Analiz Wall Strett Journal gazetesinde yayımlandı. Yazı bir tarihçinin "Türkiye 10 yıl sonra İran olur!" sözlerine dayandırıldı.
Abone olAmerika'nın en önemli gazetesi Wall Street Journal Türkiye ile ilgili son derece karamsar bir analiz yayınladı. Tarihçi Lewis'in "Türkiye 10 yıl sonra İran İslam Cumhuriyeti olabilir" sözlerinden alıntı yapan gazeteye göre islami eğilim kök salıyor. Ordu ve hukuk Erdoğan hükümetinin saldırısı altında... Olacakları kestirmek ne kadar güçse, hiçbir şey olmayacak demek o kadar çılgınlık...
İşte o analiz:
TÜRKİYE 10 YIL SONRA İRAN İSLAM CUMHURİYETİ'NE BENZER
"Türkiye AK Parti iktidarı altında zenginleşirken, İslami eğilimli hükümet ile laik düzen arasındaki kavga, sonu tahmin edilmesi zor bir yola giriyor.
Geçtiğimiz hafta Ortadoğu tarihçisi Bernard Lewis’e Türkiye’nin nereye doğru gittiğini sordum. Türkiye hakkında en değer verilen çalışmalardan biri olan “The Emergence of Modern Turkey” (Modern Türkiye’nin Doğuşu) adlı bir kitabı da bulunan Lewis, Mustafa Kemal tarafından kurulan laik cumhuriyetin 10 yıllık bir süre içinde İran İslam Cumhuriyeti’ne benzeyebileceğini belirtti.
(...)
İÇ POLİTİKADAKİ DEVRİMLER
Dış politikada görülen değişimler, Türkiye’nin iç politik düzenlemelerindeki devrimin yansımaları. Laikliğin büyük destekçisi olan ordu Erdoğan hükümetinin saldırısı altında. Geçen hafta parlamentonun kabul ettiği referandumdan evet çıkması halinde laik düzenin bir diğer savunucusu olan yüksek mahkemeler kontrol altına alınabilecek. Bir de ABD’nin Türk halkının gözündeki yerinin hiç olmadığı kadar aşağıda olduğunu da unutmamak gerek.
LİBERALLER NEDEN RAHATSIZ DEĞİL
Tüm bu gelişmeler Profesör Lewis’in yaptığı uyarıyı fazlasıyla destekliyor. O zaman neden aralarında laikler ve geleneksel liberaller de bulunan bir grup Türk Erdoğan’ın getirdiği değişikliklerden rahatsız olmuyor?
Bunun bir cevabı “kendilerini kandırıyorlar” olabilir: Liberaller, İran İslam Devrimi’nde de ön safta yer almışlardı. Ancak ilerleyen dönemde hepsi Ayetullah Ali Hamaney tarafından acımasızca kenara itildi. Ancak bu durum Türkiye için pek inandırıcı değil.
EN ÇOK BÜYÜME GÖSTEREN ÜLKE
Bir diğer akla yakın sebep, Ak Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin uğradığı ekonomik dönüşüm. 1997’de yüzde 99 olan enflasyonu bugün tek haneli rakamlara çeken Türkiye için Goldman Sachs yüzde 7’lik büyüme bekliyor. Bu performansla Türkiye eğer Avrupa Birliği (AB) üyesi olsaydı Avrupa’nın 2010’da en çok büyüme gösteren ülkesi olacaktı.
İSLAMCI BURJUVA SINIFI
Bu dönüşümlerden fayda sağlayanların başında, Ak Parti’nin siyasi tabanındaki İslami burjuva sınıfı oldu. Eskiden ülkenin laik siyasetçileri ve iş dünyası elitleri tarafından kenara atılan bu sınıf, kızlarının hem üniversiteye gitmesini hem de başörtüsü takmasını istiyor. Diğer yandan, bu insanlar seçtikleri bir hükümet tarafından yönetilmek, atanmışların “derin devleti” ya da ülkede laikliği korumak için demokrasiyi ve refahı kurban eden çıkarcı memurlar, yargıçlar ve bürokratlar tarafından yönetilmek istemiyor.
BATIYA ÖZGÜ ÖZELLİKLERİ BIRAKIYOR
Türkiye adına çelişkili olan sonuç, ülkenin daha zengin ve (bazı bakımlardan) daha demokratik hale geldikçe, Batı’ya özgü bazı özelliklerini bırakması. Erdoğan’ın nahoş komşularına olan düşkünlüğü şüphesiz kendi içgüdüleri, ideolojisi ve egosundan kaynaklanıyor. Ancak Erdoğan’ın tavrı aynı zamanda Türkiye’nin kendi bölgesinde daha fazla yabancı kalmasını istemeyen halkın hislerini yansıtıyor.
NEREYE KADAR GİDECEK?
En önemli soru, bu durumun nereye kadar gideceği. Erdoğan’ın iç politikadaki bazı güç oyunları Türkiye’de de “Putincilik” akımının yayılmaya başladığının işaretini veriyor. Henüz Türkiye’nin İsrail’e tamamen yabancılaştığını söyleyemeyiz ancak İran’a yönelik bir İsrail saldırısı son noktayı koyabilir.
En önemlisi, Erdoağan’ın İslamcılık damgası sosyal ve siyasi hedefleri içinde ılımlı bir düzeyde mi kalacak yoksa agresif ve radikal bir görünüme mi bürünecek? Bu sorunun cevabını tahmin etmek ne kadar güçse, olasılıklar hakkında endişe duymamak o kadar çılgınca olacaktır.