ABD Ortadoğuya kriz pompalamaya devam ediyor
Ortadoğu da 2010 yılında ilk olarak Tunus’ta başlayan Arap Baharı;
Arap dünyasında, tek bir lidere veya aile yönetimlerine dayalı otoriteryan rejimlerin sıkıyönetim uygulamaları karşısında başkaldıran Arap toplumları, siyasi özgürlüklerin sağlanması, insan haklarının korunması, gelirlerin adil paylaşımı ve işsizliğin giderilmesi için gerekli reformların yapılmasını istiyorlardı.
İlk başlarda bu taleplerin karşılanması için gösteri yürüyüşleri ile başlayan süreç, bazı ülkelerdeki isyanın silahlı eylemlere dönüşmesi ile birlikte iç savaşa evrilmiş, zamanla daha kaotik bir hal alan hareket Tunus, Mısır, Yemen ve Libya’da iktidarların devrilmesiyle sonuçlanmıştır.
Tunus ve Mısır’da yaşanan süreçlerin aksine Arap baharı süreci Suriye’de gerek iktidarın protestolara karşı sert tutumu, gerekse dış aktörlerin meseleye dahil oluşu ile yoğun bir çatışma alanına dönüşmüştür.
Oluşan bu çatışma alanı ise zamanla yeni aktörlerin doğmasına zemin hazırlayarak çatışmanın daha geniş alanlara yayılmasında etkili olmuştur.
Suriye’deki süreçte dış aktörlerin gerek Esad rejiminin gerekse muhalefetin yanında yer alarak dahil oldukları kriz ülke genelinde sıcak çatışma alanı oluştururken, aynı zamanda Suriye üzerinden küresel ve bölgesel düzeyde bir nüfuz mücadelesinin başlamasına da neden olmuştur.
Şimdi de Filistin ateş hattı. 7 Ekim’de başlayan, İsrail’in Gazze’yi işgali ve haritadan silmek üzere yaptığı saldırılarla savaş tüm şiddetiyle devam ederken, savaşın ekseni ABD-İran doğru kayıyor.
Ürdün-Suriye sınırında ABD üssüne yapılan saldırı, ardından Washington’ın Irak ve Suriye’de İran’la irtibatlı hedefleri vurması bölgede tansiyonu daha da artırdı.
İranlılar, ABD’nin yazdığı İran’ı, İran topraklarında vuralım hikayesinin farkında. İran’a yapılacak her türlü saldırganlığa çekinmeden cevap verecekleri çok net. ABD, Ortadoğu ülkelerinde savaş çıkarmak ve istikrarsızlığı sağlamak konusunda oldukça tecrübeli.
Kızıldeniz’de ABD ve İngiltere’nin Husilere yönelik operasyonlarının artması halinde İran’ın tepkisinin ne olacağı oldukça önemli.
Böyle bir durumda Yemen kendi kararlarını kendi verecektir. Gazze’de yaşananlara tepki verme konusunda benzerlikler olabilir.
Son zamanlardalarda yaşanan gerilimlerin temelinde İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamlar var. 3 ayı geçen bir savaş sürecinde ateşkes üzerinde çalışıldı fakat her defasında İsrail reddetti. İsrail barışa karşı, savaştan besleniyor. İran, ABD’nin yıllardır bölgede attığı her adımı ülkeyi ağa düşürme politikası olarak tanımlıyor. ABD ve Batılı ülkelerin Ortadoğu’ya yeni krizler şırınga ettikleri ortada.
Olası bir savaş durumunda Türkiye-İran arasında gerçek bir dayanışma olur mu?
Bölgedeki ortak tehditlerin dayanışmayı zorunlu hale getirmesi de önemli bir faktör gibi görülüyor.