BIST 9.916
DOLAR 35,04
EURO 36,36
ALTIN 2.922,07
HABER /  GÜNCEL

ABD özgürlüğüne özgün bir eleştiri

ABD’nin göstermelik ‘özgürlük’ anlayışının ardındaki samimiyetsizlikten yola çıkan yönetmen Lars Von Trier, bugün gösterime giren film özgün eleştiriler yapıyor

Abone ol

Bizi uzaktan sev, ey özgürlük!

Manderlay’le ‘fırsatlar ülkesi’ne ikinci kez suçüstü yapıyor. Tam da ‘özgürlük’ götürdüğünü düşündüğü Irak’ta, ‘patronun’ tüm senaryoları iflas ederken…

Dogville ile ‘ABD-Fırsatlar Ülkesi’ üçlemesinin ilk filmini yapan Danimarkalı yönetmen Lars Von Trier, seriye ‘Manderlay’le devam ediyor. Beyazperdede her daim eleştirel bir yaklaşım sergileyen yönetmen, üç filmden oluşacak bu seri için yola çıkarken, uçak korkusu yüzünden ömründe hiç görmediği ABD ve politikaları üzerine derinlemesine tahliller yapma niyetindeydi.

Nicole Kidman’ın başrolünü oynadığı Dogville’de bu amaç için kararlı bir adım atan yönetmen, bu ilk filmde kendine özgü tarzıyla ABD’nin ahlakî ve tarihî temelleri üzerine gitmiş, isabetli dokunuşlar yapmıştı. Son bölümü ‘Washington’la tamamlanacak üçlemenin bugün gösterime girecek ikinci filmi Manderlay ise dünya patronluğuna soyunan bu ülkenin ‘özgürlük’ anlayışını irdelemeye çabalıyor. Lars Von Trier, zamanlama olarak da isabetli davranıyor.

Film, şu günlerde Irak’a ‘özgürlük getirme’ adına ikinci bir Vietnam sendromu yaşayan ABD’nin tarihine dönerek, hiç beklemediği yerlerden vuruşlar yapma gayretinde. Trier’in zeki biri olduğu kesin, acımasız eleştiriler yapmaktan çekinmiyor. Tüm bunlara neredeyse kusursuz diyebileceğimiz sinema anlayışını da eklediğimizde ortaya izlemesi keyif veren, keyfin ötesinde düşündüren, zihinleri allak bullak eden iyi filmler çıkıyor diyebiliriz. Manderlay de bunlardan biri.

Geçtiğimiz ay Filmekimi’nde sinemaseverlerin karşısına çıkan Manderlay, bu yıl Cannes’da ‘Altın Palmiye’ için de aday gösterilmişti. Nicole Kidman’ın canlandırdığı ‘Grace’ karakterini bu kez M. Night Shyamalan’ın ‘Köy’ filminden tanıdığımız Bryce Dallas Howard perdeye taşırken babası rolünde ise Willem Dafoe’yu seyredeceğiz. Sinema ve tiyatronun iç içe geçtiği film, sinemaseverlerin pek alışık olmadığı bir tarz. Ancak ilk filmde bu handikapı aldığı iyi tepkilerle atlatan yönetmen, ikinci filmde de aşağı yukarı aynı mekânı kullanıyor.

John Hurt’un dış sesinden anlatılan öykü, ABD’nin güneyindeki Alabama’da, adı Manderlay olan bir çiftlikte başlıyor. Bu çiftliğin ilk bakışta sessiz ve sakin ortamına gizlenmiş rahatsız edici bir öyküsü var. Grace ve babası, yerleşmek için uygun bir yer aramak üzere Dogville kasabasından yola çıktıklarında takvim yaprakları 1933 yılını göstermektedir. Yolculuk güzergahı üzerindeki Manderlay’de kısa bir mola verme zamanıdır. Grace, kapısında zincirler olan bu çiftliğe daldığında, neredeyse 70 yıl önce ortadan kalkan köleliğin hüküm sürdüğünü görür. Beyaz sahipler ve zenci köleler yüzünden hayretler içinde kalan Grace, kendini olaya müdahale etmekle yükümlü hisseder. Her ne kadar babası, başkalarının işine burnunu sokmaması gerektiğini söylese de. Eziyet çeken kölelere elini uzatmak, vicdan borcunu ödemek için, çiftlikte kalmak isteyecektir.

Çiftliği özgürleştirecek, despot efendiyi yıkacak ve yasaların hüküm sürdüğü ferah bir dünyaya kavuşturacaktır. Ama olaylar hiç de istemediği boyutlara ulaşacak, herkes için hep en iyisini isteyen Grace’in kanunları, Manderlay’i cehennemî bir çukura çekecektir.

Manderlay’i aslında bir model gibi görmek gerek. Trier’in kurnaz zekâsı, bu modelin tüm zamanlara uygulanabilirliği gibi bir noktaya gelmemizi sağlıyor. O zamanın zenci ve efendisi, günümüzün Saddam ve Irak halkı gibi. Ne kadar iyi niyetli olursanız olun (ki ABD için bu da şüpheli) dengelerle oynadığınızda ortalığı bir cehenneme çevirmek çok kolay olacaktır. Yönetmen, “Grace’i, tüm dünyaya Amerikan yaşam tarzını kabul ettirmeye çalışan günümüz ABD’sine benzetmek mümkün.” diyor ki doğrudur. Film, diğer bir yandan ABD’yi de kendi içinde yargılama çabasına girişiyor. Samimiyetsiz özgürlükçü politikalarla dünyaya açılmaya çalışırken, kendi içindeki ‘siyah-beyaz’ kardeşliğini dahi sağlayamamış bir ülkenin içler acısı yüzsüzlüğü de dikkate değerdi doğrusu. ABD yönetiminin son Katrina kasırgasından sonra zenci ağırlıklı New Orleans gibi şehirlerdeki vatandaşlarının yaşadıklarına sadece seyirci kaldığını hatırladığınızda, Lars Von Trier’in anlattığı hikâyenin nasıl bir evrensel değer kazandığını da görmeniz mümkün olacaktır.

MANDERLAY

Yönetmen: Lars Von Trier

Oyuncular: Bryce Dallas Howard, Isaach De Bankolé, Danny Glover, Willem Dafoe

Kaynak: Zaman