BIST 9.420
DOLAR 34,41
EURO 36,30
ALTIN 2.841,52
HABER /  GÜNCEL

ABD usta, Türkiye satranç tahtası

Son günlerde ağızlara pelesenk olan bir söylem var. "ABD-Türkiye ilişkileri geriliyor." diye. Peki, bu ilişkileri geren kim? ABD suçluyu çoktan bulmuş, şimdi onu sindiriyo

Abone ol

Şöyle biraz gerilere gitsek, dönem dönem ABD ile Türkiye ilişkilerinin gerçekten gergin dönemler geçirdiğini görebiliriz. Ve her gergin dönemin ardından Türkiye'nin ABD'ye daha bir bağlandığını görürüz... En iyi örnek ise Kıbrıs Barış Harekatı öncesi, sırası ve sonrasında olanlardır... Türkiye'ye her türlü (Genellikle eskimiş olsalar bile) askeri araç, gereç ve teçhizatı sağlayan ABD, harekata göz yuman ABD ve harekatın ardından Türkiye'ye ambargo uygulayanda ABD idi. Sadece bu bile Amerikan dış politikasının anlık üretildiğini düşündürebilir. Ama tam tersidir. ABD hamlelerini bir satranç oyuncusu gibi düzenlemekte ustadır. Çünkü iki dünya savaşında ve ardından gelen soğuk savaş döneminde bu özelliğini geliştirmiş ve pekiştirmiştir. Üstelik dünyada güç dengeleri sürekli değişirken, siyasal, ekonomik ve askeri güç olarak ayakta kalan tek ülke olmayı da başardı. Şimdi, dünyayı yeniden şekillendirme görevini yerine getiriyor. Bu görevi kimlerin verdiği konusunda çok sayıda isim ortalarda dolaşıyor. ABD, dünyayı şekillendirmek için çok hassas bir noktayı bundan en az 30 yıl önce belirledi. Bu nokta bugün ABD'nin demokrasi havarisi kesildiği IRAK'dan başkası değildir. Çünkü bu coğrafya çok hassas siyasi dengeler üzerinde yaşamaktadır. Önce Irak'da Saddam iktidara taşındı. Ardından ABD için bölgede en telhikeli unsur olan, Avrupa'nın desteği ile ülkesinde İslam Devleti kuran Humeyni'nin İran'ı ile savaşa tutuşturdu. Sonra güçsüz düşen Irak'ın Rusya ile yakınlaşmasını engellemek için Kuveyt işgaline göz yumdu. Ve ardından da müthiş bir kampanya ile Irak'ı ve tabii ki Saddam'ı dünyadan soyutladı. Daha o gün yok edebileceği Saddam'ı elinde tuttu tuttu ve nasıl yaratıldığ hale şüpheli olan 11 Eylül saldırılarının ardından defteri kapattı. Bu defteri dürüp atarken, dünyayı peşinden sürüklemesi için çok geçerli bir sebebi de vardı. Terör. Afganistan dümdüz edildi. Ladin ve adamları yerin bin kat dibini mesken tutarken, ikinci suçlu Saddam tarihe gömüldü. Hedef... Çok insani idi. Irak'a demokrasi getirmek. Ama herkesin bildiği gerçek farklıydı. Petrol. Irak petrolünü kontrol etmek. Ama hedef asla bununla sınırlı olamazdı. ABD sadece Irak petrolleri için bu kadar masrafa ve riske girmemeliydi. İşte bu sırada Ortadoğu Projesi'ni masaya koydu. Küçük Asya yeniden şekillenecekti. İran ve Suriye iki çıban başı idi. Uyarıldı, tehdit edildi. Minik minik operasyonlar bile yapıldı. Körfezin güneyi zaten sinmiş sıranın kendilerine gelmesinden korkuyordu. Kendileri için radikal sayılabilecek ataklar yapıyorlardı, demokrasi adına, çağdaşlık adına. Bu bile ABD'nin bölgede kısmi sempati toplamasını sağlamalıydı. Ama böyle olmadı. Özellikle Irak'taki direnişin sertleşmeşi, ABD'yi bölge politikalarını yeniden gözden geçirmeye sevketti. İşte o an birşey farketti ABD... Yıllardır iniş çıkışlı bir grafik içinde ilişkisini sürdürdüğü dost Türkiye'den yeterince destek göremediğini anladı. Hatırladı. İki tezkere, üslerin yeniden organizasyonu gibi konularda ters düştüğü Türkiye'de yükselen ABD karşıtlığını sorgulamaya başladı. Çünkü dost Türkiye'nin ayağını sürümesi, hem Irak'ta hem Türkiye'de karşıtları cesaretlendiriyordu. Önce açık açık kendinize gelin uyarısı yaptı. Sonra Medya aracılığı ile halkı yanına çekme kaygısına düştü. Amerikan Gazeteleri aracılığı ile Türkiye'yi kendi halkına şikayet etti. İlişkileri germeye başladı ve son olarak bu akşam ağzından baklayı çıkardı. Sorumlu AK Parti idi. Washington'daki muhafazakar araştırma kurumu American Enterprise Enstitüsü'nde görevli Ortadoğu uzmanı Michael Rubin, `Middle East Quarterly' dergisinde `Yeşil Sermaye ve Türkiye'de İslamcı Politika' başlıklı bir yazı kalem aldı. Yazıda özetle AK Parti'nin İslam'a yakın duruş belirlemiş sermaye guruplarına yakın durduğu imajı verilmek isteniyor. Hedef ise kuşkusuz, ülkede 3 Kasım sonrası yavaş yavaş erozyona uğramaya başlamış olan asker-siyasetçi gerginliğini kaşımak, laiklik vurgusu ile iktidarla-asker arasına kara kedi sokmak. İşte Rubin'in yazısı özellikle zamanlama açısından çok iyi irdelenmelidir. ABD AK Partiyi dizginlemek istemektedir. Bunu yaparken Türkiye'deki demokrasi ya da ekonomik geleceği düşündüğünü sanmayın. Tek hedefi AKP'nin şu anki siyasal gücünü Orta Doğu ve tabii ki Asya'daki emelleri doğrultusunda kullanabilmektir. Ve bunun için ne gerekiyorsa yapacaktır. Yoksa ABD'nin Türkler tarafından sevilmek gibi bir kaygısı hiçbir zaman olmamıştır. Çünkü onun politikalarında duygusallık değil, bir satranç ustasının hamle zenginliği vardır.