BIST 9.550
DOLAR 34,53
EURO 36,26
ALTIN 2.992,72
HABER /  GÜNCEL

ABD-İsrail ilişkilerinde ilklerin krizi

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ABD ziyaretinin yarattığı krizin iki ülke ilişkilerini değiştirmesi güç görünüyor. Ancak, özellikle ABD’nin İsrail’e yaklaşımı ve ABD iç siyaseti açısından önemli bir dönüm noktası olmaya aday. İrem Köker'in haberi.

Abone ol

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yapılan tüm çağrılara ve itirazlara rağmen vazgeçmediği Washington ziyareti, ABD’de bugüne kadar görülmemiş gelişmelerin yaşanmasına ve dokunulmaz kabul edilen İsrail ile ikili ilişkilerin tartışılmaya başlanmasına neden oluyor.

Bir yandan İsrail’e hem yüksek sesle eleştiriler yöneltiliyor, hem de somut tepkiler ortaya konuyor.

Kamuoyu da ikiye bölünmüş durumda ve Netanyahu’ya yapılan davetin yanlış olduğunu düşünenler çoğunlukta.

Hepsinden önemlisi, Netanyahu’nun bizzat Washington’a gelerek İran’la yürütülen nükleer müzakereleri eleştirmesi ABD’ye geri adım attıracak gibi durmuyor.

Washington’da bulunan Institute for Policy Studies analistlerinden Phyllis Bennis’e göre, bu ziyaret iki açıdan büyük önem taşıyor.

BBC Türkçe’ye ziyareti değerlendiren Benin, “İlk olarak, ABD’nin İsrail’e yönelik dış politikasında herhangi bir değişim olmasa da son dönemde kamuoyunun ve basının İsrail’e yaklaşımında önemli değişiklikler var. İkinci önemli nokta, Netanyahu burada, açık açık demeyecek ama, İran’la savaşa girilmesi için destek isteyecek, soruna çözüm bulunması için değil. İran’la savaş, ABD’nin değil, İsrail’in işine gelen bir durum ve Netanyahu’nun çabası ABD’yi müzakerelerden vazgeçirmeye yeterli olmayacak” diyor.

ABD kamuoyu ziyareti yanlış buluyor

İsrail Başbakanı Netanyahu'yu Washington'a davet eden Başkan Obama değil, Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyetçi kanattan Başkanı John Boehner'di.

Bennis’in bahsettiği kamuoyunun İsrail’e bakışındaki farklılık son yapılan kamuoyu yoklamalarına da yansımış durumda.

NBC ile Wall Street Journal’ın ortak düzenlediği bir anket, ABD kamuoyunun yüzde 48’inin bu davetin yanlış olduğunu düşündüğünü ortaya koydu.

Daveti destekleyenlerin oranı yüzde 30’da kalırken, katılımcıların yüzde 22’si de konu hakkında yorum yapacak kadar bilgisi olmadığını söylüyor.

Kamuoyu yoklamasındaki bu ayrışmayı Kongre üyelerinin tavrında da görmek mümkün.

Çoğu Demokrat, 50’yi aşkın Kongre üyesi çeşitli gerekçeler öne sürerek, Netanyahu’nun konuşmasına katılmayacaklarını açıkladı.

Birçok yorumcu, bunun daha önce görülmemiş bir durum olduğunu vurguluyor.

Beyaz Saray'ın ilk açıklamaları sertti

İran'ın nükleer programı müzakerelerine katılan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de Obama gibi Netanyahu'ya Washington ziyareti sırasında randevu vermedi.

İran’la görüşmelerin kritik bir aşamasına denk gelen ve ABD’yi ikiye bölen bu ziyaret en başından beri tartışmalı.

Çünkü daveti yapan ABD yönetimi değil, Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Başkanı John Boehner.

Üstelik bu daveti, tarih kesinleşene kadar Beyaz Saray’a haber vermeden, İsrail’in Washington büyükelçisiyle birlikte çalışarak organize etti.

Temsilciler Meclisi’nin başındaki ismin Başkan’a danışmadan bir başka ülkenin liderini konuşmaya davet etmesi ABD tarihinde bir ilk.

Dahası, davet edilen isim de Başkan Barack Obama ile arasının iyi olmadığı bilinen bir lider.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Foundation for Middle East Peace’in Başkanı Matthew Duss, ABD ile İsrail arasında görülen yüksek tansiyonun 'kişisel değil, siyasi bir mesele' olduğunu savunuyor.

