Irak'taki hastanelerde yüzlerce sivil yaralı ve ölü ABD'nin askeri nokta diye vurduğu yerlerden gelmiş.
Abone olŞehrin hemen her tarafında dumanlar gökyüzüne yükselirken, bu saldırıda 3 sivilin öldüğü, 207 kişinin de yaralı olduğu bilgisi geldi. Buraya ulaşan bir diğer bilgi ise, kentte şok etkisi yaptı. El Cezire televizyonunun verdiği habere göre, dün sabah saatlerinden itibaren ABD ve İngiliz birlikleri Basra’yı bombardımana tutmuş ve bu saldırıda da en az 50 kişi hayatını kaybetmişti. Iraklı yetkililerin de yardımıyla dün Bağdat’taki küçük-büyük bütün hastaneleri gezme imkanı bulduk. Hastaneler yaralılarla doluydu. Yaralılar arasında kadın ve çocukların çoğunlukta olduğu görülürken, Iraklı yetkililer, bizim de arasında bulunduğumuz yerli-yabancı basın mensuplarına, ABD’yi suçlayan açıklamalar yaptılar ve ABD’nin sivilleri hedef aldığını söylediler. Çocukların feryatları Hastanelerde en yürek yakan görüntüler şüphesiz çocuklara aitti... Dünyaya gözlerini bombayla açan bebeklerden tutun, 8-10 yaşındaki çocuklara kadar her yaştan çocuğu hastanede görmek çok acıydı. Anne-babalarının ve doktorların çabalarına rağmen bomba parçalarıyla yaralanmış çocukların feryatları bütün hastaneyi inletiyordu. Bu çocuklara müdahale için tıbbi malzemenin yetersiz oluşu ise, doktorları çaresiz bırakan bir başka olaydı. Bir doktorun, ağlayan Iraklı bir çocuğu göstererek, “Bu çocukların ne günahı var? ABD hani sadece askeri tesisleri vuracaktı?” sorduğu soruya ise kimse cevap veremedi. Anne-babaların ABD aleyhine attıkları sloganlar da, hastane koridorlarında yankılandı. Gelenek bozuldu Müttefik kuvvetleri savaşın ilk 3 günü itibariyle sadece gece bombaladığı Bağdat’ı dün ilk kez sabah saatlerinde ve öğleden sonra da bombalayarak, gündüz vurmama ilkesini bir tarafa bıraktı. Öğle saatlerinde Bağdat’ın özellikle dış mahallelerine isabet ettiğini öğrendiğimiz füzelerle birlikte şehir yeniden bir duman bulutunun altına girdi. Oysa ki müttefikler dün öğle saatlerinde Bağdat’ı vurana kadar şehirde hayat normal olarak sürüyordu. Sabah saatlerinde bizim de bulunduğumuz yerden görebildiğimiz kadarıyla şehirde trafik normale dönmüştü. Ancak, kamu binalarının ve işyerlerinin büyük bölümü yine kapalıydı. Şehirde canlı olan tek şey çift katlı kırmızı otobüsler ve taksilerdi. Bunlar da normal trafik akışını devam ettiriyordu. Kentteki en işlek caddelerinden El Reşid’in bomboş olduğu ve buradaki mağazaların kepenklerinin kapalı olduğu ise, hemen dikkatimizi çekti. Saraylar enkaz oldu Bu arada, şehrin üstünü kaplayan yoğun bombardıman dumanlarına rağmen, belediye görevlileri, bombalarla ağır darbeler alan Irak lideri Saddam Hüseyin’in sarayından etrafa fırlayan enkaz parçalarını topladılar. Bizim bulunduğumuz yerden görebildiğimiz kadarıyla, Irak liderinin gücünü simgeleyen “Es-Selam” ve “Ez-Zuhur” adlı iki sarayın ağır yara alması bombardımanın ne kadar şiddetli olduğunu göstermeye yetiyordu. Ekmek sıkıntısı yok ABD’nin yoğun bombardımanına rağmen Bağdat’ta ilk gözümüze çarpan elektrik, su ve haberleşme hatlarının normal olarak işlemesiydi. Bu konularda bir sıkıntı yaşanmaması ilk üç gün itibariyle Bağdat’ta hayatın normal olarak sürmesine yetti. Hatta fırınlar ve küçük lokantalar sabah saatlerinden itibaren kapılarını Iraklılara açarken, eczanelerin de sürekli açık olduğu görüldü. TV’ler moral aşılıyor Elektriklerin kesik olmaması sebebiyle Irak televizyonu da yayınını şimdilik sürdürebiliyor. Yayınlarda sürekli olarak Saddam Hüseyin’in görüntüleri, demeçleri yayınlanıyor, Irak hükümetinin diğer yetkililerinin halka moral mesajları yayınlanıyor. Sivil halk da mikrofonlarını uzatan Irak TV’lerinde, savaşın anlamsızlığı vurgulanıyor ve ABD aleyhine sloganlar atılıyor. Hiroşima’dan beter Bağdat’ta birlikte olduğumuz çeşitli ülkelere mensup ve daha önce savaşlar görmüş olan basın mensupları, bombardımanın ilk üç gün itibariyle çok ağır olduğunu vurguluyorlar. Bir Batılı gazetecinin, “Bu bombardıman Hiroşima’dan daha beter olabilir. ABD bombalamanın henüz başlangıç aşamasında. Daha ağır silahları kullanırsa, insanlık tarihi Hiroşama’dan daha ağır bir dramla karşı karşıya kalabilir” sözleri, içerisinde bulunduğumuz durumun dehşetini anlatmaya yetiyordu.TÜRKİYE