu yaptığımız için güç, verdik enerji verdik. Bugün özgüven içinde bunları bizim halletmemiz lazım. Anayasa çalışmaları bir fırsat. Ülkenin geleceği açısından çok önemli.

Bugünkü anayasa bile; hiçbir değişiklik yapmayın Türkiye'deki tüm kültürleri korumamızı emrediyor. Bizansın kalıntılarını korurken ben niye nüfusumun bir kültürünü korumayayım?

VATANDAŞLIK OLMAZSA OLMAZ DEĞİL

Ben bunun aşılabileceği kanaatindeyim. Bir çok çalışma var. Benim de elimde çalışma var. 49 gelişmiş ülkenin anayasası var. Büyük kısmında vatandaşlık tarifi yok. Olmazsa olmaz, şart değil. Baktığınızda bu 49 ülke, bazıları kanuna bırakmışlar, bazılarında farklı şekilde tarif edilmiş. Nihayetinde tabi bir anayasa halkın çoğunluğu tarafından da kabul edileceği için bunları da dikkate almak gerekir.

Şu çok iyi dersiniz teorik olarak ama nihayetinde bu anayasa halkın çoğunluğuyla, referandumla olacak. Parça olursa da mümkündür.  Halka dayatamazsınız. Formül bir şekilde bulunabilir kanaatindeyim.

İMPARATORLUK REFLEKSİYLE HAREKET ETMELİYİZ

Osmanlı İmparatorluğu da Selçuklu İmparatorluğu da tarihte Türk devletleri olarak bilinir. Ama imparatorlukların, 'bu Osmanlının vatandaşlarının hepsi Türktür' diye bir şey yok. 'Selçuklunun hepsi Türktür' diye bir şey yok. Ama tarihe bunların hepsi Türklerin önderlik ettiği büyük devletler olarak geçmiştir.

Biz bugün imparatorluk değiliz. Üniter bir devletiz. Ama imparatorluk refleksi ve özgüveni ile hareket edebiliriz. Böyle hareket edersek bir çok sorunu aşarız. Kendi kedimize dar elbiseler giydiriyoruz.

Başka ülkenin toprağında gözüm yok. Ama biz imparatorluk bakiyesiyiz. Kendimizi dar elbiselere sokmayalım. Biz Türkiye sınırları içindeyiz. Ama imparatorluk gibi kendimizi esnek ve özgüven içinde hareket edersek birçok sorunun suni olduğunu göreceğiz. Böyle bir Türkiye çok güçlü olur. Onun için dar yazılımlardan ziyade daha büyük anlamlara bakmak gerekir.  Bunlar, o siyasi iklim oluşturabilirse yapılabilir.

HANGİ SİSTEM OLURSA OLSUN ÖNEMLİ OLAN CHECK & BALANS

Şüphesiz ki bu önemli. Ben temel meseleler derken Türkiye'nin demokratik laik hukuk devleti  yapısıyla ilgili söyledim. Tam tersi de olabilir. Batı demokrasisinin dışında da denebilir. Komşularımız mesela. Onlarda da seçimler var. Böyle bir şey yok. Tabi ki sistem değişiklikleri ne tip bir demokrasi. Gördüğüm kadarıyla olmazsa olmaz demiyor teklifi verenler. Burada da nihayette bakılacak nokta şudur: Hangi sistem olursa olsun o sistemin gelişmiş demokrasilerin prensiplerini kendi içinde muhafaza eder. Onların o sistematiği, parlamenter ya da başkanlık sisteminin içindeki kendi sistematiği muhafaza etmek kaydıyla hepsi de tercih edilebilir. Lehinde aleyhinde konuşuabilir.  Önemli olan sistem içindeki chek balanslar.

MUHALEFET TE İŞİN İÇİNE SOKULMALI

Her şey kritik bir döneme geldi. Her dakika önemli, her söz özlü olmalı. Siyasi partiler işin içine sokulursa, ne kadar çok sorulursa o kadar kolay olur. İnsanlar 'katkım yoksa karşı dururum der' siyasetin doğası bu.

SİLAHI BIRAKIP TOPLUMA KARIŞMAZLARSA TEKRAR BAŞLAR

Bu işler, toplumun, herkesin, yapıcı yaklaşmasıyla olur. Başta da basın gelir. Yazarları kastetmiyorum sadece. Onlar konjonktürün ötesinde değerlendiriyorlar yazılarını. Ama  bir de gazetelerin manşetleri, yazı işleri var. Buna işaret etmek istedim. Maksat oraları boşaltmak.

Bu işlerin nihayetinde dağdaki insanlar, silahını bırakıp da normal hayata geçmezlerse 3-5 sene sonra tekrar başlar ve çok daha kötü olur açık söyleyeyim. Biz devlet olarak yılmayız. Ben  riski şurada görüyorum. Çevremizde olup bitenler var. Bu tip örgütler bölünür. Hepsi Türkiye vatandaşı değil. İçlerinde başka ülkelerin kolları var. Dolayısıyla onlar açısından da çok acı olur tekrar. Onun için bu iş madem bu kadar ilk defa aleni ve bu kadar açık seçik bir muhataplık içinde oluyor kıymetinin bilinmesi lazım.

 PARLAMENTER SİSTEMDE CUMHURBAŞKANLIĞI YETKİLERİ FAZLA

Tabi Türkiye kendi sistemini tespit etmeli. Parlamenter mi başkanlık mı? Parlamenter sistem ise bugünkü cumhurbaşkanlığı yetkileri fazladır, daha önce de söyledim. Başka sisteme geçilecekse o sistemin gerekleri yapılmalı. Onun da kendi içindeki tutarlığa bakmak lazım. Gereklerine bakmak gerekir.

AB YEREL YÖNETİMLER ŞARTINA KOYDUĞUMUZ ŞERHİ KALDIRMALIYIZ

Yerel yönetimler konusunda da ademi merkeziyetçiliğe önem veriyoruz. Düne kadar köy yolunu Ankara' dan yaptırıyorduk. Onun için bir çok iş olmadı. Bütün bunları dağıttık. Burada da gayet açık AB yerel yönetimler şartı var.

Biz ona bazı şerhler koymuşuz onları kaldırmak lazım. Aslında fiilen kaldırmışız. Belediyelerin hepsini kardeş şehri var. 'Belediyeler yüksek mahkemeye gidebilir' diyor biz yapıyoruz işte. Şerhleri zaten delmişiz. Bütün bunlar üniter yapı içerisinde olan şeyler. Belediyelere daha çok yetki vermeniz lazım. Böylece onları daha da içselleştirmiş olursunuz.

HASAN CEMAL'E YAPILAN BÜYÜK AYIPTIR

Doğrusu kendi düşüncelerini rahatlıkla yazan insanları her zaman taktir etmişimdir. Ona karşı yapılan çok büyük ayıptır. Fikirlerini tutarsınız tutmazsınız ayrı.. Gazetesinin tutumunu kastediyorum. Varsa bir empoze, gazetesi direnecek kardeşim. Başbakan da söyledi bizden bir şey yok diye.. Bir yazarın her şeysini tasvip edeceksiniz diye bir şey yok. Aşırı bulduğum fikirleri de var. Ama samimiyetle düşüncelerini yazan bu konuda en çok emek harcayan insanlardan birisi.