Duss, Tablet dergisine yazdığı yazıda, Obama’nın İran’a yönelik politikasının oluşturduğu yeni dengenin İsrail’i rahatsız ettiğini ifade ediyor.

Bu gerilim özellikle ABD kanadından gelen açıklamalarda kendini gösteriyor.

ABD yönetimi ilk tepkisini, Netanyahu’ya ziyareti erteleme çağrısı yaparak verdi. Ayrıca, Obama da Dışişleri Bakanı John Kerry de Netanyahu’ya randevu vermedi.

Obama’nın yakın çalışma arkadaşlarından Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice, Netanyahu’nun Kongre’de konuşmasını ABD-İsrail ilişkileri açısından 'yıkıcı' bir gelişme olarak tanımladı.

Netanyahu'nun gelişiyle mesajlar yumuşadı

Ancak, bu sert açıklamalar, ziyaretle birlikte yerini daha yumuşak mesajlara bıraktı. Önce Kerry, İsviçre’deki Birleşmiş Milletler toplantısında İsrail’i savundu.

Sonra bu ziyaretin 'ilişkilere kalıcı hasar' vermeyeceğini söyledi.

Rice de en güçlü Yahudi lobisi olarak bilinen AIPAC’ın düzenlediği Kongre’de dün yaptığı ve bolca İbranice alıntılara yer verdiği konuşmada, bir yandan İsrail’i asla yalnız bırakmayacaklarını söyledi, bir yandan da İran politikasını savundu.

'ABD’den İsrail’e artık açık çek yok'

CUNY Brooklyn College öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Louis Fishman, bu krizin ilişkilerin özünde uzun vadede bir değişime neden olmayacağı görüşünde.

Fishman, “İki taraf da birbirini suçladıktan sonra, şimdi bu olayı geride bırakmaya çalışıyor gibi görünüyor. Yine de bu olay, İsrail’in ABD’de iç siyasette önemli bir konu haline gelmeye başladığını gösteriyor. Bu süreç, İsrail’i barış sürecinde adım atmaya zorlayan ve politikalarının artık ABD’den açık çek almadığını gösteren olumlu bir gelişme olarak da görülebilir” diyor.

İsrail'in 2014'ün yaz aylarında düzenlediği Gazze saldırılarında 2 bin 100'ün üzerinde Filistinli hayatını kaybetmiş, çok sayıda bina yıkılmıştı.

Yaşanan krizin, ABD ve İsrail ilişkilerinin özünde önemli bir değişim yaratması beklenmiyor. Ancak, bu krizin ABD’de İsrail’in “eleştirilemez” olmasının yarattığı rahatsızlıkların bir dışavurumu olduğunu düşünenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok.

Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Stephen Walt, Foreign Policy’nin internet sitesindeki blogunda yazdığı yazıda, bugüne kadar ABD’li siyasetçilerin İsrail ile ABD’nin arasında bir göbek bağı varmış gibi davrandıklarına ve İsrail’e hiçbir eleştiri yapamadıklarına dikkat çekiyor.

Walt, “Bu nedenle Ortadoğu sorununa iki devletli çözüm, Gazze’de sivillerin öldürülmesi, İsrail’in nükleer silah sahibi olduğunu açıkça kabul etmemesinin ABD’yi düşürdüğü zor durum gibi karmaşık meseleleri tartışmak bugüne kadar hep çok zor oldu. Ancak Boehner ile Bibi’nin (Neyanyahu) çevirdiği oyun, bu tavırdan rahatsızlık duyanların rahatsızlıklarını üstü kapalı da olsa dile getirmeye başlamalarını sağladı” diyor.

Bu ziyaret ve etrafında gelişen tartışmalar, ABD’de birçok ilkin yaşanmasına ve daha önce açıkça dile getirilemeyen birçok görüşün yüksek sesle söylenmesine neden oluyor.

ABD ile İsrail arasındaki sıkı dostluğun ve müttefiklik ilişkisinin bozulmasını beklemek çok güç.

Ancak, bundan sonra ABD yönetimlerinin İsrail politikalarını yeri geldiğinde eleştirmeye devam ettiğini ve kendi çıkarlarına zarar veren konularda İsrail’le çok açık görüş ayrılıklarına girdiğini görmek ise hiç de şaşırtıcı olmayacak.