BIST 9.233
DOLAR 34,46
EURO 36,55
ALTIN 2.925,23
HABER /  GÜNCEL

'ABD'nin hedefi, Irak ve Suriye'de bir İslam devleti kurmak'

İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesinin yazarı Seumas Milne'e göre, ABD'nin hedefi Irak ve Suriye'de Selefi bir emirlik ile bir islam devleti kurmak. Milne, ABD'nin IŞİD'in yükselişindeki rolünü ve Türkiye'nin bölgedeki politikalarını ele aldı.

Abone ol

"Dönemin ABD Başkanı George Bush'un 14 yıl önce başlattığı 'teröre karşı savaş' giderek daha tuhaf şekillere bürünüyor. Pazartesi günü Londra'da Suriye'de 'terör yapmakla' suçlanan Bherlin Gildo adlı İsveçlinin davası, sanığın desteklediği grupların İngiliz istihbaratı tarafından silahlandırıldığı ortaya çıkınca düştü..."

Bir adamı, bizzat bakanlar ve güvenlik yetkilileri tarafından yapılan bir eylemden dolayı cezaevine göndermenin saçmalığı pek fazla gelmiş olsa gerek...

Savunma makamı İngiliz istihbaratının ABD merkezi haber alma örgütü CIA ile işbirliği halinde Libya'dan Suriye'ye silah yaptığı yolundaki haberlerden dem vuruyordu. "

Bu satırlar, İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesinin yorum köşesinden.

Savunma makamının atıfta bulunduğu söylenen 2014 tarihli haberde ise Suriye'deki isyancıların Batı tarafından nasıl silahlandırıldığı ve bu bağlamda Türkiye'nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı tavır, hatta Türkiye ile Suudi Arabistan'dan Suriye'de kimyasal silah üretmek için çok miktarlarda sarin gazı malzemesi alma girişimlerinde bulunulduğu yolunda iddialar var.

Ancak Guardian yazarı Seumas Milne'in üzerinde durduğu asıl konu, Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) yükselişinde ABD'nin oynadığı rol. Milne, ABD'nin Irak ve Suriye'de Selefi bir emirlik ve bir İslam devleti kurulması olasılığını memnuniyetle karşıladığını belirtiyor. Türkiye'nin Suriye'deki tutumu da yazıya konu oluyor.

Selefi Emirlik ve İslam Devleti

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken, Ramadi'nin düşmesine rağmen ABD öncülüğündeki koalisyonun IŞİD'e karşı başarılı olduğunu söylemişti.

Irak'ta Ramadi, Suriye'de Palmyra'nın düşmesine atıfla ABD öncülüğündeki koalisyonun IŞİD'e karşı sürdürdüğü kampanyanın iyi gitmediğini belirten Seumas Milne özetle şöyle devam ediyor:

"Bu noktaya nasıl geldiğimize ışık tutan bir unsur da kısa bir süre önce üzerindeki gizlilik şerhi kalkan Ağustos 2012 tarihli bir ABD istihbarat raporu. Bu raporda doğu Suriye'de Selefi bir emirlik, Suriye ve Irak'ta ise El Kaide kontrolünde bir İslam Devleti kurulacağı tahmini yapılıyor ve bu olasılık resmen memnuniyetle karşılanıyor. (ABD) Savunma İstihbaratı Kurumu'nun belgesinde, batının o dönemdeki iddialarına taban tabana zıt bir ifadeyle Irak'taki El Kaide (daha sonra IŞİD'e dönüştü) ve Selefilerin Suriye'deki isyanın başını çektikleri, 'batının, Körfez ülkelerinin ve Türkiye'nin' de doğu Suriye'de muhalefetin kontrolü ele alma girişimlerini destekledikleri belirtiliyor.

Suriye'deki antik Palmyra kenti IŞİD'in eline geçen önemli yerler arasında.

"Pentagon raporunda, 'ilan edilmiş veya edilmemiş bir Selefi emirlik kurulması olasılığı gündeme getirilerek, 'Suriye'de muhalefeti destekleyen güçlerin, rejimi izole etmek için istedikleri tam da budur' deniliyor.

İki yıl sonra olan da neredeyse bu. İstihbarat raporu bir politika belgesi değil. Birçok yeri kesilmiş ve belirsiz ifadeler içeriyor. Ama kast edilenler yeteri kadar açık. Suriye'deki isyanın birinci yılında ABD ve müttefikleri içinde aşırı mezhepçi grupların ağırlıkta olacağını bildikleri Suriye muhalefetini desteklemek ve silahlandırmakla kalmıyorlardı ve Irak'ın bütünlüğüne tehdit oluşturmasına rağmen, Suriye'yi zayıflatacak Sünni bir tampon bölge olarak bir tür 'İslam devleti' kurulmasına göz yummaya da hazırlardı."

Ramadi'nin IŞİD'in eline geçmesi Irak hükümetini zor durumda bıraktı.

Seumas Milne daha sonra, bunun IŞİD'i ABD'nin kurduğu anlamına gelmediğini belirtiyor, ancak ABD ve batının Orta Doğu'daki politikasının klasik 'böl ve yönet' kalıbına uyduğunu kaydediyor.

Guardian yazarının vardığı kanı ise şöyle:

"Şurası açık ki IŞİD, kendisini Irak ve Suriye'ye getiren veya açıktan ya da gizli açtıkları savaşla büyümesine vesile olan güçler tarafından yenilmeyecek. Batı'nın Orta Doğu'ya yaptığı bitmek tükenmez bilmez askeri müdahaleler sadece yıkım ve bölünme getirdi. Bu hastalığı iyileştirebilecek olanlar, bölge halkıdır - virüsü üretenler değil."