Güvenlik ve Strateji Uzmanı Abdullah Ağar, Irak'ın kuzeyindeki Erbil kentinde, Türk başkonsolosluk görevlisi Osman Köse'nin şehit olmasıyla sonuçlanan saldırıda iki elle ateş açılmasına değinerek, "Böyle bir saldırıyı gerçekleştiren terörist, istihbarat servisleri ve özel kuvvetlerin eğitiminden geçer" dedi.
Abone olTürk diplomatlara yönelik en son 25 yıl önce Atina'da düzenlenen saldırının ardından Güvenlik ve Strateji Uzmanı Abdullah Ağar, hain Erbil saldırısını Habertürk için değerlendirdi. İşte, Türkiye'nin yüreğini yakan saldırının perde arkası ve tetikçinin profili...
Terörist, istihbarat servisleri ve özel kuvvetlerin eğitiminden geçer
Öncelikle Erbil saldırısına ilişkin dikkat çeken ayrıntı, iddia edildiği gibiyse, suikastı gerçekleştiren teröristin susturucu takılı silahlarla ve iki elini de kullanarak ateş açması. Bu ayrıntı açıkçası teröristin gerçekten çok profesyonel olduğunu gösterir ve böyle bir saldırıyı gerçekleştiren terörist, istihbarat servisleri ve özel kuvvetlerin eğitiminden geçer. Her tetikçi bunu yapamaz. Normal bir suikastta tetikçi, tek silahla girer, vurur ve çıkıp gider. Saldırıyı düzenleyen teröristlerin psikolojilerinin bile hazırlandığını düşünüyorum.
Erbil istikarın merkeziydi
Saldırının düzenlendiği Erbil'in bir stratejisi vardı. Şöyle ki terör örgütü PKK ile Barzani ve PKK ile Talabani arasında Erbil, bölgedeki Kürt nüfus için bir istikrar adası, bir ticaret alanı olarak özel bir statüye sahipti. Erbil'in bir cazibe merkezi olarak nefes alması için özellikle bölgesel yönetimin büyük bir gayret gösterdiği biliniyordu. Dağda kıyamet kopsa bile Erbil'de yaprak kımıldamazdı.
Saldırı Barzani'yi rahatsız etti
Bu saldırı özellikle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani'yi çok rahatsız etti. Hain saldırıyla birlikte Erbil'in büyüsü de bozuldu. Bakın Neçirvan Barzani ilk resmi ziyaretini Türkiye'ye yaptı. Bu önemli bir mesajdı.
Barzani yönetimi PKK'nı talebine izin vermedi
Barzani'nin Türkiye ziyaretinin ardından Irak'ın kuzeyinde gerek kamu gerekse sivil yapılar, yerel yönetimler terör örgütü PKK'ya karşı sesini yükseltmeye, eleştiri mekanizmasını işletmeye başlattı. Bu dönemde Türkiye'nin Pençe Harekâtı'yla birlikte bölücü örgüt, sivil unsurlardan destek istedi. Sivillerin canlı kalkan olmasını talep etti ancak Barzani yönetimi buna izin vermedi.
Peşmerge bize alan bıraktı
Barzani'ye bağlı Peşmerge güçleri özellikle Irak'ın kuzeyinde, Türkiye'nin askeri üstlerinin bulunduğu bölgelerin çevresini boşalttı. Bu bölgelerde Türkiye'nin daha rahat hareket etmesine destek oldu. İçerde Türk askeri konvoyları daha rahat manevra, hareket etmeye başladı.
Mesud Barzani döneminde silahlandırılan, eğitim verilen Suriyeli Kürtler'in, Suriye peşmergelerinin tekrar Suriye'ye gönderilmesi konusunda açıklamalar basına yansıdı. Bu açıklamalar da bölücü örgütte ciddi rahatsızlığa neden oldu.
Diyar Garip'in ölümü travma yarattı
Kandil'de terör örgütü PKK'nın en üst düzey isimleri arasında bulunan Diyar Garip Muhammed'in öldürülmesi PKK'da travmaya neden oldu. Türkiye tarafından bu teröristin etkisiz hale getirilmesi gerçekten çok önemli bir olaydır. Bu olayın ardından terör örgütü sözde lider kadrosunun darbe aldığını gördü ve intikam çığlıkları atmaya başladı.
Saldırının küresel aktörleri
Erbil saldırısının küresel boyutuna bakacak olursak; Türkiye'nin Irak'taki etkinliği ve faaliyetinin artmasıyla birlikte, Doğu Akdeniz'deki gerilim, Suriye meselesi; tüm bu alanlarda Türkiye'nin karşısında hangi ülkelerin durduğunu hepimiz biliyoruz. Irak'ta Türkiye'nin alanını daraltmaya çalışan güçlerin de saldırının perde arkasında olması gayet mümkün
İstikrarsızlaştırma dalgasına dikkat
Son dönemde Türkiye'nin yaptığı hamle ve ataklara bağlı olarak bize karşı istikrarsızlaştırma dalgası yaratılmaya çalışılıyor ve bunu görmek gerekiyor. Bu süreçte milletçe dikkatli, dirençli ve uyanık olmaktan başka da bir yol bulunmuyor.