Suriye'deki gelişmelere yakın markajı ile bilinen Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, Barış Pınarı Harekatı akıbeti hakkında Türkiye ve ABD arasında dün varılan anlaşma sonrası, çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Abone ol9 Ekim'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla, Suriye sınırlarımız boyunca ülkemizi tehdit eden terör örgütü PKK/YPG unsurlarının yok edilmesi hususunda başlatılan Barış Pınarı Harekatı'nın 9. gününde, ABD'den gelen üst düzey yetkililerle yapılan müzakereler sonucu yeni bir anlaşma ortaya çıktı.
Buna göre YPG'li teröristler güvenli bölge için belirlenen Suriye sınırı boyunca 32 km'lik derinlikte alanın dışına çıkması koşuluyla Türkiye harekatı durdurucak.
Uzmanlardan anlaşma hakkında çarpıcı analizler
Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, Türkiye ile ABD arasında Suriye'nin kuzeydoğusundan YPG/PKK'nın çıkarılması konusunda varılan anlaşma sonrası güvenli bölge sürecine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
ABD'nin hem kendisini hem de YPG/PKK'yı kurtarırken, Türkiye'nin bazı kazanımları çerçevesinde sorunlu bir güvenli bölge modeli oluşturduğunun altını çizen Güvenlik Uzmanı Ağar, "Türkiye ile ABD arasındaki anlaşma, Barış Pınarı Harekatı'ndan önce yapılsaydı farklı olurdu ancak harekatın bu safhasında yapılınca Beşşar Esed rejimi ve Rusya'nın Münbiç ve Kobani'ye girmesiyle daha farklı bir kimya üretti." şeklinde konuştu.
"YPG/PKK'nın Suriye'nin kuzeydoğusunda federasyon iddiası hayal oldu''
Ağar, bu durumun harekatın nihai amacına ilişkin farklı bir denklemin gelişmesine yol açtığına işaret ederek, "Bundan sonraki süreçte güvenli bölge modelinin etkinliğiyle ilgili Rusya ve rejimle daha çok muhatap olacağımız bir fotoğraf söz konusu. YPG/PKK'nın Suriye'nin kuzeydoğusunda federasyon iddiası, bu anlaşmayla hayal oldu, Suriye'nin toprak bütünlüğü korunmuş oldu." ifadesini kullandı.
Terör örgütünün, bu anlaşmayla Türkiye sınırlarından uzaklaştırılmış olduğunu dile getiren Ağar, buna karşın YPG/PKK'nın bölgede etkisizleştirilmiş olmadığına dikkati çekti.
Ağar, rejim ve Rusya'nın güvenli bölgeyle ilgili Türkiye'nin buradaki varlığına nasıl bakacağı, YPG/PKK ile ilişkilerini nasıl şekillendireceği ve YPG/PKK'nın buradaki varlığını devam ettirmesine izin verip vermeyeceğinin bu süreçte belirleyici olacağını dile getirdi.
Türkiye'nin özellikle Rusya ile geliştirdiği diyalog ve iş birliğinin güvenli bölge sürecindeki önemine değinen Ağar, "ABD, burada 20 mil kadar aşağı inmiş durumda ancak diğer yandan Türkiye ile Rusya'yı karşı karşıya getirecek bir denklem kurarak aşağı indi." dedi.
Ağar, ABD'nin bu durumu kullanmak isteyeceğini belirterek, Washington yönetiminin Türkiye ile Rusya arasındaki iş birliğinin gelişmesinden duyduğu rahatsızlığa işaret etti.
"Türkiye güç boşluğunu anında doldurmalı"
SETA Dış Politika Araştırmacısı Acun da ABD ile varılan anlaşmanın genel çerçevesinin Türkiye'nin lehine bir tablo çizdiğine vurgu yaparak, "Önemli soru işaretlerinden bir tanesi, YPG/PKK'nın çekilmesine paralel Türkiye ve Suriye Milli Ordusu (SMO) unsurlarının bu bölgeyi kontrol edip etmeyecekleri konusu. Zira rejim ve Rusya'nın da burada ciddi bir hareketliliği söz konusu." değerlendirmesini yaptı.
YPG/PKK unsurlarının belli noktaları rejime bırakmayı tercih edebileceğini kaydeden Acun, "Türkiye'nin bu anlamda dikkati olması, hassasiyet göstermesi ve bu güç boşluğunu anında doldurması gerekiyor." şeklinde konuştu.
'Türkiye'nin kararlı olması gerekiyor'
Acun, YPG/PKK'lıların gelecek süreçte kıyafet değiştirerek rejim unsurları gibi görüntü verme çabasına girebileceğini söyleyerek, "Türkiye'nin bundan sonraki süreçte dikkatli olması ve böyle bir oldubittiye kesinlikle izin vermeden terörist unsurların bölgeden gerçek anlamda çıkarılması konusunda kararlı olması gerekiyor." ifadesini kullandı.
Anlaşmanın YPG/PKK ve destekçilerinde uğrattığı moral bozukluğuna dikkati çeken Acun, "YPG/PKK, eğer anlaşmanın gereğine uymazsa, Türkiye sahada askeri varlığını devam ettirdiği için harekata devam edebilecek. Bu bağlamda ABD'nin YPG/PKK ile olan angajmanının bitme noktasına geldiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bu anlaşma, hem diplomatik hem de sahada askeri anlamda etkileri olacak ciddi bir kazanım olmuştur." dedi.