Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Ankara'yı uyardı
Abone olSeçim kampanyalarının son hızla sürdüğü bir ortamda hassas ve sorunlarla dolu bir süreç olan Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili olarak Brüksel'den Ankara'ya "doğru mesajı" verme konusunda oldukça titiz davranan Füle, 12 Haziran sonrası için umutlu ancak seçim kampanyalarında AB'nin kurban edilmemesini önemle vurguluyor.
Türkiye'de genel seçimlere yaklaşık bir ay kala Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Milliyet'ten Güven Özalp'e konuştu. Füle, sürece yeni bir ivme kazandırmak istese de ilişkinin tutkulu bir tango havasına mı bürüneceği yoksa şu anki gibi rest ve blöflerle dolu poker partisi havasında mı devam edeceği konusunda çok sayıda soru işareti var...
TÜRKİYE STRATEJİK ORTAK
Avrupa Birliği 'yle Türkiye arasındaki süreç stratejik bir öncelik olmayı sürdürüp sürdürmediğiyle ilgili olarak Füle şunları söyledi: "Sürecin stratejik önemi konusunda şüphe olmamalı. Türkiye, AB için stratejik bir ortak. Sürdürülen müzakerelerin hedefinin üyelik olduğu da mevcut ve halen yürürlükte olan Müzakere Çerçeve Belgesi'nde belirtiliyor. Diğer üyelik müzakerelerinde de olduğu gibi son kararı verecek olan üye ülkeler. Ancak bu, ne sürecin stratejik önemini ne de nihai hedefinin tam üyelik olmasını etkilemez."
Füle, partilerin seçim kampanyalarında AB konusuna ya hiç değinilmemesi ya da olumsuz değinilmesiyşle ilgili olarak, "Bu kampanyalarda politikacılar kendileri için en önemli konuları işliyorlar. Seçim kampanyaları çok önemli ve hassas ancak AB sürecinin bu kampanyalara kurban edilmemesi de önemli. Seçimler sonucunda Türkiye-AB ilişkilerinin stratejik öneminin ve nihai hedefinin zayıflamaktan çok güçlendiğini görmeyi umuyorum." dedi.
AB 'nin Türkiye üzerinde hâlâ etkisi olduğunuya yönelik soruyu da cevaplayan Füle şunları söyledi: "AB Komisyonu'nun sert ya da yumuşak olması pek bir şey fark ettirmez. Oyunun kuralları gayet açık. Her şeyden önce Türkiye'nin bazı taahhütleri var ve hedefe ulaşacak adımları atmak Türkiye'ye bağlı. Önemli olan aramızdaki kredibilite (güvenilirlik)sorununun nereden kaynaklandığını anlamak ve üstesinden nasıl geleceğimiz konusunda anlaşmak. Bizim kredibilite yükümlülüğümüz oyunun kurallarıyla ilgili. Türkiye'ye karışık mesajlar göndermemeliyiz. Türkiye'nin sorumluluğu ise reformlara bağlı kalmak.
Kredibilite sorunu zaman zaman tarafların sabrını zorluyor gibi...
Üyelik müzakereleri suni takvimlere değil her iki taraftaki isteğe ve güvene bağlı bir süreç. Seçimlerden sonra oluşacak hükümetin süreci devam ettirme konusunda kararlılık göstereceğinin yanı sıra yeni bir ivme yaratmamıza yardımcı olacağına da inancım tam. Aramızda her zaman için güven var"
'EN ÇOK GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ BAKAN DAVUTOĞLU'
Türk dış politikasını AB'yi tamamlayıcı olarak mı görüyorsunuz yoksa "Başka alternatiflerimiz de var" mesajı olarak mı algılıyorsunuz?
AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Avrupa'da en fazla zaman geçirdiği Dışişleri Bakanı'nın Ahmet Davutoğlu olduğunu söylüyor. Ben de hemen hemen aynı şeyi söyleyebilirim. Bu Türkiye'nin önemini gösteriyor. Türk dış politikası son derece iddialı ve potansiyeli yüksek. Türkiye, bölgesinde önemli rol oynuyor. Bence AB'yle daha fazla koordinasyon ve daha yoğun bir ortak hareket olmaması halinde iddialı olmayı sürdürür ancak beklediği sonuçları alamayabilir. Bu sağlanırsa Türkiye hem bölgesinde hem de bölgesini aşan coğrafyada çok daha etkili olur. Daha fazla koordinasyon ve çabaları birleştirmek her iki tarafı da güçlü kılar.
BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNDE SORUMLULUK HÜKÜMETİN
Basın özgürlüğü konusunda sorumluluğun hükümete ait olduğunu söyleyen Füle, "İfade ve medya özgürlüğünü sağlamada ana sorumluluk hükümette. Son aylara değil de son yıllara bakarsak Türkiye'nin ifade özgürlüğü konusunda büyük ilerleme sağladığını söyleyebiliriz. Ama sadece AB'nin değil, diğer uluslararası kurumların da altını çizdiği gibi daha yapılacak çok şey var. Mevcut yasal düzenleme ifade özgürlüğünü Avrupa standartları düzeyinde korumuyor." dedi.
AB'nin seçim sonrası beklentilerinin neler olduğuyla ilgil oklarak da Füle şunları söyledi:
"Öncelik AB uygulamalarıyla uyumlu hale gelmek olmalı.Anayasa hazırlama süreci bizim açımızdan çok önemli, mümkün olduğu kadar kapsayıcı ve herkesin haklarını koruyucu nitelikte olmalı. Dini özgürlükler ve ifade özgürlüğü gibi alanlarda da ilerleme bekliyoruz. Ek Protokol'ü uygulama zamanının geldiğini de görmek gerek."