BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,70
ALTIN 2.967,25
HABER /  GÜNCEL

ABD'de tuzak mı kurdu? Hükümete acil uyarı

Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, ABD'li gazeteci Seymour Hersh'in hafta başı yayınlanan makalesiyle ilgili hükümeti uyardı.

Abone ol

ABD'nin en saygın gazetecileri arasında gösterilen Seymour Hersh'in hafta başında yayınlanan ve 21 Ağustos'ta Suriye'nin Guta bölgesindeki sarin gazı saldırısından Türkiye'nin sorumlu olduğunu iddia ettiği makalesi Ruşen Çakır'ın bugünkü yazısında enine boyuna masaya yatırıldı.

Vatan gazetesindeki yazısına "Seymour Hersh'ün haberi ve "Pennsylvania connection" başlığını atan Ruşen Çakır, önce haberi ciddiye aldığını yazdı ardından da ikinci bir olasılığa daha dikkat çekti:

"Erdoğan ve Fidan'dan kurtulmak isteyen Washington yönetimi, onları yıpratmak uğruna böyle spekülasyonların dolaşıma girmesine izin verdi."

Yazısında daha önce cemaat ve AK Parti arasındaki gerilimlere, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik operasyon haberlerini de hatırlatan Çakır, AK Parti hükümeti ve Erdoğan'ı El Kaide konusunda ciddi bir dille uyardı:

"Yine bir devletin başına gelebilecek en büyük tatsızlıklardan biri de, hiç ilgisi olmamasına rağmen adının El Kaide ile birlikte anılmasıdır. Ankara'nın bir an önce, El Kaide ile doğrudan ya da dolaylı ilişki iddialarını hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde geçersiz kılması şart."

Ruşen Çakır'ın bugünkü yazısından çarpıcı bölümler şöyle:

 Dünyada bağımsız, özgür gazetecilik denilince ilk akla gelen isimlerden biri, Amerikalı Seymour Hersh'tür. Kuşkusuz Hersh'ün "iyi gazeteci" olmasının defalarca tescillenmiş olması, her haberinin kayıtsız şartsız doğru olacağı anlamına gelmez. Fakat iddialı bir haberin altında eğer onun imzası varsa, o habere şu ya da bu nedenle burun kıvırmanın, hele bu mesleğin esaslarından olan "haber kaynaklarıyla ilişki" konusunda Hersh'e ders vermeye kalkmanın hiçbir inandırıcılığı ve anlamı yoktur. Dolayısıyla Amerikalı gazetecinin, geçen yıl 21 Ağustos günü Şam'ın doğu banliyölerinden Guta'da meydana gelen kimyasal saldırıdan El Kaide ile ilişkili El Nusra Cephesi'ni sorumlu tutan ve bu örgütün de sarin gazına Ankara'nın yardımlarıyla ulaştığını iddia eden haberini ciddiye almak durumundayız.

İKİ SENARYO VAR

Son birkaç aydır yaşanan bazı gelişmelerden hareketle kabaca iki senaryonun söz konusu olabileceğini düşünüyorum:

1) Gerçekten Ankara, Hersh'ün yazdığı gibi Washington'ı Suriye'de savaşa sokmak için o kimyasal saldırıya bulaştı. Bunun farkında olan Amerikan yönetimi, stratejik açıdan bir dizi konuda işbirliği içinde olduğu Türkiye'yi kaybetmemek için, olaydan sorumlu gördüğü Başbakan R. Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a karşı, nihai amacı tasfiye olan bir yıpratma süreci başlattı;

2) Guta saldırısında Ankara'nın hiçbir alakası olmamasına rağmen başka nedenlerle Erdoğan ve Fidan'dan kurtulmak isteyen Washington yönetimi, onları yıpratmak uğruna böyle spekülasyonların dolaşıma girmesine izin verdi, hatta bunu teşvik etti.

MİT KRİZİNE YENİDEN BAKMAK LAZIM

Hersh'ün yazısından sonra, geçen yıl eylül ayında (yani Guta olayından kısa bir süre sonra) BM Genel Kurulu için New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e değişik platformlarda sık sık Ankara'nın Suriye'de El Kaide ve özellikle El Nusra ile ilişkili olup olmadığının sorulmuş olması daha fazla anlam kazanıyor.

Hersh'ün yazısından sonra, geçen yıl ekim ayı başında Wall Street Journal'da çıkan "Türkiye'nin istihbarat şefi Suriye'de kendi yolunu çizdi" başlıklı yazının satır altı mesajları daha da netleşiyor.

Hersh'ün yazısından sonra, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun makamındaki dörtlü Suriye zirvesinin ortam dinlemesinin kayıtlarının neden seçimlere birkaç gün kala dolaşıma sokulmuş olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Yine Hersh'ün yazısından sonra Suriye sınırında MİT tırlarının durdurulması olaylarına, dolayısıyla 17 Aralık sürecine, özellikle sürecin zamanlamasına, buradan hareketle Fethullah Gülen cemaatinin küresel ilişkilerine yeniden bakmak gerekiyor. Hatta daha geriye gidip 7 Şubat 2012 günü patlak veren ve ana hedefi Hakan Fidan olan MİT krizini yeniden değerlendirmek de isabetli olacaktır. Fidan'ın daha Suriye meselesi gündemde değilken hedef alınmış olmasından hareketle sorunun sadece El Kaide ile ilişki zemininde anlaşılamayacağı da açıktır.

EN VAHİM HATA...

Bununla birlikte, El Kaide hakkında epey araştırma yapmış, kafa yormuş bir gazeteci olarak şunu vurgulamak isterim:

Herhangi bir devletin yapacağı en vahim hatalardan biri El Kaide'yi kullanacağını sanması ve buna kalkışmasıdır.  Yine bir devletin başına gelebilecek en büyük tatsızlıklardan biri de, hiç ilgisi olmamasına rağmen adının El Kaide ile birlikte anılmasıdır. Ankara'nın bir an önce, El Kaide ile doğrudan ya da dolaylı ilişki iddialarını hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde geçersiz kılması şart.